Yıldırın: 'Verilere göre birçok ülkeden daha iyiyiz!'
TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Çırağan Sarayı'nda bu yıl ikincisi 'Küresel Ticaret Savaşında Türkiye'deki Yatırım Fırsatları' mottosuyla düzenlenen İstanbul Ekonomi Zirvesi'nin açılışında, ekonomide bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalındığının sır olmadığını, ancak sıkıntının sebeplerine bakılması gerektiğini ve tespitin doğru yapılmasının önemli olduğunu belirtti.
Yıldırım, "Endişeye gerek yok. Elimizdeki imkanlar, göstergeler birçok ülkeden daha iyi. Panik yapmanın anlamı yok. Bunlar gelip geçicidir. Bugünler aynı zamanda da fırsat günleridir. Herkesin durduğu yerde yatırım yapan kazanır. Bu da yatırımcılara benden öğüt olsun." dedi.
1980'li yıllardan bu yana gelişen ülkelerdeki yatırımcıların finansal piyasaların da serbest bırakılmasıyla diğer ülkelere yatırım yapmaya başladıklarını dile getiren Yıldırım, ülke ekonomilerinin birbirleriyle daha çok entegre olmaya başladığını, "küresel ekonomi" denilen yapının da böylece oluştuğunu söyledi. Bu durumun, her ülkenin ekonomisini dış etkilere, dış gelişmelere daha duyarlı hale gelmesini sağladığını vurgulayan Yıldırım, bir ülkenin ekonomisinde yaşanan sorunların veya ülkelerin uyguladığı politikaların diğer ülkeleri de etkiler hale geldiğini ifade etti.
Türkiye'nin dünyanın ilk 20 ekonomisi içerisinde yer aldığına dikkati çeken Yıldırım, "Yüzlerce yıla uzanan tarihi tecrübelerimizin ışığında karşılaştığımız sorunlarla baş edecek bilgiye, beceriye, yeteneğe ve siyasi iradeye sahibiz. Nüfusumuz 81 milyon. Bu nüfusun 3'te biri genç. Bu bizim en büyük gücümüz, en büyük kaynağımız, en büyük güvencemizdir. Her alanda üretim yapabilecek nitelikte yetişmiş insanımız var. Dünyanın her yerinde yatırım yapma kabiliyetine sahip yatırımcılarımız, iş adamlarımız var. Dolayısıyla sorunların altından kalkıp yarınlara güvenle ilerleme imkanına sahibiz." dedi.
Bir sonunun varlığından bahsetmenin sorunu çözmek için yeterli olmayacağını aktaran Yıldırım, önemli olanın sorunun çözümü konusunda atılan adımlar olduğunu ifade etti.
"İçinde bulunduğumuz durum küresel ekonomide yaşanan gelişmelerin sonucudur." diyen Yıldırım, 2008 yılı sonunda ABD'de inşaat-konut sektörüne bol keseden verilen teminatsız kredilerin geri dönmeye başlamamasıyla Lehman Brothers'ın iflasını ilan ettiğini ve küresel krizin o andan itibaren başladığını kaydetti.
10 yıl geçti, küresel kriz halen devam ediyor!
Yıldırım, "10 yıl geçti, küresel kriz halen devam ediyor. Dünya 2019 büyümesini de aşağı doğru revize etti. Küresel ticaret biraz arttı. Peki, ne oldu 2008 krizinde? Önce finans sektöründe güven kayboldu, finans sektöründe güven kaybolunca kredilerde daralma meydana geldi. Kredilerde daralma meydana gelince küresel ticaret yapılamaz hale geldi. Yani dünyanın bir yıl içerisinde ürettiği bütün katma değerler, bütün zenginlikler azalmaya başladı. Bu da dünyanın küçülmesini, daralmasını getirdi. Bu ne demektir? Fakirleşme demektir, iş kayıpları demektir. Ve krizin sadece ABD ile sınırlı kalmaması, bütün dünyaya yayılması demektir." diye konuştu.
