İlker Yiyen

Tarım'da ve çiftçilikte 'sonun bir öncesi…'

İlker Yiyen

Hepimiz Topraktık, Yine Toprak olacağız diye bir şarkı vardı bilir misiniz?

 

Bu Şarkı sözü bana her zaman Toprağı ve tarımı hatırlatır, Hayatın önemini hatırlatır. 

 

Maalesef ne toprağın kıymetini nede Tarımcılığın, Hayvancılığın kıymetini biliyoruz…

 

Ülkemizin toprağı verimli olmasına rağmen…

 

Üniversiteler, tarım konusunda yüzlerce öğrenci yetiştiriyor.

 

Buna karşın ‘tarım ürünlerinde’ zorluklar yaşanıyor, ekim alanlarında akıl almaz senaryolar yazılıyor, tüketici görmediklerinde tanık…

 

Yaşananlar mı?

 

Tüketilen birçok ürün dışalımla sağlanıyor, Tarım alanları azalıyor, Ürün girdileri için yapılan harcama her yıl artan biçimde sürüyor, Çiftçinin ürettiği pazar bulmakta zorlanıyor, ‘İktidar’, üreticinin sorunlarını gidermekten çok ürünün ‘dışalım’ yönünü yeğliyor, Bölgemizde Sarımsak, Pamuk, Mısır, Karadeniz’de fındık gibi ürünler ‘üreticiyi’ üzüyor…

 

Yerel seçim öncesi ‘iktidarın’ can simidi ‘tanzim satışları’ sonun bir öncesi…

 

 ‘Sonun bir öncesi’ nedir?

 

Evvel ki gün, Ziraat Mühendisleri Odası Dulkadiroğlu Başkanı Mehmet Çetinkaya ile görüşmemde Başkanlığın desteğinden bahsetti.

 

Röportajımızda, Çiftçinin içerisinde bulunduğu, acılandığı, ağırlandığı ‘pazar konusu’…

 

Domates, biber, patlıcan…

 

Yetmedi; patates, marul, soğanın içleri acıtan pazar fiyatlarına ‘ayar’ vermek için yurdun büyük kentlerinin ardından Kahramanmaraş’a da açtığı duyurulan ‘tanzim satış’ noktası…

 

‘Sonun bir öncesi…’

 

Maalesef Küresel ekonominin tarımsal üretimi ele geçirmek için uğraş verdiği, Küçük, orta büyüklükte olan tarım işletmelerinin’ yok sayılması…

 

Şehrimiz açısından Tarım ve Çiftçinin durumu ortada…

 

Ekim alanlarının daraltılacağını, Pancar alımına kota koyulacağını, Üretimin düşürüleceğini, Dışalım yoluna geçileceği ifade ediliyor. Başkan Çetinkaya’nın asıl vurgulamak istediği; Kırsalda, giderek artan üretim ilgisizliği, azalan gelirler; birçok aileyi, çiftçiyi geçim için tarım dışı istihdama yöneltti, tarımsal üretim geri plana atılıyor.

 

Türkiye'de tarım sektörü zor bir dönem geçiriyor.

 

Olumsuz iklimsel koşulları ile yaşanan rekolte kayıpları, girdi maliyetleri altında ezilen üretici için yıkıcı bir darbe niteliğinde. Tüm bu olumsuz gelişmelerle birlikte zarar eden, iflasın eşiğine gelen, tarlasını, bağını, bahçesini satarak maaşlı bir işte çalışmak için köyünü terk etmek zorunda kalan çiftçi için tarım sektörü her geçen gün cazibesini yitiriyor.

 

Bizlerde Köylü Çocuğuyuz. Bizim Zamanımızda Kıska vardı…

 

Şimdi ise adı yok, Tarlalar takımlar yok olup gidiyor bizim memlekette…

 

Önceden gücü yetmeyen, ya da vakti olmayan icara veriyordu bizim oralarda şimdi o da yok.  Maalesef tarım girdilerinde ve tarımsal üretimde bir daralmanın yaşandığı kesin.

 

Girdi maliyetlerinin büyük oranda artışının çiftçiye zor günler yaşatacak. Yem, gübre, ilaç, mazot ve elektrik gibi önemli girdi maliyetleri her geçen gün dağ gibi karşımıza çıkıyor.  Hal Böyle olunca da Tarım ve hayvancılık sektörü bu olumsuzluktan ciddi manada etkileniyor.

 

Kırsalda üretime ilgisizlik neden azaldı? Dersiniz…

 

Üretime ilgi göstermeyen kırsal yaşayanları, yaşamlarını sürdürebilmek, geçimleri için gerekli gereksinmelerini sağlamak zorundaydılar. Kırdan-köyden göçmek, yabancısı oldukları kent yaşamının içinde olmak zorundaydılar!

 

Öyle de oldu! Kırda evlerinin önünde yetiştirdikleri ürünleri artık pazarlardan sağlamak zorundaydılar, pazarın belirlediği fiyattan almak zorundaydılar!

 

Kentte ‘iş’ kaygısı başlıyordu! En önemlisi, bu kentlinin de kaygısı… Bir de ‘tarıma ilgisizlik…’

 

Tüm bunların nedeni, bu sürece değin tarım üreticilerine ‘bu günkü’ gibi davranmak!

 

Bu gün salt tarım üreticilerine değil, ‘iktidar’ üretimin tüm kollarına karşı geliştirdiği ‘engelleyici-durağanlaştırıcı’ tutum sürdürürken başka bir sonuç beklemek yanlış olur!

 

Yaşanan ekonomik sıkıntılarla başlayan kur artışı nedeniyle, ‘iktidarın’ kol kanat gerdiği katmanın ‘üretim’ sektörü değil, ‘tüketim’ sektörü olduğu görülür! Bu sektöre aralanan kapılar, daha çok tükettirmek için dar gelirliye sunulan ‘krediler’ bunun en açık kanıtı.

 

Ya üretene? Yok! Üretenin girdileri artıyor! Üreten ürettiğini satamıyor!

 

‘Tarıma ilgisizlik’ nedeni bu!

 

Kahramanmaraş’ta, yurdumuzun diğer kentlerinde kurulan ‘tanzim satışlar’ noktaları, fiyatın düşük tutulması, alınanın altında tüketiciye sunulması, pazar satışının kırılması, pazar esnafının ‘ayar’ çekilmesi neyin kurtuluşu, anlamak zor!

 

Bu topraklar oldukça, bu toprakları işleyecek üretici var oldukça, üretici korundukça, en önemlisi tüm bunların varlığı bilindikçe ‘kurtuluş’ yanı başımızda da…

 

‘Hırsla’ yola çıkılarak, ‘üretim’ savsaklanarak “sonun bir öncesinden” başka seçenek kalmaz!

 

“Tanzim satışları” seçim yatırımı yaparak bu sorun çözülmez!

 

Kalın Sağlıcakla…

Yazarın Diğer Yazıları