İbrahim Gülsu

Dünya dönüyor. Dünyalılar, farkında mıyız?

İbrahim Gülsu

Değerli Okuyucular;

Bu yazımızda; ABD, İran ve ülkemizde yaşanmış vakalardan hareketle bir sorgulama yapmak istedik.

Tekerrür eden olayların; sosyolojik, tarihi, coğrafi, mali ve stratejik analizinin ucunu açık tuttuk.

Amerika Birleşik Devletleri

1829 – Andrew Jackson, ABD’de bileğinin gücüyle devlet başkanı olur. Jackson, Rothschild ailesi ve avanesinin kurduğu merkez bankasına şiddetle karşı. Merkez Bankası’nın kuruluşunun anayasaya aykırı olduğunu “Bu cumhuriyet için bir lanettir. Toplumların özgürlüğü noktasında ciddi bir tehlikedir.” diyen Jackson, seçildiği gün merkez bankasını kapatmak istiyor.

Jackson, görevlendirdiği maliye bakanına hemen “Merkez Bankası’nı kapat!” emrini veriyor. Ama bakan küresel mafyadan korktuğu için bu emri uygulayamıyor.

Jackson, bakanı görevden alıyor. Ne yazık ki atadığı yeni bakan da emri uygulamaya cesaret edemiyor.

Kan emicilerin (Rothschild, Morgan, Warburg, Schift, Rockefeller…)merkez bankası hemen büyük bir mali kriz çıkarıyor. Ülke mali krizle çalkalanıyor.

1835’te Andrew Jackson, aylarca kendisini takip eden Richard Lawrance’nin silahına hedef olur. Silah tutukluk yapınca Jackson, ölümden döner. Katil Lawrance “deli” raporuyla salıverilir. Çünkü minareyi çalanın kılıfı hazır. (Fetö oyunlarına ne kadar benziyor.)

ABD halkını sömüren küresel sermaye, ABD’li vatanseverlerle 1913’e kadar mücadele eder ve nihayet 1913 seçimlerinde Woodrow Wilson’u başkan yapar. Wilson hemen “Federal Rezerv Bankası”yasasını çıkartır. Oyun çok açık gözü olana.

FED, ABD’de ve tüm ülkelerde, devletlere para basıyor. Üstelik ne vergi veriyor, ne hesap… Üstüne üstlük devletlere sıkıştıklarında değil, devletleri sıkıştırdıklarında borç da veriyor. Bugün CORONA krizinde olduğu gibi. Adeta “iyilik meleği.”

Şuan ABD’de kaynakların nasıl sömürüldüğünü, FED’le nasıl soyulduklarını gören ABD’li vatanseverlerin tepkileri, tüm ülkelerde olduğu gibi “komplo teorisi” şeklinde yaftalanmış ve sulandırılmış.

İran

1909 – Şah Muhammed Ali darbeyle devrilir. Sultan Abdulhamit Han’ın tahttan indirilmesinden iki buçuk ay sonra. Bu bir petrol ihtilalidir. Böylece İngilizler ve petrol mafyası İran’daki petrol imtiyazlarını geri almıştır.

Milli politika izleyen Muhammed Musaddık (1950), İran’ın küresel güçler tarafından acımasızca sömürüldüğünü fark eder. Petrolün devletleştirilmesi için halkı sokağa çıkarmayı başarır. Şah, Musaddık’ı başbakanlığa atamak mecburiyetinde kalır. Halkın isteği ve desteğiyle Musaddık 1951’de petrolü millileştirir.

1952’de, emperyalizme teslim olan Şah’la Musaddık’ın arası iyice açılır.

Musaddık’ın bu millileştirme hareketi petrol ülkelerinde domino etkisi yapar, diye korkuldu ve hemen askeri darbe hazırlığı yapıldı. CİA, İngiliz istihbaratıyla harekete geçti ve binbir oyunla  Musaddık devrildi, tutuklandı.

Rothschild, British Petrol, Rockefeller gibi kan emiciler, İran petrolünü değişik oranlarda aralarında pay etti.

