Gecesi Gerdanlık, Gündüzü Seyranlık Mardin!
Güneydoğunun hiç kuşkusuz en popüler şehri olan Mardin’deyiz. Adı anıldı mı ilk tepkilerden birinin muhatabın Mardin’e gidip görmekle ilgili dileklerinin olduğu; çok dilli, çok kültürlü, kadim ve turistik şehrimiz. Turistik bir şehir olduğu için hakkında çokça yazı ve kaynak olduğundan klasik bahisleri yapmayacağım. Kısaca genel bir özetten sonra Mardin’in saklı kalmış güzelliklerinden birinden bahsedeceğim. Malumunuz Mardin, güneydoğu Anadolu bölgemizde yer alıyor, dolayısıyla insanlarda güvenlik kaygısı ve bir çekince oluşması gayet tabii fakat çoğu metropol ve batı şehirlerinden daha güvenli olduğunu belirtmem gerekir. Mardin’in en meşhur iki destinasyonu, Mardin il merkezindeki eski Mardin ve 60 km doğusunda kalan Midyat ilçesidir. Mardin merkeze gittiğinizde, eski Mardin’e çıktığınız vakit gezip görmeniz gereken her şeyi bir arada bulabileceksiniz. Sadece Kasımiye Medresesine gitmek için aracınız olması gerekir, gidilmese Mardin gezisi eksik kalır kanımca. Yenişehir’den Mardin’e çıktığınızda yolun sağından devam ettiğinizde tabelasını göreceksiniz. Turlarla gittiğinizde ise sizi zaten götürüyorlar. Eski Mardin’de dolaşıp iyice bitap düştüğünüzde (ki düşeceksiniz, zira o yokuşlar, merdivenler ve daracık sokakları sizi baya zorlayacaktır) herhangi bir kafeye girip oturduğunuzda, güney tarafınızda bütün yorgunluğunuzu bir çırpıda alıp götürecek muhteşem Mezopotamya ovası manzarasını göreceksiniz. Bahar aylarında yemyeşil bir denizi andıran o manzaraya karşı çayınızı yudumlayıp unutulmaz bir anıyı defterinize yazmış olacaksınız. Mardin merkezi gezmek için 1 gün ayırmanız yeterli olacaktır. Oradan Midyat’a geçip devam etmek isterseniz şayet yarım gün Midyat için yeterli olur fakat genellikle oradan Hasankeyf’e devam ediliyor dolayısıyla oraya da tam gün ayırmanız daha mantıklı olur. Midyat’ta, Estel’de bulunan Kütür evi ile eski Midyat’ta Sıla Konağı olarak bilinen Midyat konuk evini ziyaret edebilir, fantastik sokaklarında keyifle gezebilirsiniz. Aracı ve vakti olanlar Mor Gabriel manastırına da zaman ayırıp gidebilirler. Şimdi gelelim asıl değinmek istediğim bilinmeyen yerlere. 13-15 Temmuz tarihlerinde bir grup kampçı arkadaşın organizasyonuyla Mardin merkeze bağlı Yaydere köyünde kampa gittik. Nusaybin yolu üzerinde görece meşhur tarihi Dara köyünün içinden gittik. Burada Dara için parantez açmazsam hakkına girmişim olurum. Dara, Roma imparatorluğunun sınır koruma şehirlerinden biri olarak kurulduğu yazıyor tarihi kaynaklarda. Dara da köyün girişinde bulunan nekropol alanı büyük galerisini görmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Nekropol alanındaki iskeletler ve çok katlı yapısı insanı tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. İkinci olarak zindan görülmeden Dara es geçilmemeli. Yaydereden devam edecek olursak, itiraf etmem gerekir ki bu kadar güzel olacağını beklemiyordum. Mardinde olabileceğine ihtimal vermeyeceğim muhteşem bir şelaleye sahip bu köy. Şelale yolunu bulmak pek kolay olmadığı için köylülere sorabilirsiniz. Şelaleye köyün içinden geçilen patika bir yoldan ulaşılıyor ve araç gitmiyor. Patikayı takip ettiğinizde şelaleye yaklaştıkça suyun sesini duyuyorsunuz fakat bir türlü göremiyorsunuz. İşte şelaleyi fantastik kılan tamda bu oluyor. Şelalenin olduğu hilal şeklindeki derin boşluğun tam ucuna gelince ancak görmeye başlıyorsunuz. Çevrede ki sarmaşıklarla sarılı devasa ağaçlar ortamı çok egzotik hissettiriyor. Akarsuyun ileri taraflarında kurulu, köy halkının tesislerinde cüzi bir ücret karşılığında kamp yapabiliyorsunuz. Sadece bir mobil operatörün çektiği köyde huzur dolu anlar yaşayabilirsiniz. Yine Mardin’de pek bilinmeyen önemli olduğunu düşündüğüm bir nokta Midyat’tan Dargeçit’e yol üzerinde tabelasını görebileceğiniz Anıtlı (Hax) köyünde bulunan Meryem Ana manastırının görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira rivayetlere göre Manastırın inşası Hz. İsa’nın sağlığı zamanında başlamış. Daha sonra çeşitli eklentiler yapılıp bugünkü halini almış. Köyde sadece bu manastır yok. Köyün içeri tarafında Timur’un yıktırdığı büyük bir katedral harabesi var. Lafı çok fazla uzatmadan Mardin’in en güzel bahar aylarında gezileceğini belirtmiştim o yüzden şimdiden sonbahar ayları için gezi planlarınızı yapmanızı tavsiye ederim. Mardin sizi bekliyor. Yazıyı bitirmeden evvel ilkyazım olduğu için olası hatalarım için affınıza sığınıyorum. Öte yandan bana yazma fırsatı verdikleri için gztci.com ailesine, teşvik ve aracılık eden değerli dostum Gülşah KEKLİK ve kıymetli İbrahim Baykut beye çok teşekkür ederim. Dipnot olarak yerel ve mülki idarecilere ulaşmasını umut ederek bu güzide ve turistik şehrimizin temizliğine yeterince önem verilmediğine üzülerek şahitlik ediyorum. Umarım gerekli önlemler alınır ve çevre düzenlemeleriyle ilgili çalışmalar yapılır.