MHP İl Başkanı Doğan: Bir destandır Maraş'ın kurtuluşu

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kahramanmaraş İl Başkanı Ertuğrul Doğan, şehrin düşman işgalinden kurtuluşunun 101'inci yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.

MHP İl Başkanı Doğan: Bir destandır Maraş'ın kurtuluşu
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Başkan Doğan, mesajında: "Dünya tarihi 1914 yılında çok önemli bir olaya şahitlik etti, Birinci Dünya Savaşı olarak tarihe geçen bu olay imparatorlukların sonu, ulus devletlerin ise başlangıcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu savaş sonunda tarihimizin en kudretli devleti olan, Devlet-i Âliyye-i Osmaniye, yani Osmanlı Devleti de tarih sahnesinden çekildi.

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros mütarekesiyle fiilen yıkılan Osmanlı Devleti, Sevr Barış Antlaşmasıyla hukuken de yok edilmeye çalışılıyordu. Mondros mütarekesi sonrasında Osmanlı topraklarının değişik bölgelerinde müstevliler tarafından işgaller başlatıldı.  Bu işgallere karşı Türk milleti Mustafa Kemal öncülüğünde 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan hareketle Anadolu’da milli mücadele başlattı.

İşgal edilen yerlerden birisi de tarihe adını altın harflerle yazdıran, dünya tarihinde eşine rastlanmayan bir kahramanlık gösteren Maraş idi. İngilizler 22 Şubat 1919’da Maraş’ı işgal ettiler. İngilizler kendilerine Amerikan Kolejini karargâh seçtiler ve askerlerini Abarabaşı Kilisesi, Ermeni ve Katolik kiliseleri ile Alman Çiftliği binalarına yerleştirdiler. İngilizler Maraş’a elini kolunu sallayarak gelmedi. Onların şehri işgal edeceğini duyan ahali Narlı civarındaki Aksu köprüsünü yaktı, İngilizler, Aksu nehri üzerinde yeni bir köprü yapmak zorunda kaldılar. İngilizler Maraş’a ulaştıkları zaman, ellerinde bayraklar, sevinç gösterileri ve “Yaşasın İngilizler, yaşasın Ermeniler, kahrolsun Türkler” sloganları ile Ermeniler tarafından coşkulu bir şekilde karşılandılar. Bu durum Maraşlı’yı derinden sarstı. Çünkü daha düne kadar Ermenilerle derin dostluk, huzur ve komşuluk içerisinde yaşamışlardı. Ama o eski günlerden artık eser kalmamıştı, İngilizlerin gelişi ile şımaran Ermeniler, taşkınlık yapmaya, Türklere saldırmaya ve öldürmeye başladılar. Bu sıralarda İstanbul’da bulunan Mustafa Kemal Paşa da Maraş’ın İngilizler tarafından işgal edilmesine çok üzüldü ve Paşa istiklal için millî mücadelenin Anadolu’da başlatılması kararını verdi. 

