TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu toplandı

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu başkanlığında toplandı. Komisyona Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un yanı sıra AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Av. Ahmet Özdemir'de katıldı.

Toplantıda, Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, komisyon üyelerine sunum yaptı.

Küresel iklim krizinin etkisinin son yıllarda Türkiye ve dünyada çok yoğun hissedildiğine işaret eden Kurum, konuyla ilgili çok önemli kararların alındığını belirtti.

Bu yılın başında İklim Değişikliğiyle Mücadele Sonuç Bildirgesi'ni kamuoyuna açıkladıklarını anımsatan Kurum, bakanlık olarak kuraklıkla mücadele, su kaynaklarının verimli kullanımı, yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılması, sürdürülebilir ulaşım ve iletişim alt yapısının oluşturulması, döngüsel ekonomiye geçişte atık yönetimi gibi konulara çok önem verdiklerini vurguladı.

İklim değişikliğinin dünyadaki etkilerine değinen Kurum, "İklim değişikliği artık küresel bir sorundur. 7,5 milyar insanı doğrudan etkileyen, tüm canlı yaşamını tehdit eden hayati bir meseledir, bir krizdir. Bugün artık liderlerin bir araya geldiği tüm toplantılarda gündem maddelerinden biri de muhakkak iklim değişikliğiyle mücadeledir." ifadesini kullandı.

Bu yıl ilk kez bir NATO zirvesinde, iklim değişikliğinin güvenlik tehdidi olarak ele alındığına dikkati çeken Kurum, "Bu mesele ülkelerin var olma, yok olma; zenginliklerini kaybetme veyahut koruma; 2 milyar çocuğun güzel bir dünyada yaşayıp yaşayamayacağı meselesidir. Bugün iklim değişikliği nedeniyle küresel anlamda bir su kıtlığı riskiyle karşı karşıyayız. Dünyamız yüksek sıcaklıklarla, aşırı hava olaylarıyla, kuraklıkla sınanıyor. Hava kirliliği artık dünya genelinde hemen hemen tüm şehirlerin ana gündemi. Gıda kaynaklarımız tehdit altında." diye konuştu.

Kurum, Kuzey ve Güney kutuplarının küresel ısınmadan en çok etkilenen bölgeler olduğunu belirterek, yüksek sıcaklıkların Antarktika'daki buzulların yüzde 20'sini erittiğini aktardı.

Birleşmiş Milletler'e göre, son 20 yılda yaklaşık 7 bin 500 büyük doğal afet gerçekleştiğini anlatan Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu doğal afetlerde 1,2 milyon insan hayatını kaybetti. 4,2 milyar insanı etkileyen bu felaketlerin küresel ekonomiye etkisi ise yaklaşık 3 trilyon dolar oldu. 2050'de dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacağını düşündüğümüzde iklim değişikliğiyle mücadelede önlem almadığımız takdirde yeni ve daha yıkıcı bir döneme gireceğimizi söyleyebiliriz.

İklim değişikliği nedeniyle dünyanın her yerinde önemli nüfus hareketleriyle karşılaşıyoruz. En son Bangladeş'te iklim mültecilerinin sayısı 10 milyonu aştı. 2050 yılına kadar da deniz seviyesinde meydana gelecek yükselmenin Bangladeş kıyılarının yüzde 17'sini sular altında bırakabileceği ve bu durumun 20 milyondan fazla kişiyi yerinden edebileceği konuşuluyor."

İklim değişikliğinin Türkiye'ye etkilerini de anlatan Kurum, 2020 yılının sıcaklık rekorlarının kırıldığı bir yıl olduğunu, Türkiye'de 198 noktada termometrelerin zirve yaptığını kaydetti.

Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorununu anımsatan Kurum, ortaya çıkan fotoğrafın ne kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya olduklarını gösterdiğini dile getirdi.

