'Kahramanmaraş İstiklal Ruhu' konulu yarışmada kazananlar belli oldu!

Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı kutlama etkinlikleri kapsamında düzenlenen resim ve şiir yarışmaları sonuçlandı. Yarışmalarda lise ve dengi okullar arasında düzenlenen şiir yarışmasına 234 şiir, yetişkinler arasında düzenlenen şiir yarışmasına 448 şiir ve resim dalında ise 318 eser katıldı.

Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıldönümü münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirilen 100. Yıl Kutlama Etkinlikleri kapsamında düzenlenen “100. Yılında Kahramanmaraş İstiklal Ruhu” konulu yetişkinler arası şiir yarışması, lise ve dengi okul öğrencileri arası şiir yarışması ve ortaokul öğrencileri arası resim yarışmasında dereceye giren yarışmacılar belli oldu.

 

Yetişkinler Arası Şiir Yarışmasında Dereceleri Dört Farklı İl Paylaştı

 

18 ve üstü yaş grubunda düzenlenen şiir yarışmasında ödülleri dört ayrı ilden katılan yarışmacılar kazandı. Yetişkinler kategorisinde 448 şiirin katıldığı ve Şair/Yazar/Akademisyen Prof. Dr. Mehmet Narlı, Şair/Yazar/Akademisyen Dr. Tacettin Şimşek, Şair/Yazar Duran Boz,  Şair/Yazar/Eğitimci Ramazan Avcı ve Şair/Yazar Adem Turan’ın jüri olarak görev yaptığı yarışmada dereceye şu şairler girdi:

 

Türkiye Birincisi: Süleyman Aydemir, Dulkadiroğlu/Kahramanmaraş

 

Türkiye İkincisi: Rasim Yılmaz, Tokat

 

Türkiye Üçüncüsü: Emre Genç, Alanya/Antalya

 

Mansiyon: Arif Odabaş, Başakşehir/İstanbul

 

 

Yarışmada birinci olan Süleyman Aydemir’in şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Âşiyan

 

ŞEHİTLER EVİ

"İkra"

Oku ki değişsin alınyazın

Gökyüzü bir açık

Penceredir sana

Ve yemin olsun ki

Şubatı mum alevi gibi titreten Allah’a

Maraşlı,

Çiseleyen ölümden sağanağa koşandır

Bahara meyletmeyip fırtınada coşandır

 

Tarih, vahşi bir haçlı kalıntısı

Zaman, kıyısı bir uçurumun

Ve bayrak

Rüzgârı dalgalandıran bayrak

Senin için atan kalbe Maraş denir

Senin için bileylenir şiir

Ve demircinin çekicinde destanlar söylenir:

 

Şu karşıki dağda

Ölüm olsa durulmaz

Ökkeş hasta olur da

Düşmanlara vurulmaz

 

Haktan gelir her cefa

Neden niçin sorulmaz

Senem Ayşe ölür de

Cephelerde yorulmaz

 

Sessizlik

 

Doru ve kıvrak bir at gibi kişner

Sükûtun Rabbine sığınır Maraşlı

Allahu Ekber Allahu Ekber

 

Şubat ayında Maraş

Göğe doğru süzülen bir kuştur

Maraş ya ölümdür ya kurtuluştur

 

Gölgeler bir çerağ

Naciye Nine’nin avucunda

Gazyağından tüter kelimeler:

 

Duman duman yükseliyor umudum

Şu ateşin aleviyle bir oldum

 

Bir çıradır Sütçü İmam’ın yüreği

O tutuştu mu Maraş tutuşur

Namluya mahşeri bir kıyamet sürülür

Çünkü Maraş’ta namus için yaşanır

Namus için ölünür

 

Maraş’ta çocuklar

Üç dört yaşlarında birer kahraman

Tahta atlarında duadan kalkanlar

Öfkeden kılıçlar yükselir

Çocuklardan biri kaşını çatsa

Çetelerin tüfeğinden ses gelir:

Düşman düşman dedikleri bir ince yeldir

Size korku saçan bulut bize kefendir

Hele bir çık kalesine başını eğ de

Maraş’ın poyrazına cihan bedeldir

 