İngiliz askerlerinin çoğunluğu Hintlilerden meydana geliyordu, bunların da çoğu Müslümandı. Bu sebeple Maraş halkına zarar vermemişler, İngilizlerin işgali sırasında Ermenilerin kötü davranışları dışında Maraş’ta ciddi olaylar yaşanmamıştır. İngilizler, Fransızlarla yapılan anlaşma gereği Maraş’tan çekilerek yerini Fransızlara bıraktı. Fransızlar, 29 Ekim 1919’da Ermenilerin taşkınlığı eşliğinde Maraş’a girdi. Daha Maraş’a gelirken burada neler yapacağını gösteren Fransızlar, Türkoğlu üzerinden şehre gelirken Şerefoğlu ve Çakıroğlu köylerini makineli tüfeklerle taradılar. Maraş’ta yaşanan bu gelişmeler üzerine Mustafa Kemal Paşa Maraş ve Antep halkını teşkilatlandırmak için Kılıç Ali Paşayı buraya gönderdi. Kılıç Ali, Pazarcık ve Elbistan’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurarak mücadeleye başladı.
Fransızların işgali sırasında Maraş’ta ahalinin canını sıkan ve istiklale giden sürecin fitilini ateşleyen ciddi olaylar yaşandı. Bunlardan ilki tarihe Sütçü İmam olayı olarak geçerken, diğeri de Bayrak Olayı olarak bilinmektedir. Maraş’ta yaşanan bu iki tarihi olay, bir milletin esaret zincirini nasıl kırdığını ve istiklaline ne kadar düşkün olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Fransızların Maraş’ı işgal etmesiyle cesaretlenen Ermeniler, Maraş sokaklarında ahaliye hakaret etmeye ve taşkınlıklar yapmaya başladılar. 31 Ekim 1919 tarihinde, sarhoş bir Ermeni asker, o sıralarda hamamdan çıkan kadınlara “artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez” diyerek saldırdı. Olayı kahvehaneden gören Maraşlılar Uzunoluk Hamamı yanına gelerek Ermenilere müdahale ettiler, Ermenilerin ateş açması üzerine kurşunlara hedef olan Çakmakçı Sait yaralandı ve şehit oldu. Bunun üzerine Uzunoluk camiinde müezzinlik yapan, asıl mesleği ise sütçülük olan, Sütçü İmam silahını çekti ve Ermeni askerlere ateş açtı, Ermeni askerlerden biri yere düşerken diğerleri kaçtı. Sütçü İmam bu olaydan sonra Bertiz’e gitti. Bu olay, Uzunoluk mevkisinde yaşandığı için kayıtlara Uzunoluk olayı olarak geçse de, Sütçü İmam’ın gösterdiği kahramanca davranış sebebiyle halk nazarında Sütçü İmam Olayı olarak bilinmektedir. Bu olay Maraş’ta milli mücadelenin fitilini ateşlemiş ve ahali bu olay neticesinde büyük bir galeyana kapılmıştır.

Maraş destanının bir diğer önemli olayı ise Bayrak olayıdır. Maraş Ermenilerinin ileri gelenlerinden Agop Hırlakyan’ın evinde Fransızlar onuruna bir yemek organize edilir. Yemeğin ardından Fransız komutan Yüzbaşı Andre, Hırlakyan ve ailesini onurlandırmak için torunu Helena’yı dansa kaldırmak ister, ancak Helena, “Türk Bayrağı’nın dalgalandığı yerde hâlâ kendimi esir hissediyorum. Ne Fransız ne de Ermeni bayrağının dalgalanmadığı bir şehirde sizinle dans edemem. Siz hâlâ kalesinde Türk bayrağı dalgalanan memlekette hâkim olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?” diyerek Andre’nin teklifini reddeder. Bu duruma sinirlenen Andre kaleden Türk bayrağının indirilmesini emreder, Türk bayrağının indirilmesinden sonra Helena, Andre ile dans eder. Cuma sabahı Maraşlı uyandığında kalede bayrağını göremeyince şehrin ileri gelenlerinden Kısakürekzâde Mehmet Ali Bey, bir beyanname yazıp oğlu ile Ulu Camii cemaatine gönderdi. Cuma namazı için camiye toplananlara bu beyanname okundu. Beyanname de özetle: “Ey millet-i necibe-i Osmaniye! Bin üç yüz seneden beri Hazreti Allah’ı ve Peygamber-i Zişanını  hizmetinle razı ettiğin bir din ölüyor. Yani ecdadının kanı pahasına fethettiği bir kalenin burcundaki al sancağın bugün Fransızlar tarafından indirilip, yerine kendi bayrakları kondu. Şimdi acaba bunu yerine koyacak sende birkaç yüz İslam gayreti hiç mi yok?” Camiye girenler, ezan okunduktan sonra sünneti kıldı, hutbe okunmaya başlayınca dışardan “Bayraksız namaz kılınmaz” sesleri geliyordu. Ulu Camii imamı “Hürriyeti elinden alınmış bir milletin Cuma namazı kılması dinen uygun değildir” dedi. Bu sözlerden sonra cemaat bayrağı alıp kaleye koştu, kalenin surlarına tırmanan halk burçlara yeniden Türk bayrağını astı. Halk Cuma namazını bayrağın gölgesinde kıldı.

Yaşanan bu olaylar artık Maraşlıyı canından bezdirmiş ve halkın sabrı son aşamaya gelmişti. Maraşlıların Ermeni ve Fransızların yaptıkları insanlık dışı muamelelere dayanacak gücü ve takati kalmamıştı. Maraş halkı, Fransız ve Ermenilere karşı bütün hazırlıklarını tamamladılar ve harekete geçmek için münasip anı beklemeye başladılar. Ahır Dağı’na odun kesmeye giden iki kişinin Ermeniler tarafından şehit edilmesi üzerine Maraşlılar harekete geçtiler.