Yaşanan tüm bu sorunların ve meydana gelen aşırı hava olaylarının ülkelerin ekonomisini, ticaretini, hayvancılığını, balıkçılığını, tarımını, doğasını, enerjisini büyük bir oranda etkilediğinin altını çizen Kurum, şu görüşleri paylaştı: "Bu nedenle biz iklim değişikliğiyle mücadeleyi sadece bir çevre meselesi olarak değil, aynı zamanda pek çok sektörü derinden etkileyen bir kalkınma meselesi olarak görüyoruz. Çünkü, iklim değişikliği kaynaklı afetlerin sanayiden tarıma, istihdamdan emek verimliliğine, ticari hareketliliğimizden kamu ve özel sektörümüze milyarlarca liralık olumsuz etkisi oluyor. Bu mesele, kalkınma meselesi olduğu kadar bir sağlık meselesidir. Bir tarım ve hayvancılık meselesidir. Aynı zamanda bir su, kuraklık ve enerji meselesidir. İklim değişikliği konusu her kurumu, her sektörü ilgilendiren bir meseledir. İklim değişiyor ve bizler bu değişikliğe acilen, ivedi bir şekilde uyum sağlamak zorundayız."

TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu'nda sunum yapan Kurum, Türkiye'nin çevreci üretimde, yeşil yatırımlarda, yenilenebilir enerji kaynaklarını artırmada Avrupa’nın en başarılı ülkelerinden biri olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, benzer başarıyı çevre politikaları üretme ve mevzuat geliştirme açısından da gösterdiğini ifade eden Kurum, 2007 yılında Avrupa Birliği ile başlatılan çevre müzakereleriyle kanunları, 55'in üzerinde yönetmeliği AB ile uyumlu hale getirdiklerini, çevre konularını içeren 27'nci başlığı kapatma noktasında son aşamaya geldiklerini kaydetti.

Uluslararası her platformda, bütün müzakerelerde, ikili görüşmelerde Türkiye'nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi EK-1 listesinden çıkarılması hususundaki haklı talebini gündeme getirdiklerini anlatan Kurum, "En son 26. Taraflar Konferansı Başkanı Alok Sharma'nın Türkiye ziyaretinde de bu talebimizi kendisine bizzat illettik ve desteğini de aldık." diye konuştu.

Türkiye'nin Paris Anlaşması'nı 22 Nisan 2016'da imzaladığını ve anlaşmaya taraf olmaya ilişkin müzakerelerin devam ettiğini anlatan Kurum, "Biz, iklim değişikliğiyle mücadelede Türkiye'nin adil ve eşit fırsatlara sahip olmasını istiyoruz. Özellikle finans, teknoloji mekanizmaları, kapasite geliştirme konularında uluslararası fonlardan yararlanmak istiyoruz. Türkiye'nin emisyon azaltımı noktasında çok ciddi bir potansiyeli var. İşte bu fonlardan faydalanarak iklim değişikliği mücadele çalışmalarımızı arttırmak istiyoruz. İklim değişikliğiyle çok daha etkin ve güçlü bir şekilde mücadele etmek istiyoruz." ifadelerini kullandı.

"1 milyar 920 milyon ton sera gazı emisyonu azaltımı hedefini de başaracağız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı insan hakları eylem planında, iklim değişikliğiyle mücadeleye özel bir yer ayrıldığına dikkati çeken Kurum, "Ülkemizin tarihi bir sorumluluğu olmasa da iklim değişikliği konusunda üzerimize düşen vazifeyi fazlasıyla yerine getirmektedir. Bu mücadeleyi insani bir ödev, uyumu ise insani bir hak olarak görüyoruz." dedi.

Murat Kurum, sera gazı emisyonlarını, 2030 yılında yüzde 21'e kadar artıştan azaltma hedeflerinin olduğunu dile getirerek 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 3'lük bir azaltımı başardıklarını, 2012-2030 yıllarında toplam 1 milyar 920 milyon ton sera gazı emisyonu azaltımı hedefini de başaracaklarını vurguladı.