Küresel krizin etkisinin devam ettiği 2009'da Türkiye'de ekonomi açısından önemli tedbirler alındığını anlatan Yıldırım,"Bu süreç en fazla iki çeyrek sürdü. Neden? Çok güzel tedbirler aldık. Yatırımların önünü açtık, iç piyasadaki kriz algısını kısa sürede ortadan kaldırdık. Bugün 26 bin kilometre yolla övünüyorsak 56 havalimanıyla övünüyorsak hızlı trenimizle övünüyorsak mega projelerle övünüyorsak o gün aldığımız kararlarla bunları başardık." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, daha sonraki yıllarda G20 zirvelerinde, Türkiye'nin 2008 ve sonrası devam eden krizleri, bu krizlere dönük alınan başarılı tedbirleri, ülke içinde krizin bertaraf edilmesi için yapılması gerekenleri ve bunun bütün ülkelere örnek olması gerektiğini anlattıklarını ifade ederek, o dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "kriz teğet geçti" demesinin arkasındaki gerçeğin, alınan başarılı tedbirler olduğunu belirtti.
Kriz var diye öldük bittik demeye lüzum yok!
Yıldırım, şöyle devam etti: "Kriz var diye öldük bittik demeye lüzum yok. Daha kötüsünü biz gördük. 2001'de gördük. Finans kriziydi, 23 banka göçtü. 46,5 milyar dolar uçtu gitti. 2008 krizini gördük. Gezi olaylarını gördük. Osmanlı tarihinde bile görülmeyen derecede faiz oranı 4.6'ya düşmüştü. Dünyanın en büyük projelerinin ihalelerini yapıyoruz. IMF ile yolumuzu ayırmışız. Bütün bunlar tabi ki bazı çevrelerde rahatsızlık oluşturdu ve 'istikrar kayboluyor' algısı, 'güçlü siyasi irade kayboluyor' algısı maalesef bizim göstergelerimizi bozdu. Hemen arkasından 17-25 Aralık ihanetini gördük. Yargı darbe girişimini gördük. Yetmedi ve 15 Temmuz alçak FETÖ darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Bütün bu sınamalardan geçen Türkiye yıkılmadı, ayakta kaldı. Neden? Özel sektörün, sanayicilerimizin tecrübesiyle birikimiyle ve krize yönelik geçmişten gelen bağışıklık kazanmış olmalarından dolayı. Dolayısıyla bugün yaşadığımız sıkıntıların üstesinden mutlaka geleceğiz, bunu açıkça söylüyorum. Çünkü tedbirleri hükümetimiz alıyor. Gerek bankaların sıkıntılarına yönelik tedbirler alınıyor, gerek reel sektörün bilançolarının bozulmaması için gereken yapılandırmalara gidiyorlar. Bir müddet ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız. Geçmişte fazla açılmıştık, şimdi biraz daha işleri toparlayacağız. Yapacağımız budur."
AK PARTİ dönemlerinde Cumhuriyet tarihinin en büyük büyüme rakamlarına ulaşıldığının altını çizen Yıldırım, "2016'da ABD'de seçimler oldu, sonra gelişmekte olan ülkelerde tekrar bir dalgalanma yaşandı. Hemen oturduk çok hızlı bir karar verdik. 2017 için o kadar büyük felaket senaryoları konuşuluyordu ki 'Türkiye göçecek, ekonomi batacak' düşüncesi hakimdi. Ama bu aldığımız tedbirlerle 'göçecek' denen ekonomi yılın sonunda 7,4 ile Çin'den sonra en fazla büyüyen ekonomi haline geldi. Bugün de farklı bir şey olmayacak. Belki bir müddet, 3-5 ay sıkıntılı dönemimiz olacak ama şunu bilmenizi istiyorum; çok şey konuşulabilir, Türkiye'nin varlıkları, değerleri, yükümlülüklerinin kat kat üstündedir. Problemimiz ne? Türkiye'de bir vade uyuşmazlığı var. Yükümlülüklerin vadesi ise varlıkların vadesi birbiriyle uyuşmuyor. Devlet de bunun için var, hükümet de bunun için var. Türkiye'nin elinde bu uyuşmazlığı ortadan kaldıracak tedbirleri alacak mekanizmalar da var, araçlar da var. O yüzden endişe etmeye lüzum yok." ifadelerini kullandı.
