Siyasi rekabet başka, siyasette kan davası gütmek başka
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 'Sadece vatan toprakları üzerinde değil, bölgemizden başlayarak tüm dünyada barışın, huzurun, adaletin ve iş birliği ruhunun hâkim olması için, gece gündüz koşturuyoruz. Türkiye, küresel siyasetin kutup başlarından biri olma rolünü günden güne güçlendirmektedir' dedi.
Kahramanmaraş 27 Kasım-
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) AK Parti Grup Toplantısı'na katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın, yeni ve köklü bir değişimin eşiğinde olmanın sancısını yaşadığını söyledi. Bölgenin, kuzeyi ve güneyiyle savaşların, çatışmaların, katliamların, zulümlerin girdabında adeta cayır cayır yandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir iklimde Cumhur İttifakı olarak tarihî bir sorumlulukla karşı karşıya olduklarını, Türkiye'nin hem siyasi ve ekonomik istikrarını korumanın hem sosyal barışını tahkim etmenin hem de hedeflere doğru yürüyüşü sürdürmenin mücadelesini verdiklerini ifade etti.
Türkiye'ye cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık
Türkiye Yüzyılı'nı inşa etmenin haklı heyecanı, gururu ve gayreti içerisinde olduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Söz verdik, ahdettik, sarsılmaz bir inançla hedefimize kilitlendik. Allah'ın inayeti, milletimizin desteğiyle Türkiye Yüzyılı hedefimize mutlaka kavuşacağız" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Tüm bunları söylerken şu gerçeği de ıskalamıyoruz. Ülkemizde maalesef kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi yapılan her işi engelleyen, engelleyemediğinde de itibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcuttur. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her hizmeti, inşa ettiğimiz her eseri, ülkemizin hanesine yazdırdığımız her kazanımı bu zihniyete rağmen başardık. Böyle ağır bir vebali omuzlamanın bilinciyle, millete mahcup olmamak için umutla, sevdayla, düşle çalıştık, çabaladık, ter döktük. Önümüze çıkan engellerin üstüne üstüne yürüdük. Fırsatçılara, fesatçılara, içerdeki ve dışardaki bedhahlara rağmen Türkiye'ye cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık."
Üstelik bunu da 15 Temmuz ihanetinin faili FETÖ'nün eline tutuşturduğu malzemeler üzerinden yürütmeye kalkıyor. 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi karşısında millî iradeyi savunurken bu zatın nasıl koşa koşa FETÖ'cülere desteğe gittiğini dün gibi hatırlıyoruz. Daha sonra montaj olduğunu bizzat kendi ağızıyla ikrar ettiği FETÖ'nün kasetlerine aylarca partisinin kürsüsünü açtığını da unutmadık. 15 Temmuz darbe gecesi de tankların arasında sıvışarak gittiği bir evde keyif kahvesini yudumlayarak FETÖ'cülerin ülkeyi işgalini tamamlamasını beklemişti. Milletimizle sırt sırta vererek darbecileri bozguna uğrattığımızda zoraki olarak İstanbul'daki mitinge gelmiş, ardından yeniden fabrika ayarlarına dönerek FETÖ'cülerin davulunu çalmaya devam etmişti. 14-28 Mayıs seçimleri arifesinde gittiği Amerika'da saatlerce hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür açıklayamadı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "ekonomi gurusu" diyerek tüm Türkiye'ye reklamını yaptığı Amerikalı bir arkadaşının olduğunu söyledi.
Siyasi rekabet başka, siyasette kan davası gütmek başka
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Genel Başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna, 'Bay bay' dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarları, avroları ise daha sonra İstanbul'da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Yani nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlık örneğiyle karşı karşıyayız. Bu zatın Türkiye'yi yönetmeye talip olduğu masa arkadaşları, özellikle dile getirdikleri yakışıksız ithamlar, en hafif tabirle siyasi nezaketsizliktir. Bu aynı zamanda karakter bozukluğunun da işaretidir. Sandıkta milletten yediği tokadın hıncı ve hırsı bu zatın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır" değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi rekabetin başka, "siyasette kan davası gütmenin" başka şeyler olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri bu zat, siyaset sanatını, siyaset etiğini, siyasetin teamüllerini bir türlü kavrayamadı. Bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir varta atlattığını daha net görebiliyoruz. Daha önce de söyledim, milletimizin verilmiş sadakası varmış. Milletimiz, 'Anadolu irfanı' denilen o engin ferasetiyle başına gelebilecekleri görerek bu zata ve 'altılı masa' denilen derme çatma yapıya ülkeyi, devleti, evlatlarının geleceğini emanet etmedi. Bunun için Allah'a ne kadar şükretsek, milletimize ne kadar teşekkür etsek azdır" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun hatasını bir türlü kabullenmediğini belirterek, "Şimdi de partisinin kendisini attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Kendisine diyoruz ki sana bu kapıdan ekmek yok. Git, yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır. Senin bir türlü dizginlenemeyen siyasi ihtiraslarına da alet olmayız. Bunların yeni Genel Başkanlarının eskisinden geri kalır tarafı yok" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Eğitim Bakanlığı'nın, belediyelere, kendi uhdesinde olan anaokulu hizmetinin, işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderdiğini anımsatarak, bu hatırlatmanın kanuni bir zorunluluktan kaynaklandığına işaret etti. Bu ikazın yapılma mecburiyetinin gerisinde ise yine CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne götürerek iptal ettirdiği bir düzenlemenin bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tıpkı öğrenci bursları meselesi gibi burada da CHP bizzat kendisinin müsebbibi olduğu bir konuda yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP Genel Başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp abuk sabuk ifadelerle kendi akıllarınca bize meydan okuyor" sözlerini sarf etti.
