Şiir ve edebiyatın nabzı Kahramanmaraş'ta attı

3. Uluslararası Şiir ve Edebiyat Günleri'nin son gününde usta kalemler 'Edebiyat Neyi Savunuyor?' konferansında edebiyatseverlerle bir araya geldi. Etkinlikten duyduğu memnuniyeti belirten okurlar, Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör ve konuşmacılara teşekkür etti.

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 3. Uluslararası Şiir ve Edebiyat Günleri'nin son gününde de çeşitli etkinlikler edebiyatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Günün ilk konferansında Yazar Turgay Anar, Ahmet Sarı ve Kaan Murat Yanık, okurları ile bir araya geldi. Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinliğe kültür sanat dostları yoğun ilgi gösterdi. Yazar Necip Tosun'un başkanlığında gerçekleştirilen oturumda usta kalemler ‘Edebiyat Neyi Savunuyor?' konusunu ele aldı. Etkinlik sonrası yazarlar, kitaplarını okurları için imzaladı. Etkinlikten duyduğu memnuniyeti belirten edebiyatseverler, Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör ve konuşmacılara teşekkür etti.

İnsanı savunmak edebiyatın omuzlarındadır

Etkinlikte konuşan Yazar Kaan Murat Yanık, “Edebiyat neyi savunuyor diye sorulduğunda aklıma gelen ilk şey insandır. Düşen insanı savunmak edebiyatın omuzlarındadır. Daha çok tarihi roman üzerinden edebiyatta insan savunusu meselesini ön plana çıkarmak istiyorum. Tarihi romanlar genellikle padişahların, sultanların ve sadrazamların hayatlarını ön plana çıkarıyor. Kendi romanlarımda genellikle kıyıda köşede kalmış, hayatın olağan akışında silinmiş ve önemli olmayan tipleri ön plana çıkarmayı tercih ediyorum. Kitaplarımda, tarihi karakterleri yüceltmek gibi bir amaç gütmüyorum. Karakterlerin kıyıda köşede kalmış özelliklerini, karanlıklarını ele alarak en nihayetinde hepimizin hatasıyla sevabıyla insan olduğunu anlatmayı tercih ediyorum. Tarihi roman yazarının karşılaştığı en büyük zorluklardan birisi de evvela müracaat edebileceği düz metin bulmaktır. Bu noktada tarihi roman yazarken başvurabileceğim yegâne kaynaklar kadı sicilleri, tereke ve şeriyye defterleri oluyor” cümlelerini kaydetti.

Edebiyat büyülü bir fener gibi yolumuzu aydınlatır

Edebiyat ile insanın ayrı düşünülemeyeceğini belirten Yazar Turgay Anar, “Edebiyat neyi savunuyor sorusuna verebileceğimiz cevap bakış açımıza göre değişir. Aslında bu bir zenginliktir. Edebiyat, insanın insan olmasını ve insan kalmasını sağlayan önemli değerlerden birisi olarak karşımıza çıkar. Bizi biz yapan ve bizi aktüel zamandan gelecek zamana götürecek olan süreç aslında edebiyat ile anlam kazanır. Çünkü nihayetinde insan yaşadığı andan itibaren dilden kaçamaz, kelimeden asla kendini kurtaramaz. Kelime aynı zamanda içine dönüp baktığımızda bize niçin var olduğumuzu, niçin insan olarak yaratıldığımızı ve niçin insan kalmamız gerektiğini anlatan ayna gibi bizimle konuşur. İnsan aslında kelimeye indirilebilecek şeyler üzerinden kendi dünyasını yaratmaya meyyaldir. İnsanlar kendilerini akıl baliğ olduktan sonra tanımlarlarken genellikle kelimeler ve kelimeleri anlamlı bir form haline getirerek kullanma yeterliliği diyebileceğimiz edebiyatla dünyalarını çok da yan yana getirmezler. Fakat edebiyat, hayatımızın kapısını açtığımız an büyülü bir fener gibi yolumuzu aydınlatan bir güç olarak karşımıza çıkar. Bu yüzden insanın edebiyatla muhatap olması, edebiyatın savunduğu şeyle de muhatap olması anlamına gelir. Edebiyatın güzel taraflarından birisi de insanın neden insan kalması gerektiğine dair içindeki o boşluğu çeşitli güzel örneklerle insana sunmasıdır. Bu yüzden hem Türk edebiyatında hem de dünya edebiyatında bizim insan olmamızı sağlayabilecek şeyler karşımıza çıkar” diye konuştu.

Edebiyat, hayatımızı anlamlı kılar

Turgay Anar konuşmasının devamında, “Edebiyat dediğimiz şeyin kelimenin kökü dolayısıyla edeple bir bağlantısı vardır. Kelimenin Arap dili ve edebiyatındaki sonraki anlamlarına baktığımızda edebiyat aslında insanı ziyafete çağırmak anlamına gelir. Edebiyat, aslında var olan insanın yeryüzünde ziyafete çağırılmasıdır. Bu ziyafet gönlümüzü doldurarak hayatımızı anlamlı kılar. Edebiyatın en temel fonksiyonlarından birisi bu dünyada olduğumuzu hatırlatması aynı zamanda bu dünyada olduğumuzu da unutturmasıdır. Çünkü bu dünyaya ancak bu şekilde tahammül edebiliriz. Bu da bizim o ziyafet sofrasında bir misafir olduğumuz anlamına gelir. İnsanı insan yapan bir ziyafetin misafiri olmak bu dünyaya anlamlı bir cevap vermek anlamına da gelir. Bu yüzden de edebiyat, bir cevap vermek ve bu cevabı başka insanların iç dünyalarında da tınlatılmasıdır” cümlelerini kaydetti.

Bakmadan Geçme