Zaman sağılır bu poyrazda

Efrasiyab olup eser edeler

Hürriyet için

Beklenmez sırası şehitliğin

Ölüm tütsülenmiş bir sefer tasıdır

Ölümsüzlük için değil ölmek için

Toprağa basılır

Çünkü toprak hürriyettir

Hürriyet; Arslan Bey’dir

Kılıç Ali Bey’dir

Abdal Halil Ağa’dır

Rıdvan Hoca’dır

Hürriyet

Hürriyet uğruna ölmekten başka neydir?

 

Yarışmada ikinci olan Rasim Yılmaz’ın şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Muhtar

 

DİRENİŞ ŞAFAKLARI

 

İmanın aynasında parlıyor alın yazın

Ateşin girdabında mahşer yeri bu savaş

Mazlumun sinesini vuruyorken ansızın

İnşirah vadediyor işte Kahramanmaraş

Ateşin girdabında mahşer yeri bu savaş

 

Tarih sayfalarında istiklal yazar adın

Çevik adımlarınla aştın sıra dağları

Ay yıldızlı bayrağı yüceltmekti muradın

Hainlere korkuydun yırttın bütün ağları

Çevik adımlarınla aştın sıra dağları

 

Göklerde sela sesi yankılandı dualar

Bir yetimin gözleri umut bekledi senden

Vatanını evlattan kutsal saydı analar

Bayraklaşan ülkünle vazgeçmedin ülkenden

Bir yetimin gözleri umut bekledi senden

 

Şubat'ın ellerinde buz tutuyorken zaman

Özgürlüğün tahtında kurulmuştu bu şehir

Asaletli duruşun düşmana vermez aman

Savaştı tek çaresi, bulunmuştu panzehir

Özgürlüğün tahtında kurulmuştu bu şehir

 

Direniş şafakları kurtuluş güneşinde

Ölüm kusan silahla çoğalmıştı bir sabah

Sütçü İmamlar tektir rastlanmaz ki eşine

Yüreğinde tevhitle yükselmişti bismillah

Ölüm kusan silahla çoğalmıştı bir sabah

 

Mercimekli tepeden bombalar yağıyorken

Esaretin hükmünden söküp attın işgali

Yirmi ikinci gece bir güneş doğuyorken

Cephe aldı düşmana genç, yaşlı, tüm ahali

Esaretin hükmünden söküp attın işgali

 

Küffara korku saldı isimsiz kahramanlar

Maraş'ın ayak sesi geceyi uyandırdı

Ölüme nikâhlandı yine yılmadı canlar

Bir ateş çemberi ki cehennemi andırdı

Maraş'ın ayak sesi geceyi uyandırdı

 

Yedi düvel bir olsa bu millet boyun bükmez

Esaret kabul etmez ya ölür ya öldürür

Türk milleti asildir eğilip de diz çökmez

Ne pay eder vatanı ne düşmana böldürür!

Esaret kabul etmez ya ölür ya öldürür.

Yarışmada üçüncü olan Emre Genç’in şiiri aşağıdadır:

 

Rumuz: Dik Kalem

 

General Davut

 

 

Eskimekten dörde katlanmış kör bir ihtiyar geldi

Bir Tanrı selamı ötede durdu:

“Oğul bura Yemen mi?

Neden bir uzun havanın ağırlığı var sokaklarda?

Neden çığlıklar asılmış bıyıklarınızın ucuna?”

 

Tez davrandı bir bıyıksız, bir ağzı dişsiz yumurcak

Belli, tez davranmış büyümekte de

Nicedir almamış eline oyuncak

Kafasında yana yatık bir külah

Sağ omzunda üç okkalık bir silah

Sol omzunda bir boşluk ki sızılı

Künyesinde “Gazi Davut” yazılı

“Gel ha dedem” dedi, “bura Maraş elidir

Anadolu’m gülzar, Maraş onun gülüdür!

