Necati Karapınar

Oruç neydi?

Necati Karapınar

Bir şey yememek, içmemek miydi?

Yoksa gecenin bir yarısı kalkıp sahur yapmak mıydı?

Kulağımızın dışardan gelecek olan ezan sesinde olduğu, sabırla beklediğimiz akşam ezanı ve iftar vakti miydi?

Namaz için okunmasını beklemediğimiz ezanı, özlemle ve sabırla iftar saati için beklemek miydi?

Bu yaşadıklarımız sabır mı? Şükür mü? 

Yoksa hazır soframızı beklerken açın halini anlamaya çalışmak mıydı?

Oruç neydi?

Bunu ne kadar anlatabilirim bunu da bilemem.

Ama Ramazan-ı Şerif’le vedalaştığımız, vedanın çok sıcak olduğu bu günlerde yaşadığım hisleri kendimce kaleme almak istedim ve sizlerle paylaşmak istedim... 

Oruç yılın on iki ayından sadece bir ay değildi, oruç ruhu bir ayla sınırlı değildir mesela...

Oruç midenin aç kalması, bütün gün aç susuz kalmak hiç değildi.

Oruç kendin olma yolunda büyük bir fedakârlıktır

Sahip olduğun tüm azalarımızla Allah rızası için Allah’ın hoş görmediği şeylerden vazgeçme fedakârlığıdır Nefse hoş gelen şeylerden Hak için vazgeçmekti. Ama bu vazgeçişten bir an bile pişmanlık duymamaktı oruç.. Aynı şekilde yaratanın hoşuna giden ve bizlere çok iyi gelen güzel şeyler yapmak için zamanımızdan, işimizden ve kendimizden fedakârlık yapmaktır. 

Sevindirmekti oruç. İhtiyaç sahibi birini görüp onu sevindirmek, sevindirmek için illa mal mülk gerekmez bazen samimi gülümseme bile en güzel sevinç kaynağıdır ihtiyaç sahibi için. Peygamber efendimiz de çok sadaka dağıtamadığından yakınan Hz. Ali'ye şöyle buyurmuştur: "Tebessüm et, bu da sadakadır."  Gülümsemek, anlamak ve kalp kırmamaktır oruç. Başkasının sevinci ile sevinmeyi de bilmekti oruç. 

Doymaktı oruç. İftar sofralarında başkalarının doyduğunu görmek, ulaşılamayan hanelere ulaşıp orda iftar sevincini yaşatmak, kalplere iftar neşesini vermek ve bunları görüp halsizlerin halini taa en derinden hissederek onlara yardımcı olup ruhunu doyurmaktır oruç.

Tutunmaktı oruç.  Oruç tuttuğumuzu düşünürken aslında muhafaza edilen bizler olduğumuzu anlarız. Aczi yetimizi anlarız. Hakkın merhametine, şefkatine teslim olmaktı, affedilme ümidinin zirvesiydi oruç. Oruç bizi tutsun bizi muhafaza etsin diye dua ederiz. 

Aramaktı oruç. Bin aydan daha hayırlı olan o gecenin sahibini aramak, dualarda buluşmak, içten ve samimi yakarışla yapılan dualardır oruç.

 Oruç misafirdi. Evimize gelen özlemle beklenen çok değerli bir misafir. Bu misafirle geçen zamanın lezzetine, feyzine, bereketine kanamamaktı oruç. Misafire doymadan dolan otuz günün vedasını yaşayıp yanmaktı oruç. Bitti dediğimiz yerden 11 ay sonrası için yana yana yanmaktı oruç. 

Bu değerli misafirin bizlere bıraktığı en değerli şey bu oruç ruhunu bir ay için değil bir ömür için hayatımızda, yaşantımızda devam ettirmektir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’inde dediği gibi "Namaz camiden çıkınca, Hac Mekke'den dönünce, Ramazan oruç bitince başlar."

Bitse bile 11 ay sonra gelecek olan Ramazan'a özlem ile ayları geçirmekti oruç.

Ve Hakk'ın izniyle tekrarına kavuşmayı dört gözle beklemekti oruç.

Sana elveda desek de geleceğin günü dört gözle bekliyoruz Ey Şehr-i Ramazan...

Ramazan bitti sanmayalım, asıl şimdi başlıyoruz. Ramazan-ı Şerif'in ruhunu bir dahaki Ramazan-ı Şerif'e kadar korumaya niyet edelim.

Rabbim bizleri rızasına uygun yaşamaya muktedir eylesin.

Vesselam. 
 

Yazarın Diğer Yazıları