Bakan Bozdağ: Yargının hakkını ve hukukunu her zaman savunacağım
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Yargıda Birlik Derneği'nin Ankara'da düzenlenen iftar programında dernek üyeleri ile bir araya geldi. Bakan Bozdağ, anayasaya, yasalara ve hukuka sadakatli olan derneğin demokrasiye bağlılıkta en zorlu sınavları aşmış olduğunu hatırlattı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, birkaç dava üzerinden Türk yargısını suçlamanın Türk yargısına yapılmış asla kabul edilemez bir haksızlık olduğunu vurgulayarak, “Yargımıza karşı yapılan her türlü saygısızlığın karşısında yargının hakkını, hukukunu savunmak önce benim görevim, her zaman ve her yerde bu hakkı ve hukuku sonuna kadar savunacağımdan emin olun.” dedi.
Türk milletinin ve devletinin bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü, demokrasinin mevcudiyeti ve geleceği bakımından 12 Ekim 2014'ün tarihi bir dönüm noktası olduğunu kaydeden Bakan Bozdağ, FETÖ terör örgütünün belini kıran ilk adımın 12 Ekim 2014'teki HSK seçiminde Yargıda Birlik Derneği'nin çıkardığı adayların kazanması olduğunu söyledi.
Bakan Bozdağ, “Türlü tehdidi, tehlikeyi ve riski göze alarak omuzladık. Kolay bir iş değildi. Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar bambaşkaydı. Herkes ayrı telden çalıyor, herkes ayrı şeyler söylüyordu. Böylesi bir ortamda önce devlet, önce millet, önce anayasa, önce hukuk, önce kanun, önce yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı deyip ayağa kalkan bu ekibi yürekten alkışlıyorum.” dedi.
Konuşmasında son zamanlarda birkaç dava üzerinden tüm yargının eleştirilmesine de sert tepki gösteren Bozdağ, Adalet Bakanı ve Hakimler Savcılar Kurulu Başkanı (HSK) sıfatıyla yargıya karşı yapılan her haksızlığın karşısında duracağını vurgulayarak sözlerine şu şekilde devam etti: “Bir dosyanın içindeki delilleri bilmeden, kanun bilmeden, orada olup bitenlere vakıf olmadan yalan yanlış birtakım haberler üzerinden hakim yerine, savcı yerine kendini koymak, o dosyaya bakan, gece gündüz, hafta sonu koltuğunun altında o dosyayı evine götüren ya da dosya bakmak için mahkemesine gidip çalışan hakim ve savcılarımıza yapılmış en büyük haksızlıktır. Bu haksızlığı kabul etmemiz asla mümkün değildir. Bundan sonra da yargımıza karşı yapılan her türlü saygısızlığın karşısında yargının hakkını hukukunu savunmak önce benim görevim. Her zaman ve her yerde bu hakkı ve hukuku sonuna kadar savunacağımdan emin olun. Lafı söyleyenin kim olduğuna bakmaksızın hak ettiği cevabı vereceğiz. Çünkü yargı mensubu kararları ile konuşur ama biz siyasetçiyiz, biz bakanız. Sizin konuşamadığınız yerde sizin hukukunuzu korumak HSK'nın Başkanı olarak ve Adalet Bakanı olarak benim görevimdir. Ben bu görevimde ihmal göstermeyeceğim, savsaklama göstermeyeceğim ve söylenmesi gereken ne ise onu söylemeye devam edeceğim.” Dedi.
Yargıda birlik derneği Fetö ile mücadelenin öncüsüdür
Bütün güç odaklarına karşı meydan okuyan hukuk, adalet, demokrasi milli irade diyen onurlu bir davranışı ortaya koydu. Bir yandan FETÖ ile 15 Temmuz öncesi cesur mücadeleyi yargı verdi, Yargıda Birlik Derneği'nin mensupları verdi. Türkiye'de FETÖ'nün belini kıran ilk adım nedir diye bana sorarsanız, benim şahsi görüşüm 12 Ekim 2014'teki HSK seçimini Yargıda Birliğin çıkardığı adayların kazanmış olmasıdır. 12 Ekim bu açıdan Türk milletinin ve devletinin bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü demokrasimizin mevcudiyeti ve geleceği bakımından tarihi bir dönüm noktasıdır. Acaba o gün seçim kaybedilmiş olsaydı Türkiye'de neler olur neler yaşanırdı şöyle bir tahayyül etmenizi her birinizden istirham ediyorum. İşte o gün Türkiye'yi yol ayrımına doğru bir istikamete gitmesine Yargıda Birlik Derneği'nin her bir ferdi emeği ile çalışması ile büyük katkı verdi.
