MHP Lideri Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM'nin 27. Dönem 4. Yasama Yılı'nın ilk grup toplantısında yaptığı konuşmada, Azerbaycan ile Türkiye'nin bir millet gövdesinin aynı kolları, iki ayrı koçbaşı olduğunu belirtti.

MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli, Güney Kafkasya'da çözümün tek yolunun, Ermenistan'ın işgal ettiği Türk topraklarından bahanesiz çekilmesi, Dağlık Karabağ'a Azerbaycan bayrağının dikilerek egemenliğinin teyit edilmesi olduğunu belirterek, "Başka çare yoktur, başka seçenek yoktur, başka çözüm yoktur." dedi.

"Biz Türk milletiyiz." diyen Bahçeli, Ankara ile Bakü'nün, Turan ülküsünün suyu aynı havzada toplanan, kaynağı bir olan iki çağlayanı olduğunu vurguladı.

Terör devleti Ermenistan'ın, 27 Eylül 2020 Pazar sabahı yalnızca Azerbaycan'a değil, Türkiye'ye de saldırdığını ifade eden Bahçeli, "Şehit olan soydaşlarımızın cenazesi gıyaben hepimizin evinden çıkmıştır. Ermenistan, katil bir devlettir. Türk milletini düşman olarak bellemiştir. Bu ilkel ve ilkesiz ülkeye yapılan tembih de bu şekildedir. Erivan yönetimi maşadır, emperyalizmin Güney Kafkasya'da oynatılan yılanbaşlı kuklasıdır." diye konuştu.

1992 yılında kurulan Minsk Grubu'nun, Dağlık Karabağ sorununu çözümsüzlüğe havale etttiğini dile getiren Bahçeli, Dağlık Karabağ'ın 30 yıldır kanayan bir yaraya dönüştüğünü söyledi.

"Artık bıçak kemiğe dayanmış, sabır taşı çatlamıştır." diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Paşinyan isimli Soros uşağını kışkırtanlar, silahlı saldırıya teşvik edenler gün yüzündedir. Bu Paşinyan isimli kokuşmuşun pişman olacağı günler gelip çatmıştır. Nitekim o gün bugündür. Cezaevinden yeni çıkan Koçaryan ile Başbakan Paşinyan arasındaki iç siyasi rekabete müdahil olan dış güçler, Ermenistan'ı cinayet devriyesine çıkarmışlardır. Ancak Erivan'ın melanet emeli, Bakü'deki azamet ve cesaret temeline çarpmış, batıl hesaplar Dağlık Karabağ'a birer birer gömülmeye başlamıştır. Çaresiz kalıp iyice paçası tutuşan Ermenistan'ın Gence'ye, sonra da Mingeçevir'e ve Terter'e saldırması, buralardaki masumları hedef alması insanlık suçudur, alçaklıktır, şerefsizliktir. Korkak Ermenistan köşeye sıkıştıkça sivillere musallat olmaktadır. Terör devleti Ermenistan bir hafta içinde 30'a yakın sivil insanı katletmiştir. Ermenistan'ın en iyi bildiği şey mazlumlara kurşun sıkmaktır. Çocukları öldüren bunlardır. Kadınları, yaşlıları, savunmasız insanları bombalayan bu rezillerdir. Hocalı'da 613 soydaşımızın kanını akıtan, bir milyon soydaşımızın evini barkını terk edip yollara düşmesine sebep olan bu canavarlardır. Ermenistan'ın kime mesaj verdiği, kimin kılıcını salladığı bellidir. Arkasında duran melun çevrelerin yüz hatları belirgindir."

Azerbaycan'ın bundan sonra işgal edilen topraklarının azatlığını temin etmeden durmasının kendilerine göre imkansız olduğunu belirten Bahçeli, "Ya azatlık ya tutsaklık, ya istiklal ya izmihlal, gerçekten başka bir alternatif kalmamıştır. Can Azerbaycan durmayacak, zulmün kökünü heyecanla kazıyacaktır." dedi.

