Gün boyu bir şeyler dolandı durdu zihnimde. Kâh güneş açıyor kâh bulutlar -zaten fersiz- sonbaharın son güneşlerini örtüyor, aniden kararmalar tedirgin ediyor, gözüm saate kayıyor, henüz gündüz… Birazdan yeniden aydınlığın geleceğini bilmek rahatlatıyor. Şu günlerde gökyüzü de ne çok benziyor insana. Bir kararsızlık, bir tutarsızlık yaşıyor sanki. Sesimin ulaşacağını bilsem, o meşhur soruyu soracağım. “ Bir doktora görün, depresyonda mısın yoksa?” Nasıl cevap verir kestiremiyorum. Ama benim aklıma bir şey geliyor. Sanki aşağıdakilerin halleri yukarıya yansıyor da biz onu görüyoruz. Her şey o kadar hızla değişiyor, yer değiştiriyor, büyüyor veya küçülüyor. Takip etmekte güçlük çekiyoruz. Dünün güzelleri bugün çirkin, yokları var, varları ufalanıp tükeniyor. Bir zihinsel karmaşa, idrakte geç kalmışlık savuruyor, adaptasyon hız istiyor. Herkes bir şeyleri ispatlama derdine düşüyor sanki. Zalim Amerika’yı yeniden keşfetmek, İstanbul’u yeniden fethetmek lüzumu hissediyoruz. Öyle okkalı kavramlar üzerinden tartışmalar yapılıyor ki, kimsenin kayıtsız kalması mümkün değil. “Vatanı, ben daha çok seviyorum; ben, ötekinden daha Müslüman’ım.” Bu topraklarda yaşayan, bu topraklara millî aidiyet duygusuyla bağlanmış insanın vatan sevgisi sorgulanmaz. Bunun ispatı hem uzak hem yakın geçmişte defalarca tecrübe edilmiştir. Diğer yandan işin ehillerince defaten dile getirildiği üzere “ üstünlüğün yakınlıkta” olduğu bildirilmiştir. İlmin kapısı her nasipkâra açıktır. Bu konuda ispatın kapısı kul değildir. Velev ki, derviş bunun riya olduğunu anlamıştır. Vatanı sevmek mi? İşte ölçüsü: “Vatanını seven işini en iyi yapandır.” Söz, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşayacağı inancını yüreklere nakşeden Mustafa Kemal Atatürk’e ait. Yapılacaksa bir tartışma “ en iyiyi nasıl yapabilirim, nasıl yapabiliriz?” tartışmasıdır. Bir şeyi de belirtmeden geçemeyeceğim. Bütün bu tartışmaların dışında hakikaten bu sevgiyi görmek istiyorsanız, oğlunu, ellerine kına yakarak gelin eden anaların babaların yüzlerindeki sevinç ve gurur ifadelerine bakınız. Cümle yanlış değil, elbette “gelin olmaklık” kızlarımızın sıfatıdır. Lakin oğullarımız sadece vatana gelin olurlar. Ki, bu kurban olmaklıktır. Çanakkale gibi, Kurtuluş Savaşı gibi ve 2016 gibi.. 1984’te (George Orwell) herkes sadakatini ispatlama zorundaydı. Bunu, günün bir bölümünde uyuyabilen gözlere göstermek zorundaydı. Lakin bu toprağın insanı, bu vatanı uyuyabilen göz için değil, uykudan münezzeh olan göz için sever. Gökyüzünü depresyondan çıkarabiliriz. Muhabbetle.
Ara tatil sona eriyor, ilk ders zili yarın çalıyor
Kurtuluş Medikal, sağlık sektöründe hedef büyütüyor
2025-2026’da gümüş sezonu olacak
Veteriner Hekim Yabasun’dan evcil hayvan sahiplerine önemli tavsiyeler
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkan Adayı Ali Eroğlu, Kahramanmaraş'ta
MHP Kahramanmaraş Milletvekilinden ihtisas teknokent hamlesi