Fethullahçı Terör Örgütü bin bir kılıkta kendini gizleyerek yoluna devam ederken o seçimde her birisi bütün çirkinliği ile ortaya çıktı ve bütün kimlikleri ile karşıda meydan okudular ve mücadele ettiler. Adeta biz yılanı deliğinden çıkarmıştık. Türkiye Cumhuriyeti tarihi bakımından bu son derece önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Yargıda Birlik Derneği dediğim zaman Türk Yargısı içinde birlikte hareket etme anayasasına, yasalarına ve hukuka sadakatte milletine devletine milli iradeye ve demokrasiye bağlılıkta en zor sınavları aşmış ve başarıyla geçmiş büyük bir kadronun çatısı altında toplandığı bir birlik bir dernek olarak görüyorum. Bu birlik, bu dernek birinin veya birilerinin değildir. 84 milyon Türk vatandaşının ortaklaşa kurduğu güçlü Türkiye için, hukukun üstün olduğu bir Türkiye için, adaletin her yerde zamanında tecelli ettiği bir Türkiye için, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürmek isteyenlere izin vermeyen bir Türkiye için, tarihi bir misyonu bu dernek başarıyla yürüttü. Bu misyon bitti mi, bitmedi. Bana göre bu derneğin ve bu uğurda yapılan mücadelenin misyonu Türkiye Cumhuriyeti var olduğu sürece devam edecektir. Çünkü hak arama, adalet dağıtma hukukun üstünlüğü, milli irade ve diğer pek çok konu ilelebet Türkiye Cumhuriyeti Devleti inşallah kıyamete kadar var olur. O zamana kadar Türkiye'nin ana gündemi olarak devam edecektir. O zaman her defasında mutlaka hukukun üstünlüğü, her defasında adalet, her defasında mutlaka milli irade, her defasında mutlaka insan hakları ve yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı diyen ve böylesi güzel şeyleri yüksek sesle ifade eden cesur insanlara ihtiyaç vardır.
FETÖ ile mücadelede biz çok şeyler yaşadık. Vaktiyle sesini çıkarmayanların nicesinin daha sonra sesinin nasıl gür olarak çıktığına hep beraber şahit olduk. Ama Yargıda Birlik herkesin bir kenarda, “yarın ne olacak belli değil hele bir şöyle dur biraz dinlen bakalım” diye konuştuğu bir dönemde “ne olacak” demeden sağına soluna bakmadan “Türkiye için şimdi mücadele zamanı dedi” ve bu büyük mücadelenin öncüleri oldunuz. Onun içinde ben milletimiz ve devletimiz adına Adalet Bakanınız olarak Yargıda Birliğin her bir ferdine gönülden şükranlarımı sunuyorum. Biz size borçluyuz. Bu devlet size borçlu, bu millet size borçlu. Bunu sadece laf olsun diye değil inanarak söylüyorum. Her zeminde de inanarak söylemeye devam edeceğim. Çünkü Türkiye'nin birlik ruhunu eskilerin deyişiyle “kesrette vahdet” derler, yani öyle çokluk içinde birlik, her güzellik her desen ve her renk ama kendi içinde muhteşem bir ahenk. İşte Yargıda Birlik Derneği bana göre bu çoğulculuğun, 84 milyon insanın varlık ve birliğinin çok doğru bir temsilini sağlıyor.
Farklılıklarımız, renklerimiz ve dillerimiz bizi zenginleştiren büyük hazinedir
Şimdi ittifaklar var biliyorsunuz bana göre ittifakların bile ilham kaynağı Yargıda Birlik Derneği. Yargıda Birlik Derneği pek çok kimseye de ayrıca ilham kaynağı oldu. Türkiye'mizin geleceği için Yargıda Birlik Derneği'nin ifade ettiği görevlerin bundan sonra da etkin ve verimli bir şekilde devam etmesi gerektiğine yürekten inanıyorum.