Gülü incitirler dede, gülzarı dağıtırlar

O yüzdendir bu sessizlik…”

Bir alay orduya baş gibi başı dik

Devam eyledi Davut:

“Ama bak bu meyveli zeytin dede, bak bu rüzgârlı kavak

Bak bu buğday, bu un, bu ekmek, bu tüten ocak

Bu sahipsiz gök, bu ağalı toprak şahittir

Maraş ile aramızda ahittir:

Olmadan Davut’a mezar

Olmayacak düşmana gülzar!”

*

Davut’un sözü kati, imanı gibi

Davut fırtınalı denizlerin limanı gibi

Boyu ufaktan da ufak, yüreği devden de dev

Bir çete milisi Davut

Ayağında büyük işi kıl şalvar

Omuzunda büyük işi yük

Vücudu sade kemik, sade deri

          Ve sade nefes, sade ruh, sade yürek

Bir Kuvâ-yi Milliye askeri…

*

“Gördüm” dedi kör ihtiyar

“Gördüm, çekilmiş burçlara bayraklar

Çekilmiş onur boydan boya

Sen yüreğini ferah tut, General Davut!

Gördüklerim içinde çokça umut var…

Gördüm ki şu mavi kayalı dağ içinde bir türkü

Şu mavi boyalı gök içinde bir şahan

Şu mavi oyalı yazma içinde bir gelin

Yazmanın içinde namuslu bir baş

Başın içinde bir fikir

Salınır durur:

“İlle de hürriyet, ille de hürriyet!”

 *

“O gelin benim anamdır” dedi Davut 

“Gidip dönmeyince babam Yemen’den

Aldı gül cemalinin aydınlığına beni

Dedi küpe olsun kulağına bu sözüm

Koy elinden oyuncağını öksüzüm

Çocukluğunu unut

Ama unutma hürriyeti Davut

Bak, düşman ağılı bir yılan, düşman ceberut

Bak, o geleli beri

Dipsiz bir kuyuya düşmüş, inliyor vatan

Al hele eline şu mavzeri

Vur ha yılanı gözünden

Vur ha yan bakanı şakağından

Vur kaçanı topuğundan

Vur ki devrilsin küffar

Vur ki Maraş ili gönensin 

Kurtuluşa inanmayan inansın…

Kurtuluş, hey kurtuluş!

Bir öksüz çetenin mavzerinde tüten kurtuluş

Bir Cuma duasında el açılan

Gülsüz bir çalıda öten kurtuluş

De haydi çık gel doğudan

De haydi çık gel batıdan

Çık gel kuzeyden, gel güneyden

Yoluna can verdiğim kurtuluş

Kol verdiğim kurtuluş

Yar verdiğim kurtuluş

Ellerinde gülle gel

Göğüsünde canla gel

Milyon milyon kolla gel

Gel ki görsün seni öksüzüm…”

*

Davut düştü on dördünde toprağa

Kurtuluşu görmedi

“Ama duyuyorum” dedi Davut

“Yüz yıl öteden sesler duyuyorum

Duyuyorum şen seslerini çocukların

Tıkırtılarını matbaaların

Sabanın toprağı yarışını, tohumun uyanışını

Ve paydos paydos bağıran düdüğünü fabrikaların

Ve göndere çekilişini yıldızlı bayrakların…

 

Durmanın zamanı değil, bildirin duyulanı

Bildirin Senem Ayşe’ye, bildirin Kılıç Ali’ye

Mustafa Kemal’e Sivas’ta

Sütçü İmam’a Kanlıdere’de

İnebolu’da Yörük Selim’e…

Sarı saçlılara bildirin, kara saçlılara, kır bıyıklılara

Çelenkli mezarlara, isimsiz mezarlara, mezarsızlara

Esaret bitti deyin

Maraş’ın imdadına

Bin melek yetti deyin

Bir ormanın aşkına

Bin fidan gitti deyin…

Ben General Davut, bildirin, söylüyorum:

Hür toprağın altında kefensiz uyuyorum

Sizi duyuyorum, sizi duyuyorum!”

