Şule Kirişci

Ev hanımlığı bir meslek(tir)

Şule Kirişci

Modernizm denilen akım çalışmayı, bir meslek adı altında üretime katılmak olarak görmüştür. Ev hanımlığını ise evinde oturan ve işe yaramayan bireyler olarak niteledi. Oysa toplumda en büyük üretimi yapan meslek; ev hanımlığıdır. Kadın emeğinin görünürlüğü bağlamında bakıldığında, modern dönemler öncesinde aile üretimin merkezindeydi ve bu manada kadın emeği daha görünürdü.

Sanayi devriminden sonra ev hanımlığı meslek midir diye bir çalışma yapılmış. Sonunda ortaya çıkan sonuç; ev hanımlığı bir meslek değildir, birçok meslektir!

Ev hanımları gelir getiren herhangi bir işte çalışmamaları nedeniyle genellikle işsiz olarak kabul edilirler. Üstelik bu kabul “çalışmıyor musun?” sorusuyla taçlandırılır genellikle! Fakat ev işlerinin geneline baktığımızda ev işleri para getirmese de bir başkasına yaptırıldığında önemli miktarlar ödenmesi gereken işlerdir. Dolayısıyla ev kadınları, ev içerisinde yaptıkları birçok işle aile ekonomisine katkı sunmaktadırlar. Çocuk bakımı, temizlik, çamaşır yıkama, ütü yapmak bu işlerden bazılarıdır.

Ben de tüm ev hanımları adına soruyorum: Evde birçok mesleği tek başına icra eden bir hanıma  “çalışmıyor musun?” diye sormak ne kadar anlamlı? yorumu sizlere bırakıyorum.  

İngiliz bilim adamlarının yaptığı ankete göre kadınlar hala ev işinin nereyse hepsini yapıyor. İncelemede İngiliz hanımlara yöneltilen sorular değerlendirilmiş olsa da bizim toplumumuz için de durum farklı değildir. Burada dikkat çekmek istediğim evde kadınların yükünün fazlalığı ve ev hanımlarına yüklenen “evdesin nasıl olsa, yaparsın!” misyonunun kenara bırakılıp ev hanımlarının haklarının korunmasına yönelik çalışmaların yapılması gerekliliğidir. 

Alman medyasında yayınlanan bir araştırma sonuçlarına göre, Avrupa ülkelerinde, çocuk sahibi olduktan sonra evde kalmayı tercih edenlerin sayısının arttığı, iyi eğitim almış, master ve doktora yapmış kadınların işlerini bırakıp ev işlerine, çocuk bakımına ağırlık verdikleri belirtilmektedir.  Yine sonuçlardan biri, Almanya’da çocuk sahibi kadınların sadece yüzde 30’u tam gün işlerde çalışıyor. Uzmanlar sanayi ülkelerinde, kadının ev işlerine odaklandığı 1950’ li yıllara bir dönüş eğiliminden bahsediliyor.  Sormak isterim. “Kadınlar bu ülkelerde neden çalışma gereksinimi duymuyor?” Bunun için birçok neden sıralanabilir fakat özünde temel iki şık var. Birincisi evin hanımı işe gidiyor, çünkü çalışmak zorunda, aileye ekmek getirmesi gerektiğini düşünüyor. İkincisi, çalışmayı bağımsız olma yönünde bir fırsat olarak görüyor. Kaynaklara göre Zimbabwe, Malavi, Gambiya gibi bazı Afrika ülkelerde çalışan kadın sayısı erkeklerin sayısından çok daha yüksek. Görüldüğü üzere kalkınmakta olan ülkelerde batı ülkelerine göre daha çok sayıda kadın çalışıyor. 

Araştırma sonuçlarına göre kadınların haftada yaklaşık on saat, günde 85 dakika ev işiyle uğraştıkları belirlenmiş. Çocuk sahibi olduktan sonra bu süreler artarak haftada 16 saate çıkıyor. Bu sürenin -haftalık olarak -105 dakikası yemek yapmak, 77 dakikası yıkama- ütüleme, 68 dakikası ev temizliğine ayrıldığı görülmüş.

TÜİK verilerinden alınan aşağıda bulunan grafikte kadının ev işlerinin çoğunu yüklendiğini açıkça görülmektedir.

TÜİK’in 2013 yılı istatistiklerine göre Türkiye’de 14.7 milyon ev hanımı bulunuyor. Daha yakın bir tarihli istatiksel veri yok maalesef. Ev hanımlarının en fazla olduğu il ise yüzde 61.2 oranı ile Kars, en düşük ev hanım oranı ise yüzde 37.4 ile Sinop olmuş.