2001 Krizini örnek verid!
Yıldırım, 2001 krizinden örnekler verirken şunları söyledi: "2001 krizi, kamu krizi. Devletin borcu çok yüksekti. Onun için krizdeydi. Şimdi öyle değil, gayrisafi milli hasılanın yüzde 30'unun altında, yüzde 29. Peki bu oran başka ülkelerde ne? Japonya'da yüzde 230. Avrupa Birliği ülkelerinin bazılarında yüzde 100'den fazla, İtalya'da yüzde 115. En düşük olan yüzde 80. Özel sektör borcunu katmıyorum, sadece kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 100'ün üzerine çıkmış, yüzde 200'ün üzerine çıkmış. Bizde ne kadar? Yüzde 30'un altında. Özel sektörün borcunu da dahil ettiğimizde yüzde 54. Niye endişe ediyoruz? Özel sektör artı kamu borcu yüzde 54, gayrisafi milli hasılaya oranı. Başka ülkelerin sadece kamu borcu bile bu kadar düşük değil. Endişeye gerek yok. Elimizdeki imkanlar, göstergeler birçok ülkeden daha iyi. Panik yapmanın anlamı yok. Bunlar gelip geçicidir. Bugünler aynı zamanda da fırsat günleridir. Herkesin durduğu yerde yatırım yapan kazanır. Bu da yatırımcılara benden öğüt olsun."
Türkiye nüfusunun 2002'de 65 milyon, günümüzde ise 81 milyon olduğunu hatırlatan Yıldırım, gayrisafi milli hasılanın 400 milyardan 900 milyar dolara, kişi başı gelirin 3 bin 500 dolardan 10 bin dolar seviyesine yükseldiğini dile getirdi. Yıldırım, 2002 yılında ülkeye gelen turist sayısının 13 milyon olduğunu, bu yıl 40 milyonu aştığını vurguladı.
Türkiye'deki motorlu araç sayısının da 8 milyon 600 binden, 23 milyonun üzerine çıktığına dikkati çeken Yıldırım, söz konusu dönemde 76 üniversite varken günümüzde ülke içinde 207 üniversite bulunduğunu ifade etti.
Ülke genelindeki yatırımlarla köylerde, kasabalarda, şehirlerde canlanma yaşandığını kaydeden Yıldırım, "Geçenlerde OECD bir rapor yayınlandı; Türkiye'deki bölünmüş yolların ülke ekonomisine katkılarını incelemişler. Diyorlar ki bölünmüş yollarla beraber şehirler arasındaki mesafe Türkiye genelinde ortalama 1,5 saat. Dolayısıyla bu para demektir. Bu yakıt tasarrufu demektir, bu kazaların azalması demektir. Aynı şekilde bölünmüş yollar marifetiyle iller bazında ihracatta yüzde 43'lük artış var. Ülkenin toplam istihdamına olumlu katkısı bu yolların yüzde 1. Yüzde 1 istihdamı arttırmışız." şeklinde konuştu.
İstanbul'un Türkiye'nin ve dünyanın kalbi olduğunu dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti: "İstanbul'un yıllık ekonomisinin büyüklüğü 349 milyar dolar. Türkiye ekonomisinin yüzde 40'ını teşkil ediyor, milli gelirin yüzde 27'si, ihracatın yüzde 43'ü, dış ticaretin yüzde 56'sı ve gayrisafi yurtiçi hasılanın 3'te biri. Toplam mevduatın yüzde 44'ü İstanbul'da. Türkiye genelinde kullanılan 1,8 trilyonluk kredinin 755 milyarı İstanbul'da kullanılıyor. İstanbul ekonomisi, BM'ye üye 130 ülkenin ekonomisinden daha güçlü, 25 Avrupa ülkesinin ekonomisinden daha büyük. Türkiye'nin ekonomisi için, sanayisi için, turizmi için, eğitimi için, kültür ve tarihi geçmişi ve geleceği için İstanbul çok önemli. Dolayısıyla İstanbul'a yapılacak her türlü yatırım Türkiye'nin geleceğine yapılan yatırım anlamına geliyor."
Binali Yıldırım, el birliğiyle Türkiye'yi ve İstanbul'u hayal edilen noktaya getirmek içi çalıştıklarını dile getirerek, "İnşallah ülkemizi ve İstanbul'umuzu Cumhuriyetimizin 100. yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesinin ötesine taşımada başarılı oluruz ve ülkemizi parmakla gösterilen dünyanın 10 ülkesi arasına sokarız." dedi.
Programda, Yıldırım'ın hayat hikayesinin anlatıldığı bir video izlettirildi.