ABD’den Birkaç Örnek Daha

Para ve bankacılıktan sorumlu, Amerikan kongre üyesi McFadden, FED ve yöneticilerinin ülkede ekonomik bunalıma sebep oldukları gerekçesiyle bir araştırma komisyonu kurulmasını teklif eder. 

Bu girişimi Kongre tarafından reddedilir.

McFadden, bu girişiminin bedelini çok ağır ödeyecektir. Ard arda iki suikast girişimine maruz kalır. Ölümden döner.

Küresel mafya daha sonra McFadden’i zehirler. Ama yine ölümden döner. Ne yazık ki bir sonraki fenalaşmasında kalp krizi geçirerek şüpheli bir şekilde ölür. (1936) (say:75)

Rahmetlik Özal’ın ölümünü hatırlayalım.

……………………………….

Vatansever ABD kongre üyeleri, ekonomik küresel operasyon ağlarının deşifre edilmesi için resmi soruşturma açılmasını ister.

Mesela Larry McDonald bunlardan biri.

McDonald, Rockefeller ailesinin süper kapitalizm ile komünizmi bir çatı altında birleştirerek kendi kontrollerinde bir “dünya hükümeti” oluşturmak istediklerini sürekli vurguluyordu. (say: 90)

McDonald’a göre “düşman” gibi görünen ABD ve Sovyetler Birliği, aslında perde arkasında birlikte hareket ediyordu. McDonald, küresel soyguncuların peşini bırakmadı; ama onlar da McDonald’ı bırakmadı.

1983 yılında McDonald, Kore Savaşı’nın 30. yıl dönümü kutlamaları için Güney Kore’nin başkenti Seul’e uçuyordu.

McDonald, diğer katılımcılardan ayrı bir uçağa bindirilmişti.

Uçak kalktıktan bir müddet sonra hava trafik kontrol ekibi, uçağı Rusya üzerine yönlendirir. Çok tehlikeli olan Rus hava sahasına giren uçak Ruslar tarafından düşürülür. Böylece ABD’deki küresel sömürüyü deşifre eden McDonald, bu teşebbüsünü canıyla öder. İşin daha ilginç tarafı McDonald, denize düşen uçaktan sağ olarak kurtulur; ama KGB ajanları tarafından öldürülür. (say: 92)

Rahmetlik Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının helikopter kazasında sağ kurtulmalarına rağmen (gazetecinin feryadı hala kulaklarımızda) öldürülmeleri bu olaya ne kadar da benziyor.

Bir Diğer Örnek

ABD’nin ilk savunma bakanı James Vincen Forrestal. Aynı konulara parmak basan bakan için basında “Akıl sağlığını yitirdi.” diye kampanya başlatılır. Forrestal, böylece yalnızlaştırılır, bakanlık görevinden ayrılır. Ama Siyonist çete onu takip eder.

Forrestal; bir şekilde “depresyon” teşhisiyle aynı şebeke tarafından zorla “tanıdık” bir kliniğe yatırılır. Tam klinikten çıkacağı günün gecesi, Forrestal’in pencereden atlayıp intihar ettiği süsü verilir ve kayıtlara “intihar” olarak geçer.

İsrail’in kuruluşuna karşı çıkan Forrestal’in ölümüyle ilgili rapor 2004 yılına kadar kamuoyuna açıklanmaz. (say-102)

Bunlar bize Türkiye’de “intihar” süsü verilen Aselsan yiğitlerini, şehitlerini hatırlattı. FETÖ terör örgütünün ABD-CİA patentli suikastlarını hatırlattı.

Masonlar hakkında suç duyurusunda bulunan emekli yüksek fizik mühendisliği ve eski gazeteci Yüce Katırcıoğlu “akıl hastası” iddiasıyla kapatıldığı hastaneden taburcu olmuş; ama mason tehdidinden ve takibinden kurtulamamıştır. (Benzerliğe dikkat. Yeni Şafak-03.07.2020)

Ülkemizdeki suikastlara ne kadar da benziyor. Ne dersiniz….?