"Avrupa Yeşil Mutabakatı'na odaklanmış durumdayız"

Avrupa Birliği'nin 2019'da Yeşil Mutabakat ile ilgili kendi hedeflerini belirlediğini ve 2050 yılında karbon nötr bir kıta olacağını ve bu yolda Paris Anlaşması'nı da olmazsa olmaz bir şart olarak gördüğünü, kendilerine mal satan ülkelere sınırda karbon vergisi uygulayacağını açıkladıklarını hatırlatan Kurum, "Avrupa Birliği ortaya koyduğu bu yeni hedefle; sadece karbon nötr bir Avrupa oluşturmayacak. Bu mücadeleyi sadece kendi coğrafyasıyla sınırlı tutmayacak. Konuyu küresel ölçekte bir eylem haline dönüştürecek. Biz de Bakanlık olarak Avrupa Yeşil Mutabakatı'na odaklanmış durumdayız. Ticaret Bakanlığımız koordinasyonunda kurulan Çalışma Grubu'nun üyesiyiz ekibimizle. Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda bu süreci yakından takip ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

İklim Değişikliğiyle Mücadele Sonuç Bildirgesi'ni açıkladıklarını belirten Kurum, sonuç bildirgesiyle, Türkiye Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planını 2050 hedefi ile güncellediklerini, çalışmaların 2022 yılında tamamlanacağını ve yerelde uygulamaya alınacağını açıkladı.

Yerel İklim Değişikliği Eylem Planlarını 2023 yılı sonuna kadar tamamlayacaklarını belirten Kurum, Avrupa Birliği IPA 2 programıyla 9 Ekim 2019'da Türkiye'de İklim Değişikliğine Uyum Eyleminin Güçlendirilmesi Projesi'ni başlattıklarını hatırlattı.

Bakan Kurum, Emisyon Ticaret Sistemi'ni kurmak için mevzuat çalışmaları yaptıklarını söyledi.

Kurum, 2023 yılına kadar binalarda kullanılan fosil yakıtları yüzde 25 azaltacaklarını, 2030 yılına kadar tüm binaların enerji kimlik belgesine sahip olacağını belirterek "Elektrik üretiminin yüzde 52'sini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyoruz. 2030 yılına kadar elektrik üretimimizi güneş enerjisinden 10 gigavat, rüzgar enerjisinden 16 gigavat kapasitesine çıkarıyoruz. Bu kapsamda da Avrupa'nın 6'ncı, dünyanın 12'nci ülkesi konumundayız." dedi.

Bakanlığın çalışmaları ve Meclis'in atacağı adımların, İklim Kanunu'nun altyapısını oluşturacağını dile getiren Kurum, Komisyonun yapacağı çalışmaların da ciddi bir hazırlık olacağını ifade etti.

Dünya Bankası ile İklim Kanunu ile ilgili bir proje yürüttüklerini anlatan Bakan Kurum, "Dünyadaki tüm iklim kanunlarını inceledik. Yasal ve kurumsal altyapımızı hazırlıyoruz. Yaptığımız bu çalışma, Meclisimizin çıkaracağı kanun için çok faydalı olacak. Çalışmalarımızı tamamladıktan sonra hazırladığımız raporu ve taslak metnimizi Meclis'imize sunacağız." diye konuştu.

Kurum, iklim değişikliği nedeniyle denizde artan sıcaklığın, Marmara'da müsilajın daha yoğun görülmesine sebep olduğunu ifade etti.

"Marmara Denizi'nin durgunluk nedeniyle göl gibi davranmaya başladığını" belirten Kurum, "Bu iki faktöre kirlilik de eklenince ne yazık ki; bugünkü manzarayla karşı karşıya kaldık. Bu kirliliğin yüzde 70'ini de karasal kökenli kirleticiler oluşturmakta." dedi.

Müsilaja yol açan sıcaklığın artması, kirlilik ve deniz durağanlığı faktörlerinden biri ortadan kalktığı zaman bu olumsuz görüntünün de ortadan kalkacağını söyleyen Kurum, bunun, tek bir ülkenin yapabileceği bir şey olmadığını, tüm ülkelerin mücadele vermek zorunda olduğunu vurguladı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, Marmara Denizi Eylem Planı hazırladıklarını anımsatarak şunları kaydetti: "Marmara Denizi'ni ve kıyılarımızı denizden, havadan 7 gün 24 saat yürüttüğümüz çalışmalarla anlık takip ediyoruz. Bugün itibarıyla 500 bölgede yapılan çalışmalar neticesinde toplam 8 bin 405 metreküp müsilaj topladık. Marmara Denizi'ndeki kirliliği kontrol altına almak üzere de yönetmeliklerimizde değişiklikler yapıyoruz. 7 ilde toplamda bugüne kadar 7 bin 293 denetim gerçekleştirdik. Denetimler neticesinde 112 tesise yaklaşık 15 milyon lira idari para cezası uyguladık. Yalova'da 3, Balıkesir'de 5, Tekirdağ'da 12, Kocaeli'nde 1, İstanbul'da 5 olmak üzere 26 işletmenin faaliyetini durduk. Korunan alan ilan edeceğimiz Marmara Denizi için yürüttüğümüz bilimsel çalışmaları temmuz ayının sonuna kadar tamamlayacağız. Alacağımız kararla birlikte denizdeki biyoçeşitliliği koruma altına alıyoruz."