"İhanetin hesabı sorulacaktır. Kanımızla yanlarındayız, varlığımızla arkalarındayız." ifadelerini kullanan Bahçeli, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nin Azerbaycan Cumhuriyeti'ne ön şartsız katılmasının bir varoluş namusu olduğunu dile getirdi.

Gücün birleşerek, Türk milletinin tek yumruk halinde hedefe kilitlenmesi gerektiğini kaydeden Bahçeli, "Nahçıvan'ın kaderi Bakü'dür. Aksi halde kudurmuş Ermeni çeteleri buraya da üşüşebilecektir. Bize göre Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının ateşkes, diyalog, müzakere, diplomasi gibi kandırmacalar yoluyla çözüm teklifleri şu aşamada tuzaktır, tertiptir, yenilgiye onaydır. Mütecaviz düşmanın beli kırılmadan, askeri başarı siyaseten tasdik edilmeden kurulacak her masa tavizdir. Ermenistan'ın silahlı çeteleri ya Dağlık Karabağ'dan çekilecekler ya da ezileceklerdir." değerlendirmesini yaptı.

Cinayetler karşısında miskinleşen Minsk Grubu'nun sessiz, küresel vicdanın suskun olduğunu söyleyen Devlet Bahçeli, şunları kaydetti: "Ermeni işgal güçlerinin elebaşı olan bir katil, artık Azerbaycan'ın büyük kentlerinin de hedef olduğunu açıklamıştır. Çatışma bölgelerinde bozgun yaşayan Ermenistan, İran sınırından içeri sokulan PKK/YPG'li teröristleri de yanına alarak mazlumlara ateş ve ölüm yağdırmaktadır. Bu barbarlığın döktüğü kanların bedeli, damla damla terör devleti Ermenistan'a ve cani ortaklarına ödettirilecektir. Güney Kafkasya'da çözümün tek yolu, Ermenistan'ın işgal ettiği Türk topraklarından bahanesiz çekilmesi, Dağlık Karabağ'a Azerbaycan bayrağının dikilerek egemenliğinin teyit edilmesidir. Başka çare yoktur, başka seçenek yoktur, başka çözüm yoktur. BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, bazı ülke ve uluslararası örgütlerin ateşkes çağrıları boşunadır. Geçmişte yine aynı Konsey'in Ermenistan işgalinin sona ermesi, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'a iade edilmesi hakkındaki kararları ortadadır. Diğer yandan Macron'un Suriye'den intikal eden 300 cihatçının çatışma bölgesine getirildiğini söylemesi hayal mahsulüdür, şizofrenik bir yalandır. Macron Türkiye'nin siyasi açıklamalarını not alıyormuş, varsın kanlı kalemiyle not alsın dursun, dileğim sorulacak hesabımızı yazmayı da asla unutmasın."

Bahçeli, yeni tip koronavirüs salgınında maske takmanın, sosyal mesafeye ve temizliğe azami özen göstermenin herkesin ana ve asıl görevi olması gerektiğini ifade etti.

Toplumsal alanda tedbirsizlikten ve dikkatsizlikten kaynaklanan ihmallerin ölümcül vakalara davetiye çıkarabileceğini vurgulayan Bahçeli, "Sağlık Bakanı'mız ve donanımlı ekibi hastalıkla mücadele sürecini başarıyla yönetmektedir. Bilim Kurulumuz, bazı çatlak seslere rağmen meseleye hakimdir ve kurulun değerli üyeleri mesleklerinin ehlidir. Doktorlarımıza, hemşirelerimize, diğer bütün sağlık çalışanlarımıza çok şey borçluyuz. Habis virüsle kahramanca savaşan kardeşlerimizin hakkını ödeyebilmemiz mümkün değildir." diye konuştu.

Sağlık Bakanlığının verileri üzerinde şüphe uyandırmaya çalışanların, gerçeklerin saklandığını namertçe ileri sürenlerin "müfteri korosu, yalan makinesi" olduğunu söyleyen Devlet Bahçeli, "Bizim sorunumuz Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'ne yuvalanmış bir avuç Türkiye düşmanıyladır. Bizim hesabımız teröristlere güzellemeler yapan, ödüller yağdıran, övgüler düzen küçük bir azınlıkladır. Bu nedenle 'Türk Tabipleri Birliği kapatılsın' diyorum." ifadelerini kullandı.