 

Yarışmada mansiyon ödülü alan Arif Odabaş’ın şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Serdengeçti61

ASRIN KIYAMI

 

Umudun ba/harında, mevsimlerden kara kış

Tarihe nam işlendi, Maraş'ta nakış nakış…

Ne zaman vatanıma göz dikse imansızlar

Yürek küle döner de, ecdadın ruhu sızlar

Hilale gölge düşse iman yayı gerilir

Bir karış toprağına nice canlar serilir

Fransıza zulmeti devredince İngiliz

Ermeni'nin rüyası yeniden verdi filiz

Cümle şer ittifakı rengini belli etti

Yirmi iki gün-gece kahır tecelli etti

Ey şehir destanların nasıl sığsın izana

Ahır Dağ hafif kalır, yürek koysan mizana

 

Yüreğe düşen ateş söner mi ki Aksu'da

Yiğitler feda olsun o en kutlu maksuda

İstiklal can verirken sükût eylemek ardı

Her sokağın başında Sütçü İmamlar vardı

D/edem Sütçü İmam'ın kabarınca ayranı

Vatan, namus uğruna namluya sürdü canı

Vur! Kursağında kalsın Ermeni’nin hevesi

Okunmasın bir daha düşmanın esamesi

Arzın kalbi titreyip, kahrından gök inledi

Esaret sancısını cesaret dizginledi

Ey şehir silahın ki yüreğinde imandır

Ezelde adın Maraş, soyadın Kahraman'dır

 

Sen anlat ulu cami tarifsiz bu ağrıyı

Rıdvan Hoca sözüyle kılıçlaşan çağrıyı

Bir ç/ağrı ki; kıyamdır, cumadan naçiz değil

"Gönderde nazlım yokken bu namaz caiz değil"

Mahzun Maraş Kalesi hüzün kaplar burcunu

Yiğitler şehadetle öder vatan borcunu

Sen anlat al bayrağım s/alındığın semayı

Yüzüne el değince tehir olan cumayı

Sana sevdalı millet, hürriyetsiz mi yaşar?

Uğrunda akan kanla, sel olur Ceyhan taşar

Ey şehir dağın taşın, asla sahipsiz kalmaz!

"Bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz"

 

Avukat Mehmet Ali kuşanıp kalemini

Direnişe çağırır Türk-İslam âlemini

Halil Ağa din için çomak vurmaz davula

Maraş'ın şerefini satmaz bir kese pula

Bülbüller diyarında baykuşlara yer yoktu

Aslan Bey, Kılıç Ali menzile varan oktu

Yürür Senem Ayşeler bu ne kutlu seferdir

Haktan nusret dileyen ölse de muzafferdir

Top tüfek onlardaysa bizde iman, azim var

Şehit olmadım diye hicap duyan gazim var

Ey şehir madalyanı aşkla taşı boynunda

Şehitlerin şad olsun şol cennetin koynunda

 

Dalgalan şanlı bayrak, ödenmiştir diyetin

Yerde kalır mı sandın şerefin, haysiyetin...

Cihan durup düşünsün, tarihe baksın şimdi

Vatan için her zoru aşan bu millet kimdi

İlahi cemre düşer her on iki şubatta

Tekbir sesi duyulur sevda yüklü imbatta

Bir ananın oğluna son sözü şu meramdır

"Ezanlar susacaksa sütüm sana haramdır"

Topyekûn kenetlenip, estin Kahramanmaraş

Sen kendi göbeğini kestin Kahramanmaraş

Ey şehir namusunu çiğnetmedin soysuza

Bir asırlık destanın otağ kursun sonsuza

 

Lise ve Dengi Okul Öğrencileri Arası Şiir Yarışmasında da Dört Ayrı İl Dereceye Girdi

Dört ayrı ilden öğrencilerin dereceye girdiği;  Şair/Yazar Celalettin Kurt, Şair/Yazar/Eğitimci Ramazan Avcı ve Şair/Yazar Ömer Yalçınova’nın jüri olarak görev yaptığı ve 234 şiirin katıldığı lise ve dengi okul öğrencileri arası şiir yarışmasında şu öğrenciler dereceye girdiler:

Türkiye Birincisi: Elifnur Çetin, Erdem Bayazıt Anadolu Lisesi Kahramanmaraş

Türkiye İkincisi: Zeynep Aktaş, Hümeyra Ökten Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Çukurova/Adana

Türkiye Üçüncüsü: Elif Balcı, Şehit Muhammed Fazlı Demir Anadolu İHL   Sultanbeyli/İstanbul

Mansiyon: Feride İpek, Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi  Ceylanpınar/Şanlıurfa

 

Liseli öğrenciler arasında yapılan yarışmada birinci olan Elifnur Çetin’in şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Sevgi

 

KUTLU DİRENİŞ                                   

 

Yüz yıllık bir destandır bu,

Tarih ki durmadan akan bir nehir

Sessiz çığlıklarla bezenmiş

İşgal altında koca bir şehir…

 

Can çekişirken Müslümanlar

Haçlı ruhu dirilmiş

Kışın onulmaz soğuğunda

Buz tutmuş ay-yıldız

Bulutlar, gürüldeyip devrilmiş...

 

Gökyüzü karanlık bir kuyudur

Yağmurları besler çocukların gözyaşları...

Korkuyla titrer küçük yürekler

Sessiz bir çığlık gibi yağan karı

Eritir loş odalarda

Zayıf ve titrek gaz lambaları...

 

Ezanlar inletir şehrin poyrazını,

Ulu Cami’nin minberinde yas tutar al bayrak,

Süngülerinden kan damlar,

İşgalcilerin umutlarını yıkan

Yüreği bıçak gibi keskin adamlar...

 

Duyulmazların ötesinde

Var olan ilahi güç,

Ahlakı pürüzlenen mahluklara

Uçsuz bucaksız  tepkisinde gizlidir.

Peçenin altındaki aydınlık yüz,

Mahmur ve müteşekkir...

 

Şehrin etrafı sarılmış limandır

İşgalcilerin korkak yürekleri

Su  almış gemi

Sütçü İmam’ın zırhına giydiği iman,

Ateşlediği silahın kurşununda dillenir

Yiğitlerin Allah Allah sesleri

Su taneleridir kurak topraklarda

Maraş, şahadet yağmuruyla yeşillenir.

 

Karanlık ruhların acizce kelepçelenişidir korku.

Haddini aşan beyinlere sıkılan kurşunlar,

Hedefi tam on ikiden bulmuşlar

Zafer sarhoşu olan düşmanlar

Karanlık ruhlarında boğulmuşlar...

 

Görünmez bir gücün ateşidir bu

Maraşlımda vuku bulan

Sisli gökyüzünde belirmiş güneş ışığıdır,

Kirli yürekleri korkutan…

Birken bin olmanın misalidir

Yurdumu savunan mücahitler

Uzuvlarında bakidir, damarlarında gezinir

Kudretini yücelten kan...

 

Bir bayrak aşkıdır bu

Uğrunda can verme yarışı

Beşikten mezara duyulur zira

Halkımındır, vatanın her bir karışı.

 

Kabul edilmiş bir dua,

Sezilenin ötesinde bir candır Maraş,

Bir savunmanın ateşi,

Sonsuz bir vatandır Maraş

Bir direnişin öyküsü,

Unutulmaz bir destandır Maraş

 

Yarışmada ikinci olan Zeynep Aktaş’ın şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Garîb

HECE

Ecdadın imtihandı vakti,

Ufuk dalgalanırken vaziyet, meçhul.

Şehrin puslu karartılarında yaman sessizlik

Kubbelerde haseb-i hüzün sedası,

Tarihin tozlu yapraklarında yankılanıyor.

Kadim yazgımız mıhlandı toprağa

Rüzgârları dolanıyor beklenen felaketin

Bir Cuma vaktinde haykırıyor şehir:

“Göğün hududunda harp var!”

 

Ansızın fırtına tutunuyor tepelere,

Savruluyor, yığınlar, anılar...

Ânına ömür adadığımız yokuşlar zor...

Bilinmedik sesler dolanıyor,

Yankılanan karanlıklar, çığlık çığlığa

Son bir ses varıyor arzdan arşa:

“Ecnebi istilada!”