Marmara Denizi Koruma Alanı'nın Türkiye'nin en büyük denizel koruma alanı, yine dünyada sayılı büyüklükte ve etrafında 7 şehrin olduğu ilk koruma alanı olacağını dile getiren Kurum, çalışmalarda takvime uyulmadığı takdirde gerekeni Bakanlık olarak resen yapmaya ilişkin düzenlemeyi Meclis'e sunacaklarını belirtti.

Marmara Denizi'nin ekolojik dengesinin korunması için oksijen miktarının artırılmasına yönelik de çalışmalar yaptıklarını kaydeden Kurum, Kocaeli'de 4, Pendik Marina'da bir olmak üzere 5 noktada ekipmanları denize yerleştirdiklerini bildirdi.

Tüm Anadolu'daki ekipleri Marmara'ya yönlendirdiklerini dile getiren Kurum, yoğun bir denetim faaliyeti yürüttüklerini, 90 olan izleme noktasını 150'ye çıkardıklarını, 7 gün 24 saat anlık izlenecek sistemleri hayata geçirdiklerini söyledi.

Bugün Marmara Denizi'nin 10 gün öncesinden daha temiz durumda olduğunu dile getiren Kurum, atılacak adımlarla Marmara Denizi'ni eski haline kavuşturacaklarını vurguladı.

Murat Kurum, 2023 sonuna kadar tüm şehirlerde Sıfır Atık uygulamasına geçmek istediklerini ifade ederek "Yapılan düzenlemelerle, ülkemizdeki plastik poşet kullanımını yüzde 75 oranında azalttık. Böylece poşet kaynaklı 290 bin ton plastik atığın oluşumunu ve 12 bin ton sera gazı salımını engelledik." dedi.

Sıfır Atık Hareketi'yle 97 bin kamu kurum ve kuruluş binasında sıfır atık sistemini kurduklarını kaydeden Kurum, yayımladıkları yönetmelik uyarınca yıl sonuna kadar OSB'ler, havalimanları, limanlar, terminaller, akaryakıt istasyonları, AVM ve zincir marketlerin tamamının sıfır atık sistemi kuracağını aktardı.

Kurum, yüzde 13 olan geri kazanım oranını yüzde 22,4'e çıkardıklarını; hedeflerinin 2035 yılında yüzde 60'a ulaşmak olduğunu belirterek "Toplam 24 milyon ton atığı ekonomiye kazandırdık. Dünyada sayılı ülkenin ulaştığı bir oranla 3 milyon ton sera gazı salımını önledik. Ülkemize 30 milyar liralık ekonomik kazanç sağladık. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir doğa koruma seferberliği başlattık ve 265 milyon ağacımızı kurtardık." diye konuştu.

Kurum, 2021 yılının hemen başında karışık plastik atık ithalatını tamamen yasakladıklarının altını çizerek "Ticaret Bakanlığı ile birlikte plastik atık ithalatında en büyük paya sahip olan etilen polimer grubundaki plastik ambalaj atıklarının ithalatını da tamamen durdurduk. Türkiye hiçbir zaman çöp ithalatı yapmamıştır." dedi.

Bakan Kurum, TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu'nda sunum sonrası milletvekillerin sorularını cevapladı.

Enerjilerinin yarısını çevreye, yarısını da şehre harcadıklarını dile getiren Kurum, 2002 yılında 149 atık arıtma tesisi olduğunu, şu an 1170 arıtma tesisiyle nüfusun yüzde 89'una hizmet verildiğini vurguladı.

