Bırak, Üniversite Seni Kazansın! Sen Onu Elbet Kazanırsın!
Ünlü matematikçi Blaise Pascal diyor ki; “Yüreğin kendi aklı vardır, aklın hiç bilmediği.” O halde, yüreğin dehlizlerinin aklın derinliğinden bağımsız hareket eden bir parçası olmalı. Her ne kadar ikisini bir bütün gibi algılasak da birbirinden çok ayrı işleyen sistemlere sahip olduğunu bugünlerde sıklıkla düşünüyorum. Neden mi? *** Aslında sözüm gençlere, bilhassa bir sene boyunca üniversiteye yerleşmeye hazırlanan fakat sınav sonuçlarının açıklanmasıyla hüsrana uğrayan ve hayatı kendisine acımadan zehir edenlere. Dünyanın sonunun geldiğini düşünerek hayallerini paket yapıp rafa kaldıran ve bir daha o paketin ağzını açmaktan korkup çekinenlere. Her şeyin dağıldığını, paramparça olduğunu düşünüp, dağılan parçaları bir daha toparlayabileceğine inanmaktan vazgeçenlere. Diğerleriyle kıyaslanma endişesiyle karşı karşıya kalan ve ömrünün sonuna değin asıl ilgi ve yetenek alanlarını keşfetmelerine müsaade edilmeden başarısızlıkla suçlanan ve rencide edilenlere. *** Ne oldu? Bir anda dünyanın en başarısız, en işe yaramayan, en aklı başında olmayan bireyi siz mi oldunuz? Herkes yerli yersiz eleştirme hakkını kendinde buluyor ve canınızı yakmaya mı çalışıyor? Bir anda değersiz, kimliksiz, yapayalnız mı bırakıldınız? Üniversiteye yerleşecek puanı alamadınız diye evrende yaşayan en faydasız varlık siz mi oldunuz? Tüm çareleri yitirdiniz, tüm kapılar yüzünüze kapandı ve çareyi sessiz sedasız kabuğunuza çekilmekte mi buldunuz? Üstelik sevdiğiniz birçok arkadaşınız şehir dışında üniversite okumaya giderken siz yeniden test kitaplarının başına geçip bir kez daha hayallerinizi gerçekleştiremeyecek olma endişesiyle karşı karşıya mı kaldınız? İnsanların, özellikle üzerinizde hakkı olan ebeveynlerinizin ve öğretmenlerinizin yüzüne nasıl bakacağınızı ve onlara ne söyleyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? *** Düşünmeyin! Gelin, bu durumda bakış açımızı biraz konuşturalım ve içinde bulunduğunuz durumun artılarını birlikte görmeye çalışalım. *** Gelecek yaz sınav sonuçları açıklandığında 1 yaş daha olgunlaşmış olacaksınız. Bunun neresi kötü? Aksine, birçok konudaki kararınızı ne denli büyük bir olgunlukla ve mantıklı bir biçimde aldığınızı fark edeceksiniz. Bu gerçekten hoşunuza gidecek. Geçen yıl öğretmen olmayı düşünen biri 180 derece dönüş yapacak ve aslında “öğretmenlik” değil “mühendislik” alanlarından birinde eğitim almanın kendisi için daha uygun olduğunu anlayacak. *** Geçen sene “diş hekimliği” yazmış birisi aslında “moleküler biyoloji ve genetik” okusa daha mutlu ve başarılı olabileceğini fark etmişti etmesine fakat artık bu yoldan dönmesi fazlasıyla zor olduğundan, bu isteğinden vazgeçmişti. Sırf tercih yaptım demek adına tercihleri arasına gitmeyeceği bölümlerden birini yazan ve tercih sonuç ekranında o tercihlerinden birinin onaylandığını gören bir öğrencinin pişmanlığını düşün. Yapısı “hukuk fakültesi” değil de “çalışma ekonomisi” okumaya elverişli bir öğrencinin ömürlük kaybını düşün. Düşün ve pişmanlık duyma. “Senin hayır bildiğinde şer, şer bildiğinde hayır vardır,” diyor kutsal kitap. Bunu hiçbir zaman gözardı etme. *** Geçen yıla göre daha cesursun, daha kararlı, daha azimli, ne istediğini bilen, çok daha mutlu birisin. Seni başarılı yapan şeyin bir kağıt parçasında yazılı puanlardan ibaret olmadığını kavrayacak güçtesin. Ne mutlu sana ki, kendini ve yeteneklerini keşfetmeye başladın. Hakkında neyin daha iyi olacağını, neyin seni başarılı ve mutlu kılacağını çok daha iyi biliyorsun. Belki de “güzel sanatlar”ın bir dalında çalışırken çok daha huzurlu ve özgürsün. Hiçbir insan yoktur ki kendisini özgür kıldığını bildiği alanda başarılı olamasın. İçindeki sese kulak ver. Elini yüreğine götür ve kendine öz-şefkat göster. Yeteneklerine karşı bu kadar gözü kapalı olma. Kendinle dost ol. Benliğine saygı duy ve onu sev. Her zaman ve her şartta ne kadar değerli olduğunu hatırlat ona. Yüreğinle sev. İçtenlikle davran, tıpkı başkalarına davrandığın gibi. *** İnan bana, seneye her şey çok daha farklı ve güzel olacak. Sen de rahat bir nefes alacaksın diğer arkadaşların gibi. Mutluluğun ve başarının, o kağıt parçasında yazan sonuçlarla değil, yeteneklerini keşfetmeye başlayıp kendini önemsediğini fark ettiğin anda sana koşarak geleceğini anlayacaksın. Ne olursa olsun, kıymetli olduğunu bilmelisin. Nefes aldığın sürece bunu ruhunda hissetmelisin. Bırak o vakit kederlenmeyi, yeniden asıl hayatına. Sök at içinden bu derdi, huzuru içinde ara. *** Şöyle diyor Montaigne; “Dünyaya geldiğimiz gün bir yandan yaşamaya bir yandan ölmeye başlarız.” Yaşarken kendimizi ve yeteneklerimizi keşfetmek yerine kayıplarımıza üzülmek de ne? Hem yüreğimizin aklını dinlemek varken, aklın oyunlarında kaybettiklerimize içlenmek niye? Bir yandan yaşarken bir yandan ölebiliyorsa, kazandığını zannederken kaybedebileceğini neden düşünemez insan? Kaybettiğini sanarken kazandıklarının farkına varamayacak kadar üzgün olanlar, size söylüyorum. Bir an gelecek ve şöyle diyeceksiniz; “İyi ki o gün kaybeden ben oldum. Eğer o gün kaybetmeseydim, bir ömür kazanan ben olamayacaktım.” *** Kaybettiğinizi düşündüğünüz dönüm noktalarınızı bir yerlere not edin. Çünkü o gün, kaderinizin değişeceğinin ve kendinizi daha büyük kazanımlara hazırlayacağınızın habercisidir. Farkındalığınız yüksek, yolunuz su gibi berrak olsun. Bırakın, üniversite sizi kazansın! Siz onu elbet kazanırsınız!