Özür dilerim, biraz daha gerilere gitsek.

Fatih Sultan Mehmet Han’ın Hünkar Çayırı’nda çadırında zehirlendiğine,

Sultan Abdülaziz Han’ın öldürülmesine ve ölümüne intihar süsü verilmesine,

Abdulhamit Han’ın bir avuç soysuz (Ermeni, Rum, Yahudi, İtalyan…) tarafından tahttan indirilişine,

Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine teslim edin.” feryadına ve şüpheli ölümüne,

Menderes’in, Özal’ın, Eşref Bitlis’in, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne, 

Bu örneklere ilaveten;

Küresel sermayeye ve onun kontrol ettiği gizli diplomasiye teslim olmayan, ülkenin zenginlik kaynaklarını devletleştiren, yerli ve milli olan Amerika’da Abraham Lincoln, John F.Kennedy; Pakistan’da Butto, Ziya-ül–Hak; Şili’de Allende, Ekvator’da Roidos gibi direnmenin bedelini canlarıyla ödeyen liderlere;

Toryum, uranyum, bor madenleri üzerine çalışan ve çalışmalarını son aşamaya getiren fizikçilerimizin (Isparta uçağı) uçak “kaza”sıyla ölümüne,

Necip Hamlemitoğlu, Uğur Mumcu, Aytunç Altundal, Özel Hareket Şube Müdürü İbrahim Şahin  (intihar süsü), Gaffar Okkan gibi onlarca şüpheli ölümlere,

Ne dersiniz?

Veya ne diyoruz?

Bugün artık gün gibi aşikar olan, beşer ürünü, laboraratuvar  cambazlığı olan MERS, SARS, DOMUZ GRİBİ, KUŞ GRİBİ,….. Ve nihayet CORONA gibi virüslere

Ne dersiniz?

Veya ne diyoruz?

Ortada çok açık bir sömürü, güdülme, kandırılma, aptal yerine konma, NARKOZLAMA çarkı var.

Yaklaşık iki yüzyıldır devam eden bir çark. Çarkın dişlileri “modern teknoloji ve bilim”le güçlendiriliyor. Bugün adeta insanlık narkozlanıp dişlilerin arasında kıpırdanamaz hale getirildi.

Şimdi evinde, sokakta, dağ başında uzaktan kontrol edilen insan ve insanlık, ciplerle özünde kontrol edilecek. Hem de insanlığa ve insana hizmet adına.

Dünyayı internet aracılığıyla sömüren, ifsat eden; kan, can, namus, ahlak emici Bill Gates ne kadar “insancıl”!

Artık ordulara, silahlara, istihbarata kaynak ayırmaya gerek yok. Herkes, “yerinde, özünde” kontrol edilecek veya ediliyor.

İnsanlık, bu güdülme ve saldırılar karşısında daha da sessiz kalırsa kıyametini hazırlamış olur.

Dünya milletleri; insanlığın, hem zenginliklerini, hem ruhunu kemiren, iktidarları da muhalefeti de kontrol eden, krizler çıkarıp dünyaya “sanal” doları, ülkelere reel bedel ödettirerek satan bu bir avuç kemirgen sürüsüne bayrak açmalı, uyanmalı, özellikle de uyuyan uyanıkları uyandırmalı. Emperyalizmin narkoz faaliyetleri karşısında tüm milletler, milli direnç hatlarını beslemeli. Yoksa….

Dünyanın hangi coğrafyasında yaşarsa yaşasın; dini, dili, ırkı ne olursa olsun; aydınlar, öncüler uyanmalı, toplumlarını uyandırmalı. Bu insanlık için bir onur meselesidir. Yoksa tüm milletleri bir avuç kemirgen köleleştirecek.

Kaynak 

Murat Akan-Kıyamet Planı 

Sayfa: 58, 59, 75, 90, 92, 102
 

Yazarın Diğer Yazıları