Niyazi Kara

İnsan olmak!

Niyazi Kara

“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele (soru) bu.”

Günün  birinde William Shakeskespeare’e rahmet dileyip teşekkür edeceğim hiç aklıma gelmezdi. Teşekkür ediyorum. Sözün aslına uygunluğunda bir kusur varsa İngilizce bilmeyişimdendir. Teknolojiden yararlandığımı itiraf etmeliyim. Bu “bilmeyişten” dolayı da çok müteessir bir his taşımadığımı da eklemek isterim. Belki de bu  öz dilimize sevdadandır. Gereğinde yardım almak son derece insanî bir durumdur.

 

“Olmak” fiili, bütün fiillerin içerisinde ayrı bir yer tutar gibi gelir bana. Bir de “Ol!” emri vardır. Gücünü buradan aldığını düşünürüm. Yoksa mastar eki bütün fiillerin ortak paydasıdır. Asl’olan köktür. Kökün anlamıdır. Öyle ki, tek başlarına bir anlam ifade etmeye muktedir olamayan mastarlar kökle birlikte kendilerine anlam ve dahi hayat bulur.

 

Shakespeare’in aklından şöyle geçtiğini hayal ederim. “İnsan olmak ya da insan olmamak.” Okudukça fark ettik ki, derin düşüncelerin kısa cümleleri oluyormuş. Belki de bu yüzden “ insan” kelimesini bu cümleden çıkarıp anlamı idrak noktasında okuyucuya bir paye bırakmak gayesi gütmüş olabilir. Her şartta teşekkürü hak ettiğini belirtmek isterim.

 

Cemalnur SARGUT Hoca’nın “Ey İnsan” (Yasin Şerhi) adlı eserinden bende kalan bir bölümde şöyle bir anlam söz konusu idi: “ Ey insan, hitabı bize değildir. O, tek kişiyedir. O’nun dışındakiler beşer sıfatıyla anılır ve hayatın gayesi beşerlikten “insan”lığa ulaşabilme çabasıdır.” İnsanlık sıfatının en öne çıkan iki özelliği düşünebilme ve adalet duygusudur diye geçer aklımdan. Düşünen insan zalim olamaz. Anadolu’da herhangi bir haksızlık-zalimlik karşısında herkesin bildiği bir tepki cümlesi vardır. “ İnsan ol!” Bu ifade sıradanmış gibi görünse de oldukça derin köklere sahiptir kanımca.

Olmak, fiilini farklı anlamlarda da görebilmek mümkündür. Lakin en anlamlı olduğu yer “insan” kelimesiyle birlikte olduğunda zemindir.

 

İki sıfattan biri olan adaletin yokluğunun doğurduğu zalimlik, sadece gözle görülür şiddet eyleminden ibaret değildir. Kimi zaman, zulüm, “hak” gibi de sunulabilir. Sonuçları itibariyle galip gelecek olan zulümdür. İlkokul çocuğuna denklem bilgisi yüklemek zulümdür. Oysa öğrenme hakkı vardır.  Şans oyunları tarihi kazandıktan sonra mevcut durumu da kaybedenlerle bilinir.  On lirayı yönetecek kafaya bin lirayı teslim etmekte zulümdür. Ehil olmayana verilen iş de zülümdür. Hem kendi adına hem de ortaya konacak işin faydalanıcıları adına.

 

Kıymetli Hocam’ın işaret ettiği gibi hayatın anlamı ve gereği beşerlikten insanlığa yolculuktur.

İnsan, “ol” fiilinin kökü, beşer ise mastar ekidir. Kökünden ayrı düştükçe yakınlıktan kazandığı anlam da kaybolmaktadır. Bizim dilimizde eklerde anlam aranmaz.

 

Şimdi düşünme vakti!

 

Muhabbetle…

Yazarın Diğer Yazıları