Maraş halkı “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olamaz”  diyordu.  21 Ocak 1920’de Maraş halkı Ermeni ve Fransızlara savaş açtı. Şehrin bütün mahallelerinde Kuvayı milliye birlikleri ile beraber Maraşlı canla başla bütün varını yoğunu ortaya koyup şehri işgalden kurtarmaya, savunmaya başladılar. Maraş milli mücadelesine erkeklerin yanında kadınlar da katılmıştı. Bunlardan en bilineni Senem Ayşe’dir. Senem Ayşe kocası şehit olduktan sonra savaşın sonuna kadar Maraş’ı savunmuştur. Şehirde savaşın başlamasıyla Ermeni ve Fransızlar tarafından masum halka akla hayale gelmeyecek katletmeler, işkenceler, eziyetler ve tecavüzler yapılmaktaydı.

Şehirde zorlu ve çetin bir mücadele yapılmaktaydı, sokaklar kan gölüne dönmüştü, cesetler kaldırılamadığı için çürüyerek kokuyordu. Maraşlılar da kendini ve vatanını korumak için buldukları ilk fırsatta Ermeni ve Fransızları öldürüyor, onları öldürmek veya onlara zarar vermek için kendi evlerini ve mevzilendikleri yer olan kilise, okul vb. binaları ateşe vermekten çekinmiyorlardı. Maraşlı öyle bir istiklal mücadelesine girmişti ki ya ölecek ya da bağımsız olarak vatanında yaşayacaktı. Maraşlının bu mücadelesinden Fransızlar dehşete kapıldılar, şehirde bulunan Fransızlara dışardan da destek gelmemeye başlamıştı. Çünkü ikmal yolları Maraşlılar tarafından kapatılmıştı. Yaşanan bu kanlı mücadelenin sonunda Fransızlar, 11 Şubat’ı 12 Şubat’a bağlayan gece Maraş’tan gizlice ayrılmak, çekilmek zorunda kaldılar. Bu öyle bir kaçıştı ki gidişlerinin sessiz olması için, can korkusu ile olsa gerek bindikleri atlarının ayaklarına keçe sarmak zorunda kaldılar. Bu öyle bir kaçıştı ki kendilerine çok güvenen ve işgal süresince her türlü taşkınlıklarına göz yumdukları, hatta kışkırtıp kullandıkları Ermenilere bile kaçış haberlerini vermemişlerdi.

Fransızlar arkalarında harap, yıkık, her yönüyle bitirilmiş bir şehir bırakmışlardı. Maraş’ta maddi-manevi kayıplar o kadar büyüktü ki, mahalleler, evler yakılmış, dükkânlar, camiler, kiliseler, mektepler ve çarşılar tahrip edilmişti. Bütün bunlara rağmen Maraşlılar büyük bir sevinç ve coşku içerisindeydi. Çünkü işgal güçlerini, Fransızları kendi kahramanlıkları, kendi direnişleri ile şehirden atmışlar, tarihte eşine rastlanmayan bir kahramanlık göstermişlerdi. Bu mücadelenin ne anlam ifade ettiğini bilen Mustafa Kemal Paşa, Maraş’a çektiği telgrafta Maraşlılara “Kahraman kardeşlerimiz” diye hitap ediyordu. 

Maraş’ın kurtuluşu, kendi kendini kurtarışı, bütün Anadolu için büyük bir umut olmuştur. Kazanılan bu destansı zaferden sonra 5 Şubat 1925’te Maraş halkına kırmızı şeritli istiklal madalyası verildi, 7 Şubat 1973 tarihinde TBMM, Maraş’ı Kahramanlık payesiyle ödüllendirdi. Bu şehrin adını tarihe altın harflerle kazıyan başta Sütçü İmam olmak üzere, Çakmakçı Sait’e, Arslan Beye, Senem Ayşe’ye, Mıllış Nuri’ye, Muallim Hayrullah Efendiye, adını sayamadığımız bütün kahramanlara, ecdadımıza selam olsun, ruhları şâd mekanları Cennet olsun." ifadelerine yer verdi.
 

Bakmadan Geçme