Adalet Bakanı olarak görevde bulunduğum süre içerisinde çoğulculuğa hukukun üstünlüğüne, liyakate, adil bir şekilde her şeyin tasarrufuna önem vereceğimden hiç kimsenin şüphesi olmasın. İnşallah bunu lafta değil icraatlarımız içerisinde de uygulamaya da yansıtarak göstereceğiz, buna da her kes ayrıca şahit olacaktır. Çünkü biz birlikte Türkiye olduğumuza inanıyoruz. Ayrılıklarımızın, farklılıklarımızın, renklerimizin ve dillerimizin bizi zenginleştiren büyük hazine olduğu inancı ile yolumuza devam ediyoruz. Gelecekte bu ülkenin hukukçuları daha iyi şeyleri yapma konusunda derneğinizin koyduğu iradeden güç bulacaklardır. Zaman zaman söyledim sıkıntılar olabilir. Yargıda Birlik Derneği de sıkıntıya düşer, başkası da düşer. Ülkemizin başka sorunları da olabilir. Ama bütün bunların üstesinden dirayetli, omurgalı, onurlu duruşla ortaya konulan tavırlar bize yol gösterir. Karanlıkta yolumuzu aydınlatan fener bunlar olur. Ben bu açıdan yargıda birliği Türkiye'nin FETÖ ile mücadelesinde, zorlukları aşmada ortaya çıkan karanlıkları aydınlığa çevirmede tarihi bir misyon ifa ettiğini yürekten inanıyorum.
Milletin kalbi meclis bombalanırken yargı dimdik ayaktaydı
Yargı bağımsızdır, yargı tarafsızdır. Ama Türk yargısının bağımsızlığı ve tarafsızlığının FETÖ'nün yargıya sızması ve yargıdaki işgali ile ortadan kalkma noktasına geldiğini de hep beraber gördük. Esasında Yargıda Birlik Derneği de ortaya koyduğu misyonla yargıyı işgal eden bu ihanet şebekelerinin işgaline son vererek bu yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını yeniden tesis ve tahkim konusunda önemli bir vazifeyi de ifa etmiştir.
15 Temmuz'u hep beraber yaşadık. O gün Türkiye'de tarih yeniden şekillendi. 251 şehidimiz, 2 bin 193 gazimiz var ve meclisimiz bombalandı. Savaşta dahil TBMM bombalanmamışken bu ihanet şebekesi bu milletin kalbini meclisini bombalamaya cüret etti. Böylesi bir ortamda yargı o gün dimdik ayaktaydı. Ankara'sı, İstanbul'u, İzmir'i, Diyarbakır'ı, hasılı 81 ilimiz ve ilçelerimizde adliye olan her yerde arkadaşlarımız o gece sabaha kadar nöbet tuttular ve tavır koydular. Arama kararları, gözaltı kararları, tutuklama kararları, yakalama kararları verdiler. Darbenin seyrinin nasıl olacağını herkes hele bir bakıp takip edelim derken televizyonlarda açıklamalar yapıldı tarihi tasarruflar HSK'mız tarafından yapıldı, önemli adımlar atıldı. İlk defa Türk yargısı demokrasi diye adeta ayağa kalktı darbecilere meydan okudu. Sokakta tankın altına yatan vatandaşlarımızda onlarda adliyelerde büyük bir kahraman oldular. O yüzden Türkiye'mizin demokrasi yolculuğunun bir kez daha sekteye uğramamasında oynadığınız rolden dolayı da hepinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.
