Emre Özdemir

Normalleş-Me!

Emre Özdemir

Ülkenin gündemi bambaşka şeylerle meşgulken başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

 

Çocukların güzelliğinden, yazın sıcağından, hafta sonu telaşlarından, bayram sabahından geçtik.

 

Yazın meyveleri, balkon sohbetleri, komşuluklar, misafirler, yemekler, tatlılar, çaylar, kahveler...

 

Bunlar çok güzel.

 

Ne ötesi ne berisi, bizim asıl dikkat etmemiz gereken nokta; bizler...

 

Bu ülke için çalışan, gelişen ve yetişen yeni nesil.

 

Bizler, gençler.

 

Ötelemeden, uzaklaşmadan, yozlaşmadan, aklıyla ve fikriyle yaşayan insanlar olmamız lazım.

 

Taraf olmak güzeldir.

 

Dava Sahibi olursun.

 

Davana hizmet edersin.

 

Satmadıkça.

 

Beceremedim şu siyaset denen şeyi.

 

İyi ki de becerememişim.

 

Zaten benim gibiler de Ülke siyasetinin içinde barınamaz galiba.

 

İyilikten, hoşgörüden, menfaatsizlikten, saygıdan ama ille de saygından, eşitlikten bahsetmek neden bu kadar zor?

 

Siyasetin en tepesinde bulunanların arasında atışıp, yan yana gelince tokalaşması nasıl ki olağan bir durum olarak kabul ediliyorsa yukarıda bahsettiğim değerlerden söz etmekte zor olmamalı.

 

Taraf demiştim ya; falancı olmak, filancı olandan nefret etmeyi gerektirmiyor.

 

Daha da açayım; Necip Fazıl şiirleri dinlerken, Nazım Hikmet dinlemek zor değil.

 

Açık giyiniyor diye gavur olmuyor, kapalı giyinince yobaz olunmadığı gibi.

 

Fanatizmden dolayı kendi değerlerimize dahi hakaret edecek kadar küçülmüşüz.

 

Birinin derdi sabah akşam Osmanlı’ya laf etmek, ötekinin derdi Müslümanlığı küçük düşürmek.

 

Hele ki şu sosyal medya!

 

Herkes vekil, çoğu bakan, bazıları eleştirmen, yarısı ekonomist...

 

Ağzı alabildiğince küfür, parmakları yazabildiğince hakaret!

 

Sonrası; oturumu kapat

 

Bir İstanbul seçimi yaşadık ki sormayın.

 

Dünyanın en müstesna, en muhteşem, en muhteşem şehri kadim İstanbul...

 

İki aday.

 

İkisi de İstanbul’a hizmet etmek için aday. Bizim memlekette çarşıya çıkıyorum, esnafın ağzında İstanbul.

 

Takip etmek iyidir.

 

Gündeme uzak kalmamak, muhabbeti açılınca iki laf etmek, konuya yabancı kalmamak iyidir.

 

Fakat iş taraf olmaya gelince işin rengi değişiyor.

 

Demiştim ya; var gücüyle hakaret ediyor tarafı olmadığı adaya.

 

A dostlar galiba biz işi kötüleştirmeden muhabbet edemez olmuşuz.

 

Anlayış ve samimiyet, tebessüm ve hakkaniyet!

 

Biz zaten bizden olmayanla güzeliz.

 

Ne zaman bitecek?

 

Ne zaman tahammül edeceğiniz bizim fikrimizi paylaşmayana?

 

Ne zaman?

 

Sermiyan Midyat’ın filminde ki efsane sözlerle bitiriyorum.

 

“Bu dünya, senden olmayanlarla hoştur.
Onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur.
Sadece senin gibiler değil, senden olmayan da çok yaşasın ki, sen de yaşa.
Hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı.
Herkes beyaz olsa, o zaman beyazı fark edemezsin ki.

 

Değil mi?
Veyahut da siyah.

 

Beyaz en güzel siyahta belli eder kendini.
Beni ben yapan yegâne şey, benden olmayandır.
O yoksa sen de yoksun.

 

Ne anlamın kalır ne rengin belli olur, ne de tadın.”

 

Saygıyla...

Yazarın Diğer Yazıları