Son gelişmelerle, Türk Tabipleri Birliğinin Başkanlığına kimin seçildiğini, bu şahsın nasıl bir kötü sicile ve maziye sahip olduğunu nihayetinde herkesin gördüğünü dile getiren Bahçeli, şunları kaydetti: "Doğruları eğip bükerek bizi doktorlarımızla kutuplaştırmak isteyen Kılıçdaroğlu'na tavsiyem, en iyi yaptığı işte ustalaşması, mesela yeni bir iskambil destesi alarak zilletin diğer ortaklarıyla masaya oturup, birbirlerini hile yaparak ütmeleridir. Nasılsa bu alanda iddialıdır. Bizim kağıda küreğe ayıracak vaktimiz yoktur. Kılıçdaroğlu'nu uçuk kaçık komiklikler yapmak yerine ciddi ve sorumlu bir siyaset adamı olmaya davet ediyorum. Olamıyorsa en azından bu tip siyasetçi taklidi yapmasında yarar vardır. Kaldı ki bu konuda hiç kimse eline su dökemeyecektir. Eğer güldürü işine soyunmak istiyorsa, durmasın ilerlesin, öyle ki çadır tiyatrosu alanında önünün açık olduğunu görüyor, kendisine muvaffakiyetler diliyorum."

Bahçeli, yerli aşı çalışmalarının başarıyla sonuçlanmasını, bu kötü günlerin geride kalmasını ümitle beklediğini, bunun da milletçe başarılacağına canı gönülden inandığını vurguladı.

Bahçeli, Türkiye'nin etrafının husumet ablukasına alındığını belirterek, "Çok şükür bütün muhasım güçler ve mücavir bölgeler dengelenmiş, milli ve müessir irade kuvvetle sergilenmiştir." dedi.

Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin tutumunun haklı ve uluslararası hukuka uygun olduğunu dile getiren Devlet Bahçeli, buna karşılık Yunanistan'ın adeta krizi tırmandırmakla mesul, çözümsüzlüğü kemikleştirmekle meşgul olduğunu söyledi.

ABD ile Yunanistan arasında yeni stratejik iş birliği mimarisinin geliştiğine yönelik iddiaların gündemde olduğunu anımsatan Bahçeli, enerji alanında Türkiye'yi tecrit etmek isteyen ve failleri belli olan kirli bir senaryonun tedavülde olduğunu vurguladı.
Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığının korunmasıyla birlikte deniz yetki alanlarının hakkaniyet ölçülerine, uluslararası hukuk ilkelerine, adalet temeline uygun şekilde çözümünün kaçınılmaz bir mecburiyet olduğunu dile getiren Bahçeli, Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını pazarlık konusu yapmayacağının altını çizdi. Bahçeli, "Yunanistan onun bunun tetikçiliğine heves etmekten kaçınmalı, tarihteki mağlup ve kepaze hallere yeniden düşmekten sakınmalı, Türkiye'nin sabrını sınamaktan derhal uzak durmalıdır. Türk milleti kahramandır, egemenlik haklarını, mavi vatanını, tıpkı Anadolu coğrafyası gibi sonuna kadar savunacaktır." diye konuştu.

AB Zirvesi'nin üstü kapalı tehditlerinin kendilerini inançlarından ve iradelerinden caydıramayacağını belirten Bahçeli, "Preveze Deniz Zaferi'yle Türk gölü olan Akdeniz'den Türkiye'yi dışlayacak, geri adım attıracak, başını eğdirecek herhangi bir ülke henüz yeryüzünde yoktur, bundan sonra da olamayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Devlet Bahçeli, dış işgal cephesine ilaveten tesis edilen iç işgal cephesinin de Türkiye'nin kuyusunu kazmak için seri nifak üretiminde olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: "2013 yılında Gezi olaylarıyla denediler, olmadı. 2014 yılında 6-8 Ekim olaylarıyla denediler, olmadı. 2015 yılında çukur eylemleriyle, hendek terörüyle denediler, olmadı. 2016 yılında 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüyle denediler, gene olmadı. Olmayacak, yapamayacaklar, başaramayacaklar, Türk milletine diz çöktüremeyecekler, Türkiye'yi teslim alamayacaklar. İşgalcilerin karşısına Ağrı Dağı gibi dikilip, alayını birden besmele duymuş şeytana çevireceğiz.

