Kent kültürünün bir parçasıdır gürültüyle yaşamak. Sabahın ilk ışıklarıyla ya kapınızın önünde çalışan bir otomobil motoru ya da çocuğunuzu almaya gelmiş servis aracının kornasıyla gün başlar. Her geçen gün şehir halkının kulaklarına musallat olmuş gürültünün alanı genişlemektedir. Sıkı sıkı kapanmış çift camlı plastik pencereler beklenildiği kadar soyutlayamıyor dış dünyadan insanları. Normal şartlar altında diye düşünerek, evdeki hengâmenin de sona ermesiyle, bir parça sessizlik, birazcık okuyabilme ya da azıcık düşünme ihtiyacı olanlar gecenin yarısını iple çekiyor. “Nereden biliyorsun kardeşim?” sorusuna “ Kendimden!” diye cevap veresim var. Her şey öngörüldüğü gibi olsun; şehrin gürültüsü bitmiş, insanlar hanelerine çekilmiş, asayiş berkemal, çocuklar ödevini bitirip uykuya dalmış olsunlar. Şöyle rahat koltuğuma oturup huzur içerinde kitabıma, düşüncelerime dalayım… Olmuyor, olmuyor işte! Hayal edilen zemini, zamanı bozan bir şey var. Beş duyuyla algılanabilecek her şey tamam görünüyor. Lakin olmuyor. Düşünemiyor, iki cümleyi bir arada anlayamıyor, sebep-sonuç ilgisi kuramıyorum. Daha kolay bir eylem: Okumak. Okuduğum tek satırın anlam derinliğinden çıkamıyor, bir yere oturtamıyorum. Bir şeyler var? Okuduğum bir kitapta –şu an hatırlayamadığım için yazarından özür dilerim- insanın kimi zaman kendi dışına çıkabileceği yazıyordu. “Çık bir bak bakalım,” dedim kendi kendime. “Belki bir şeyler görürsün!” Nedir bu halin sebebi? Şöyle bir dışarıdan seyre dalınca neler çıkmadı ki karşıma. Elimizde, evimizde, iş yerimizde, arabamızda, her an her yerde çepeçevre sarıldığımızı fark ettim. Attığımız hiçbir adımı, öğrendiğimiz hiçbir bilgiyi hatta yediğimiz yemeği bile sindirmemize müsaade etmiyorlar. Gözlerimizin açık kaldığı her dakika zihnimiz amansız bir işgal hareketine maruz kalıyor. Gerekli gereksiz her şeyin hedefi durumundayız. Haberler, diziler, sosyal medya ortamları, reklamlar, afişler, panolar, semboller, şekiller ve daha insan zihnine etki eden bir sürü faktör. Görülen, duyulan, dokunulan, koklanan her şey farkında ol ya da olma kayıt altına alınıyor. Beynin yapısıyla ilgili araştırmalar bunu defaten ifade etmiştir. Kesintisiz ve karmaşık bir algı ve bilgi akışı zihnin duruluğunu ortadan kaldırıyor. Düşünemiyor, sağlıklı kararlar alamıyor ve neyin etkisinde kaldığını fark etmeden –sanki kendin karar vermiş gibi- bir şeylere teslim oluyoruz. Bahsettiğim işgal altında olma durumu budur. Baş edebilene selam olsun. Muhabbetle.
AK Parti İl Başkanı Gül, "8. Olağan il kongremizi Cumhurbaşkanımızın katılımıyla gerçekleştireceğiz"
Kitap Fuarı’nda Hayati İnanç’a sevgi seli
Pazarcık Küçük Sanayi Sitesi’nde 142 işyeri için başvurular başladı
Kahramanmaraş’a EBRD desteği
Mesleki eğitimde e-Rehberlik çalışması Kahramanmaraş’tan başlatılıyor
Kahramanmaraş’ın Artık “Bir Başka Orkestra”sı var