Kanal İstanbul projesine değinen Kurum, 202 bilim adamı, 52 farklı kurum ve kuruluşla atılması gereken adımları belirlediklerini, çalışmalar neticesinde yapılan itirazları değerlendirdiklerini kaydetti.

Bilimsel çerçevede hazırlanan raporlara göre hareket ettiklerini belirten Kurum, projenin depremi tetikleyeceğine ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Kurum, "Bilim adamlarıyla konuşuyoruz. 21 metre derinliğinde bir kanalın, İstanbul'daki deprem riskini arttıracağına ilişkin bilimsel bir açıklamayı göremiyoruz. Su ihtiyacı riskinin arttırılacağı söyleniyor ancak bilimsel olarak bu projenin su kaynaklarının yüzde 3'üne etkisi var. Ayrıca Kanal İstanbul yapıldığında yüzde 3 olan etkinin 40-50 kat fazlası İstanbul'un su kaynağı ihtiyacını karşılayacak şekilde düşünülmüş." ifadelerini kullandı.

Bilim adamlarının Kanal İstanbul projesiyle denizdeki canlı yaşamının da etkilenmeyeceği yönünde raporları olduğuna işaret eden Kurum, "'Ya Kanal ya İstanbul' diyerek projeye karşı çıkmanın hiç bir bilimsel açıklaması yok. Sadece siyasi bir algı üzerinden bu süreç yürütülmeye çalışılıyor." diye konuştu.

Murat Kurum, Türkiye'nin dünyanın diğer ülkelerine göre dünyayı daha az kirletmesine rağmen iklim değişikliğiyle ilgili bütün ülkelerden daha fazla ve kararlı adımlar attığını dile getirdi.

Çevreyi kirleten tesislerin denetimlerinin devam ettiğini aktaran Kurum, "2020 yılında 39 bin 220 çevre denetimi yapılmış, bu çerçevede toplamda 4 bin 891 tesise 240 milyon lira idari para cezası uygulanmış ve 298 işletme kapatılmıştır. 2021 yılının ilk 6 ayında ise 18 bin 159 çevre denetimi yapılmış, toplam 118 bin 800 milyon lira idari para cezası verilmiş ve 202 işletmenin faaliyeti durdurulmuştur." bilgisini paylaştı.

Türkiye'nin çekincelerini anlatan Kurum, "Dünyayı kirletmişler, santrallerini ülkelerinin dışına kurmuşlar. Şimdi de bize 'büyümeyin, sanayileşmeyin' diyorlar. Biz hem büyümek hem ülkemizi geliştirmek hem de çevremize onların sözde sahip çıkmasından kat kat fazlasıyla sahip çıkmak zorundayız. Biz bunu yapıyoruz. Yeşil alanların miktarını arttırıyoruz. Her ilimizde bu projeleri görebilirsiniz." şeklinde konuştu.

Paris İklim Anlaşması'na taraf olunsa da olunmasa da Türkiye'nin iklim değişikliğinin etkisini azaltmak için taraf olan ülkelerden daha fazla adımlar attığını ve atmaya devam edeceğini dile getiren Kurum, şöyle devam etti: "Ülkemize bir haksızlık söz konusu. Biz zaten sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz. Atılması gereken adımları atıyoruz. Ancak bize olan haksızlığın da giderilmesi bütün partileri ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ilgilendirmektedir. Biz Paris Sözleşmesi'ne taraf olmak konusunda tüm çalışmaları yapıyor ve adımlarımızı hesaplıyoruz. Bu hesaplar çerçevesinde hareket ediyoruz. Avrupalı liderlerin Paris Anlaşması çerçevesinde oluşturulması planlanan 100 milyar dolarlık fondan Türkiye'yi faydalandıramadıkları yönünde beyanları oldu. Bir mutabakat söz konusu, bize taahhüt edilen finansmanın sağlanmasını bekliyoruz. Onların sözlerini tutmasını bekliyoruz. Sözlerini tutmasına müteakip biz de üzerimize düşen zaten yaptığımız sorumluluğu, Meclisimizle birlikte yürütürüz. Ama şu anki haksızlık giderilmeden böyle bir adım atarsak vatandaşlarımıza, milletimize karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz. Bir kuyumcu hassasiyetiyle devletimizin tüm haklarını savunuyoruz."
 

Bakmadan Geçme