6-8 Ekim olaylarıyla ilgili yürütülen soruşturmanın ucu nereye dayanıyorsa dayansın oraya kadar gidilmeli, 35 ilimizde, 68 ilçemizde halkı sokağa döken, 53 kişinin ölümüne neden olan bölücü alçaklara en ağır ceza verilmelidir. Kobani bahanesiyle Türkiye'yi yakıp yıkanlara talimat Kandil'den verilmişti. CHP'nin övdüğü, İP'in değer verdiği terörist Demirtaş, bu olayların bir numaralı sorumlusudur. Hiç kimse demokrasi, insan hakları ve özgürlük paravanının ardına saklanmasın. Hainleri, destekçilerini, Türkiye'yi bölme ve işgal planı yapan, bunu da piyonlarına talimatlandıran müstevlileri gizleyecek hiçbir kamuflaj, hiçbir maske yoktur, aransa da bulunamayacaktır. Geçmişte Kobani'ye selam yollayan, dahası Serok olarak anılan eski başbakan yalanı dolanı bıraksın da hezimetlerini, PKK/YPG'ye zeytin dalı uzatan karanlık ilişki ağlarını açıklasın. Yüreği varsa Türkiye'nin nasıl bir tuzağın içine çekildiğini, buna da hangi vicdanla duyarsız kaldığını itiraf etsin. 6-8 Ekim isyan projesinin içinde veya dışında, kıyısında veya köşesinde kimin adı geçiyorsa, kimlerin parmak izleri bulunuyorsa bunların yakasından tutulmalıdır. Gelişmelerin takipçisiyiz, elbette hukuki sürece desteğimizi her şart altında sürdüreceğiz. Bu vesileyle İçişleri Bakanı'mızı, polislerimizi, jandarmamızı, savcısından hakimine kadar bütün hukuk insanlarımızı ihanetin üstüne kararlıca gitmelerinden dolayı gönülden tebrik ediyor, başarılar diliyorum."

Dış politika konusunda CHP yönetimine eleştirilerde bulunan Bahçeli, "Türkiye'nin Azerbaycan'a silah yardımı yaptığını, milis ya da cihatçı grupları bölgeye aktardığını kaygılı bir üslupla söyleyen CHP'nin Dış Politika Başdanışmanı ve eski Bakü Büyükelçisi'ne ne diyelim? Bu sefil sefirin sözlerini neye yoralım, nasıl yorumlayalım? Macron ne diyorsa bunlar servis ediyor. Ermenistan hangi iftiraları atıyorsa bunlar aynısıyla dile getiriyor. CHP yönetimine sesleniyorum; bir kez olsun kalbiniz milletle çarpsın, bir kez olsun siyasetiniz soydaşlarımızın sesine ses olsun." dedi.

Ermenistan'ı aklayan ve arkalayan kim varsa, derhal Erivan'a iltica etmesini, hatta silahlanıp kandaşlarıyla birlikte ihanet mevzisinde yerini almasını tavsiye eden Bahçeli, "CHP Genel Başkanı ya çevresindekilere ayar vermeli, hatta kulaklarını çekmeli ya da tarafını belli ederek Paşinyan'ı kucaklamak maksadıyla kollarını açıp yeni bir yürüyüşe başlamalıdır." diye konuştu.

Bahçeli, konuşmasının sonunda, milletvekillerinden Cumhur İttifakı'nın duruşuna ve şuuruna aynen uymalarını, ağız birliği içinde hareket etmelerini, muhtemel tahriklere karşı sağduyuyla mukabele göstermelerini isteyerek, başarılar diledi.

Bakmadan Geçme