Psikolojik Savaş!
Farkında mısınız bilmiyorum. Fakat her geçen gün ağır psikolojik savaşlar veriyoruz kendimizle, çevremizdekilerle, çevremizde olmayanlarla ve olmasına izin vermediklerimizle birlikte. Hiç bitmeyen travmalarımız, dinmeyen sızılarımız ve sızlanmalarımız, bağımlılıklarımız, bir türlü barışamadıklarımız, şiddet içeren davranışlarımız, depresyonlarımız, bunalımlarımız, buhranlarımız, bağdaşamadıklarımız, başaramadıklarımız…
***
Siz de sürekli yorgun hissediyor musunuz? Hayata karşı artık bir duruşunuz kalmadığını, hatta bu koca evrenin problemlerinizin çözümüne fayda sağlamak yerine her şeyi daha da yokuşa sürdüğünü mü düşünüyorsunuz? Karamsarlık ve sürekli bir keder halinde mi, yemyeşil ağaçlarla bezenmiş bir ormanda yürürken yahut masmavi denizi seyrederken dahi beyniniz. Fazlasıyla yorgun mu düştü bedeniniz? Her şey üzerinize gelip içinden çıkılması mümkün olmayan bir duruma mı sürükledi sizi?
***
Sürekli içinizde evde, arabada, iş yerinde hatta tatilde bile kötü bir şey olacağına dair endişe mi taşıyorsunuz? Nereye giderseniz gidin kafanız meşgul mü? Yeni bir ortama uyum sağlamakta zorlanıyor, bunun yerine kendinizle baş başa kalmayı mı yeğliyorsunuz? Peki şimdi soruyorum, kendinize ne zaman yardım eli uzatmayı düşüyorsunuz? Ya da birilerinin sizi iyileştirmesine ne vakit izin vereceksiniz? Sağlıklı bireyler gibi davranabilmek için hangi önlemleri almaya başlayacaksınız bugünden itibaren? Ne denli başkalarının ne dediğini kafaya takmadan huzurlu ve mutlu insanlar olmayı başarabileceksiniz? Sahi, hiçbir çaba göstermezseniz, içinde bulunduğunuz bu berbat ruh halinden soyutlanmayı başarabileceğinize inanıyor musunuz?
***
Derslerini geçebilmek için zorlayan fakat bir türlü başaramayan bir üniversite öğrencisi mi daha zor durumdadır yoksa ailesini geçindirebilmek için üniversite hayalinden vazgeçmek durumunda kalan biri mi? İş ortamında mobing uygulandığı için işinden ayrılma noktasına gelen biri mi daha ağır yükler taşıyordur yoksa eşi bacağını trafik kazasında kaybettikten sonra çoluk çocuğunu geçindirebilmek için geceleri çöpten plastik atık toplamak durumunda olan bir anne mi? Ailesinden uzakta olduğu için sürekli özlem duygusuyla başa çıkmaya çalışan biri mi psikolojik savaş veriyordur yoksa tüm ailesini göçük altında bırakan depremi yaşamış sabi mi? Evde on adet spor ayakkabısı olduğu halde on birinciyi isteyip ailesine aldıramayan çocuk mu yoksa ikinci bir ayakkabısı olsa sevinç çığlıkları atacak, yapışkanları açılmış ayakkabısı ile her gün okula gitmek durumunda olan ve yoklukla sınanan öksüz bir çocuk mu?
***
Söylesenize; hangimiz içinde bulunduğumuz şartlara göre daha iyiyiz ya da daha kötüyüz? Zorluğun derecesi nedir? Kime veya neye göredir? Altından kalkamayacağımızı düşündüğümüz yükler bizi terbiye edebilir mi? Eskiden savaşlar cephede sanıyorduk, peki ya şimdi, içimizde değil mi? Bunca bencilliğimiz, yüzümüzü güneşe dönerken sırtımızı çevirdiğimiz gerçeklere kulağımızı tıkadığımız için mi? Şeffaf olmayı becerebilmeyi denemek yerine kendimiz dışındakilere göz yumduğumuz için mi yoksa başkalarıyla savaşmaktan kendimizle barış içinde yaşamayı unuttuğumuz için mi?
***
Her neyse artık. Silkelenmek gerek. Bize bir süpürge bir de kürek gerek. Savaş kalıntılarını temizlemek ve sağlam bir psikolojiye 'evet' demek için. Yıkayın tüm şehri, bize tertemiz, pürnizam sevgi gerek! İşte o vakit göreceksiniz; güzel, huzur dolu günler gelecek. Ne bir depresyon ne de ufacık bir sızlanma belirtisi. Yüzümüzde güller açarken içimizde begonviller yeşerecek.