Cehaletin tek başına katlanılabilir bir eksiklik olmasına karşın, cehaletle ukalalığın bir araya geldiğinde çekilmez bir hâl aldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son hadisede CHP'nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur. Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki anaokulu, kreş ayrımını dahi bilmiyorlar. Bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar. Ama üzerine ahkâm kesmede, 'engelleniyoruz' naraları atmakta maşallah mahirler. Hadi okudular, anladılar diyelim. Bu sefer de fıtratlarının ayrılmaz bir parçası hâline gelen yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk ve nizam devleti olduğuna işaret ederek, "Kreş, anaokulu, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Her eğitim kurumunun uyması ve sahip olması gereken standartlar vardır. Kimse, 'Ben kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum' diyemez. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler, tam bir çaresizlik içindeler. Aslında bunların ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz" görüşünü paylaştı.
Teğmenler hakkında başlatılan disiplin soruşturması
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı teğmenler hakkında başlatılan disiplin soruşturması hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu: "Benim birincilere diploma vermemin değerlendirmesini yapıyorlar. Birinci olmuş, huzurumuza getirilmiş, yapmam gereken nedir? Onların diplomalarını vermektir ama bunların disiplinsizlikle ilgili herhangi bir yanlışı varsa o da yine özellikle Harp Okulları'nın Yüksek Disiplin Kurulu'nun huzurumuza getirdiği bir neticedir. Biliyorsunuz, bunlar daha birkaç ay önce sosyal medyada bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi konusunda da utanç verici bir yaygara kopardılar. Bu küfürbazı getirip protokole oturtacak kadar şuurlarını kaybettiler. Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince apar topar, 'Bilmiyorduk, haberimiz yoktu' yollu açıklamalarla tornistan ettiler. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu bilin ki CHP'dir. Disiplinsizlik suçlamasıyla disiplin kuruluna sevk edilen teğmenlerle ilgili de önünü arkasını düşünmeden bodoslama bir tavır içine girdiler. Hâlbuki disiplin elbette her yerde lazımdır. Ama söz konusu Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda hayati öneme sahiptir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda komutanlarından değil, Pensilvanya'dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük. Komutanlarının açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 1960 darbesini, 1971 muhtırasını, 1980 darbesinin zulmünü, 1997 postmodern muhtırasının ayıbını gördüğünü vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "15 Temmuz'da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi, darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen var mı? Tüm bu hakikatler gün gibi ortada dururken kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına bu nasıl bir şuursuzluktur? CHP'nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Burada şunu çok net ifade etmek isterim; milletimizin göz bebeği olan ordumuzun yıpratılmasına da siyasi emeller uğruna provoke edilmesine de eyvallah demeyiz. Bu ordu bir zümrenin, bir partinin değil, milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri, Peygamber Ocağı'dır. Milletimizin gurur kaynağıdır. Bu ordu yüzyıllardır, 'Allah Allah' nidalarıyla cenk meydanlarını coşturan, 'ölürsem şehit, kalırsam gazi' şuuruyla şehadete koşan serdengeçtilerin, yiğitlerin, ölümü öldüren kahramanların ordusudur."
Milletimizin haklarını savunmayı canımız pahasına sürdüreceğiz
"Ordumuza, başta Balkan Harbi olmak üzere yakın tarihimizde çok ağır bedeller ödeten siyaset virüsünün bulaştırılmasına izin vermeyeceğiz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İttihatçılar ile İtilafçılar arasındaki çekişme sebebiyle ülkenin tarihinin en büyük toprak kayıplarını yaşadığını hatırlattı.
Siyaset virüsünün bir orduyu içten içe nasıl çökerttiğini, zayıflattığını Balkan Savaşlarında çok acı bir şekilde tecrübe edildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rıza Tevfik'in "O nazlı vatan bizim, biz benimsemedik el aldı gitti" diyerek ağıt yaktığı Rumeli'nin sadece bir haftada kaybedildiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhuriyet tarihimiz boyunca da neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan vesayet teşebbüslerinde ordumuzun nasıl bir girdaba sürüklendiğini, milletimizle nasıl karşı karşıya getirildiğini yakinen gördük. CHP'nin sorumsuz yöneticilerinin ordumuzu nizamsızlık, intizamsızlık, disiplinsizlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmasına göz yummayacağız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak darbecilere ve şakşakçılarına rağmen, demokrasiyi, hukuku, adaleti, kalkınmayı, sivil siyaseti ve milletimizin haklarını savunmayı gerekirse canımız pahasına sürdüreceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
"Bu süreçte şu değişmez gerçeğe bir kez daha şahitlik ediyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin yaşadığı her sınamanın, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkardığını söyledi.