Ev hanımlığı, mesai kavramı olmayan, yedi gün yirmi dört saat süren ağır bir işçiliktir. Ev hanımları ev içi işleri yaparken, ücretli emek piyasasının dışında kalmakla birlikte harcadıkları enerji ve emek, bu işlerin sürekli kendisini yenilediği göz önünde bulundurulduğunda bir hayli yüksektir. Bu yüksek enerji ve emek oranına rağmen, üretilen işin maddi değeri olmadığı gibi manevi anlamda da sürekli bir değersizleştirme çabası bulunmaktadır.

Evde yapılan işler gelir getirmemesi bir yana kadına sosyal statü de kazandırmamaktadır. Ev işlerinin kadına görev olarak atfedilmesi, bu emeğin görünmezliğine katkı sunmakla birlikte bir iş/meslek olarak algılanmamasına neden olmaktadır. Bu durum kadının kendini üreten değil aksine, tüketen bireyler olarak algılamalarına neden olmaktadır. Bu da uzun vadede özgüven zedelenmesine neden olabilmektedir. 

Ev hanımlarının evde yaptığı işler elle tutulur somut sonuçlara yol açmadıkları gibi aynı zamanda çabuk tüketilirler. Özel alanda üretildikleri için kar getirmezler ve yalnızca kullanım değeri üretirler. Dolayısıyla ev içinde harcanan emek “görünmez emek” olarak nitelendirilmiştir. Kadınlar ev işlerini yaparken kendilerini bir iş yapıyor gibi hissetmedikleri gibi ekonomik olarak da bağımlı hissetmektedirler.  Yapılan çalışmalarda genellikle ev içinde harcadıkları emeği, aileleri ve çocukları açısından değerlendirerek kutsal buluyorlar fakat  bir işlerinin olmasını değerli bulmuşlardır.  

Her ne kadar ev hanımlarına isteğe bağlı sigortalılık hâli ile emekliliğin yolu açılmış gibi görünse de, işin özünde ev hanımlarına sağlanan gözle görünür bir destek bulunmamaktadır. Hiç bir gelire sahip olmayan bir ev hanımının bu primleri nasıl ve hangi yolla ödemesi beklenmektedir, merak ederim. Ayrıca hem emeklilik hem de sigortalılık için istenen şartlar –en az 25 yıllık evli olmak, 50 yaş ve üzeri olmak, 7 bin 200 iş günü primi borçlanarak SGK’ya ödemek -zorlayıcı niteliktedir. 

Bu düzenleme maddeleri yerine, kişinin evlendikten hemen sonra mesleği ev hanımı olan eş  devlet tarafından emeklilik hakkı veren sigorta kapsamına alınmalı ve primler (asgarî tutar üzerinden bile olsa) devlet tarafından karşılanmalı. Ayrıca her bir çocuk için prim seviyesi yükseltilmeli ve asgarî ücret üzerinden belirlenecek oranla ev hanımları maaşa bağlanmalı. Ev hanımlığı meslek olarak kabul edilerek somut bir değer hâline gelmeli. Aile, toplum ve devlet nezdinde değer bulmalı ve kıymetlendirilmeli!

Ev hanımlarına maaş bağlanması demek, toplumun mânevî temel yapıtaşına yatırım olması bir yana, sanılanın aksine ekonomiye yük değil, aksine canlılık getirmek demektir.

Ev hanımlarına verilen destekler için araştırma yaptığım vakit ulaştığım veriler, desteklerin büyük bölümü evden çalışmak isteyen kadına veya çalışan annelere verildiğini gördüm. Çalışan anne/kadına sağlanan desteklere itirazım yok. Fakat niyet, çalışan kadının desteklenmesi ise, yazımın başında da ifade ettiğim gibi, birçok işi bir arada yapan ev hanımlarının desteklenmemesi büyük bir eksiklik.

Oysa ev hanımlarına sağlanacak desteğin bundan sonraki seçim için önemli bir adım olacağı kanaatindeyim.

Ev hanımlarına iş imkanı ya da para kazanma yolları sunarak üstü kapalı çalışmaya zorlamak doğru bir yaklaşım -çalışmak isteyenleri dışarıda bırakarak söylüyorum- değil. Zaten bu ve benzeri projelerin birçoğunun nedeni çeşitli fonlardan kaynak sağlamak olduğu kanaatindeyim. Oysa ev hanımları zaten çalışıyorlar. Hatta evdeki sorumlulukların yüksek olması nedeniyle kişisel bakımlarına, sosyal etkinliklere, eğitim etkinliklerine ve spora zaman ayıramadıklarını ifade etmekteler. 

Dikkat çekmek istediğim önemli bir hususlardan bir diğeri, ev içinde yapılan işler çalışmak sayılmadığı için, ev hanımlarının sıklıkla maruz kaldığı hastalıklar bulunmaktadır. Bu hastalıkların tıbben tanımlanarak bir tür meslek hastalığı olarak ifade edilmelerinin gerekli olduğu aşikardır.

Tüm ev hanımlarına kolaylıklar diliyorum…
 

Yazarın Diğer Yazıları