Bakan Bozdağ, Danıştay'ın İstanbul Sözleşmesi kararına yönelik eleştirilere cevap verdi
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Danıştay'ın İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin kararına yönelik eleştirilere Kars'tan cevap vererek, 'Danıştay'ın kararı hem Anayasa'mıza, hem yasalarımıza, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kadim uygulamalarına muvafık bir karardır' dedi.
Kars'ta çeşitli temaslarda bulunan Bakan Bozdağ, AK Parti İl Danışma Meclisi toplantısında vatandaşlarla bir araya geldi. Adli süreçlerin hızlandırılması ve adaletin zamanında tecelli etmesi için yapılan düzenlemelerle önemli yol kat edildiğini anlatan Bakan Bozdağ, Danıştay'ın İstanbul Sözleşmesi feshine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini reddetmesiyle ilgili eleştirilere de yanıt verdi. Bozdağ, “Anayasal hakikat, kanuni hakikat varken, Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünde de bunun aksini iddia eden veya düzenleyen bir hüküm yok iken, bunun aksini söylemek, bile bile Anayasa ve yasayı çiğnemektir” dedi.
Balan Bozdağ, konuşmasında: “Son günlerde İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili Danıştay'ın verdiği karar nedeniyle bir tartışma da yürüyor. Benim esasında yargılama süreçleri devam eden konularda konuşmama gibi çok önemli bir ilkem var. Buna riayet ediyorum ama burada o kadar büyük bir çarpıtma, o kadar büyük bir haksızlık yapılıyor ki susarsan hukuka ve görevime karşı saygısızlık yapmış olurum.
Anayasamızın 87'nci Maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetki ve görevlerini düzenler. Der ki onlardan bir tanesinde; kanun koymak, kanun değiştirmek ve kanun kaldırmak, yürürlükten kaldırmak. Arada virgüller var, altında da bir başka ifade milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak. Şimdi kanun koymak, değiştirmek, kaldırmak ile milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak olsaydı, aynı şey olsaydı; Anayasa koyucu bunu ayrıca zikretme gereği duymazdı.
Uluslararası antlaşmaları meclis yapmıyor
Çünkü kanunların hepsi aynı zamanda Anayasa Mahkemesine iptal davası konu edilirken Anayasa'nın 90. Maddesi'ne göre milletlerarası antlaşmaların aleyhine Anayasa Mahkemesi'ne iptal için dava başvurusu yapılamazdı. İkisi ayrı şey, çünkü uluslararası antlaşmaları Meclis yapmıyor, Meclis koymuyor. Yürütme organı yapıyor çünkü iki taraf anlaşıyor. İki taraf anlaşıp mutabık kalınca Meclisteki aşamada hükümet de onaylıyor daha önce hükümet de onaylıyor bunu ondan sonra bu onaylamayı Meclise gönderiyor, Meclis bunu uygun bulup bulmama hakkına sahip. Bu anlaşmada bir noktayı, bir virgülü Anayasaya göre değiştirme imkanı da Meclis'in yok. Ya kabul edecek, ya reddedecek. Çünkü eğer değiştirirse bunun karşı taraf bir ülkesi var. O diyecek ki biz seninle böyle anlaşamadık. Nasıl değiştirirsin? Onun için taraf devletler bir anlaşmayı imzaladığını da Meclis bizim Anayasa'mıza göre sadece onaylanan antlaşmayı uygun bulmakla görevlidir. Anlaşma yapmak diye Meclisimizin görevi yok. Anlaşmada değişiklik yapmak diye Anayasa'da bir görevi yok. Anlaşmayı yürürlükten kaldırma diye bir görevi yok. Eğer böyle bir görev olsaydı açık açık yazardı.
Meclis vasıtasıyla Türkiye'nin yürürlükten kaldırdığı tek bir anlaşma yok
Anayasanın hiçbir yerinde, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaları yürürlükten kaldırma veya bu anlaşmadan çekilme yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne veren bir hüküm yoktur. Aksine hem 244 Sayılı yürürlükten kalkan kanun, hem de 9 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çok net bir şekilde milletlerarası antlaşmalardan çekilme, bunun yürürlükten kaldırmak veyahut da fesih etme yetkisini yürütme organına vermiştir. Çok açık net bir kanun hükmü var. Tartışmaya yer yok. Daha da önemlisi, bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin taraf olduğu nice milletlerarası anlaşma vardır ve bu anlaşmalardan hiç birinden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aldığı bir kararla ya da çıkardığı bir kanunla çekilmemiştir. Meclis vasıtasıyla Türkiye'nin yürürlükten kaldırdığı tek bir anlaşma yok. Ama yürütme organının kararıyla daha önce Bakanlar Kurulu yapıyordu şimdi Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle yapılıyor ve aynı şekilde Türkiye'nin yürürlükten kaldırdığı ya da fesih ettiği onlarca milletlerarası antlaşma var. Bunların içerisinde bugün aksini iddia eden CHP'nin iktidar olduğu dönemlerde aynı hükümetlerin Türkiye adına çekildiği anlaşmalar da var, başkaları da var. Şimdi, hakikat Anayasal hakikat, kanuni hakikat buyken Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünde de bunun aksini iddia eden veya düzenleyen bir hüküm yok iken, bunun aksini söylemek, fevkalade, bile bile Anayasa ve yasayı çiğnemektir. Benim üzüntüm burada şunadır: Koca koca hukukçular, adının önünde Prof. olanlar maruf meşhur olanlar, yahu biraz da hukukun hakkını koruyun, Anayasa'nın hakkını koruyun, 367 utancı gibi bir utancı savunanların durumuna düşmeyin.
Danıştay'ın kararı hem Anayasa'mıza, hem yasalarımıza, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kadim uygulamalarına muvafık bir karardır
Anayasa var, yasa var, yıllar yılı yapılan uygulama var. Sizin dediğinizi Anayasa mı doğruluyor, yasa mı doğruluyor, iç tüzük mü doğruluyor, uygulama mı doğruluyor? Hayır, hepsi bunları yalanlıyor. Ama şunu deme hakları var, biz iktidar olursak yürürlüğe koyacağız, Amenna deyim. Ama burada da Danıştay'ın verdiği karar veyahut da yürütme organının bir antlaşmadan çekilmesi mümkün değildir derseniz, siz hukuku da Anayasayı da ayaklarınızın altına alıyorsunuz demektir. İkisi ayrı şeyler. Bunu buradan altını özellikle çizmek isterim. O nedenle Danıştay'ın kararı hem Anayasa'mıza, hem yasalarımıza, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kadim uygulamalarına muvafık bir karardır. Aksini iddia edenler siyasi tarafgirlik ile hukuku da kendi konuşmalarıyla yorumlarıyla eğip bükemezler. Anayasa varsa, kanun varsa yorumlar, Anayasa ve kanunun yerine geçmez. Eğer biz bu hükümlerden rahatsızsak bunları değiştiririz. Ama bunları yok sayamayız, saymamız da mümkün değildir.