Türkiye'mizin bundan sonra hukuk devleti anlayışı güçlenmesi, yargıdaki görev yapan meslektaşlarımızın ehliyet ve liyakatinin arttırılması, denetimin etkinleştirilmesi, liyakatin vazgeçilmez bir esas olarak uygulanması, adaletin vaktinde tecelli etmesi, milletimizin yargıdan beklentilerini vaktinde doğru bir biçimde adil kararlarla yerine getirilmesi yargı görevi yapan her bir arkadaşımızın ayrı ve özel vazifesidir. Zira adalet bir yandan Allah'ın emri, bir yandan medeniyetimizin kültürümüzün, tarihimizin bize olan emridir. Biz adalete hizmet ederken bütün bu emirlere de itaat eden bir anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
Birkaç dava üzerinden Türk yargısını suçlamak Türk yargısına yapılmış en büyük haksızlıktır
Türkiye'de milyonlarca davayı gören hakim ve savcılarımız var. Büyük bir özveri ile mücadele ediyorlar. Adaleti dağıtmak için ellerinden gelen her şeyi kılı kırk yararcasına bir titizlikle incelemeye gayret ediyorlar. Ama bakarsanız birkaç tane böyle iki elin parmağını geçmeyen dava üzerinden Türk yargısını suçlamak Türk yargısına yapılmış en büyük haksızlıktır. Bir dosyanın içindeki delilleri bilmeden, kanun bilmeden, orada olup bitenlere vakıf olmadan yalan yanlış birtakım haberler üzerinden hakim yerine, savcı yerine kendini koymak, o dosyaya bakan, gece gündüz, hafta sonu koltuğunun altında o dosyayı evine götüren ya da dosya bakmak için mahkemesine gidip çalışan hakim ve savcılarımıza yapılmış en büyük haksızlıktır. Bu haksızlığı kabul etmemiz asla mümkün değildir. Bundan sonra da yargımıza karşı yapılan her türlü saygısızlığın karşısında yargının hakkını hukukunu savunmak önce benim görevim. Her zaman ve her yerde bu hakkı ve hukuku sonuna kadar savunacağımdan emin olun. Lafı söyleyenin kim olduğuna bakmaksızın hak ettiği cevabı vereceğiz. Çünkü yargı mensubu kararları ile konuşur ama biz siyasetçiyiz, biz bakanız. Sizin konuşamadığınız yerde, sizin hukukunuzu korumak HSK'nın Başkanı olarak ve Adalet Bakanı olarak benim görevimdir. Ben bu görevimde ihmal göstermeyeceğim, savsaklama göstermeyeceğim ve söylenmesi gereken ne ise onu söylemeye devam edeceğim. Çünkü Türkiye'de yargıya güven ve yargıdan memnuniyetin hasıl olması için sadece yargı görevi yapanların adil karar vermeleri yetmez. Bunun ortaya çıkardığı algının da aynı şekilde adil olduğunun bilinmesi lazım. Bu kadar yargıya haksız saldırı yapılırken bu algıyı biz nasıl oluşturacağız. Herkes hakim, herkes savcı, herkes karar yanlış, herkes karar doğru diye ahkam kesiyor. Herkesin bu kadar çok ahkam kestiği konuda adil olanın, doğru olanın hangisi olduğunu her bir vatandaşımıza nasıl anlatacağız. Onun için de ben diyorum ki yargıyla ilgili konuşurken de “bırakın hukuk işlesin yargı içinde işleyen mekanizmalar sağlıklı bir şekilde yürüsün.” Yanlış varsa istinafta, Yargıtay'da, yargı içerisinde düzeltilme imkanı da vardır. Ama bütün bunlara rağmen yargı ile ilgili konularda maalesef bunu bir türlü başaramadık. İnşallah başarmak için uğraşacağız, bu konuyu konuşmaktan da geri durmayacağız. Çünkü yargı ile ilgili memnuniyetle sağlık politikaları ya da ulaştırma politikalarıyla ilgili memnuniyeti aynı kefede değerlendirmekte yargıya büyük haksızlıktır.
Milletimizin adalete güvenini ve yargıdan memnuniyetini arttırmak için titizlikle çalışıyoruz
Yargıdan memnuniyet yargıya işi düşmüş davası olmuş ve herhangi bir nedenle yargıda işi olan vatandaşımızın yargının verdiği karardan edindiği duygudur. Yargıya güven ise yargıya işi düşsün düşmesin her bir vatandaşımızın yargı konusunda sahip olduğu algıdır. Algıları da maalesef yalan yanlış şeyler üzerinde koyduğumuz da güvende bundan elbette etkileniyor. Bu demek değildir ki biz yargıya güven veya memnuniyet konusunda çok iyi noktadayız. Elbette daha iyi noktaya gelmek için çalışacağız. Ama buradaki rakamlara baktığımız zaman Türkiye bulunduğu yerden daha ileri aşamalara gidebilecek bir güçtedir. Şu anda durumumuz iyidir ama daha olma imkanımız vardır, daha atacağımız adımlar vardır, bu adımları inşallah birlikte atacağız. Milletimizin adalete güven duygusunu ve yargıdan memnuniyet duygusunu arttırmak için önemli çalışmaların altına da bundan sonra daha titizlikle çalışarak imza atmaya devam edeceğiz. Çünkü bu duygu güçlendikçe Türkiye Cumhuriyeti Devleti daha güçlü olacaktır. Türk milletinin birliği ve dirliği daha muhkem olacaktır. Buna da yürekten inanıyorum.