 

Sustu çocuk, ezgisi düştü şarkıların,

Hasta kadın, eli yüreğinde, durdu son nefese.

Sanki açıldı göğün haşmetli kapıları da

Dökülüverdi arş, arzın aciz topraklarına.

Yapraklar mizanın kefesinde savrulurken bahardan kışa

Bir ân için, bulutların karartısı kaplıyor ahengi,

Harp sahnesinde ruhu öksüz renkler...

Maksat, istikbale istiklâli yazmak!

Hiddetle doğruluyor savaşın kartalı,

Sinesinde soluklanmada şehrin istikbâli,

Kanatlarından doğuyor kurtuluş

Şafak söktüğü vakit yeni bir umut bağlıyoruz direklere

Vaktin derûnunda canlanıyor asırlık ordu!

 

Sabahına felaketler kaynıyor meydanda

On beşler, on sekizler...

Dolmadan günler, doluyor mahşer!

Gün, 22’ ye varmadan asırlar sarsıyor şehri

Yıllar bakakalıyor, ardından.

Deliniyor gök, yağmaz oluyor yağmur,

 

Kurak rüzgârlar sarıyor dört bir yanı,

 

Kâinat, Tabip Mustafa’ yı uğurlamakta…

 

Muallim Hayrullah’ ı sayıklıyor yaralı toprak

 

Onlar erişilmez ufka doğru yol alırken

 

Şehir bir destanı okuyor kalenin surlarında

 

Kanat sesleri işitiliyor, kuytularında semanın

 

Maksadına mazhar oldu ümmet!

 

 

Şimdi vakit, haykırmanın vaktidir!

 

Şehidin mukaddes kanı yazacak hece…

 

Dervişin ulvî sesine karışacak

 

Dilinden semaya yaprak yaprak dökülecek hece:

 

“Vatan!”

 

Yarışmada üçüncü olan Elif Balcı’nın şiiri aşağıdadır:

 

Rumuz: Neva

 

ÜÇ ETEK

 

  1. Ahir Dağı’nın alevden etekleri

 

 

Zemheride kana boyanınca

 

O şanlı sümbül

 

Kıskanır bülbül, bir gül uğruna

 

Can verdiği için.

 

 

Çetin kış sert rüzgar mazlumu

 

Rabbine sığınıp korurken ana yurdumu

 

Kaç ocağında alevler tutuşuverdi?

 

Ağzı süt kokan biçare masumu

 

Kaç ana koynunda söndürüverdi?

 

 

Sinende kutlu bir düş alameti

 

Gözlerinde namerdin mutlak kıyameti

 

Yükselirken feryadın alevler geldi dile

 

Yiğitlerin yolda şoldu şehadete aşk ile

 

Dalgalandı göklerde bayrağının azameti

 

II. Ucundan kan damlayan çadır etekleri

 

 

Şubatta kemiğe dayanınca

 

O kanlı bıçak

 

Utanır ocak, Maraş’ı bağrına

 

Basmadığı için.

 

 

Kırılgan gece yumuşak ışık mahrumu

 

Şu bahtın yirmi iki gündüzü karartırken ruhumu

 

Hangi “Kahraman”ın kucağında göklere dalıverdi?

 

Milletinin kurtuluşunda gömülen can tohumu

 

Hangi sedan ile bin yerinden çatlayıverdi?

 

 

Puslu mavi zeminde imanının emeli

 

Yıkmaktır şer dolu çamurdan temeli

 

Çözülürken karın, düşmanı getirdin dize

 

Ellerin kararttığı örtümü çevirdin gündüze

 

 

Seni birgün değil bir asır dinlemeli

 

III. Bindallının çiçekli kurşundan etekleri

 

Secdede şükre bürününce

 

O mübarek zafer

 

Dirilir fer, bir vatan iline

 

Can geldiği için.

 

 

Serin yel dudaklarda bahar türküsü

 

Ağarmış saçlarında bukle bukle örgüsü

 

Kaç ana tasına tarhana dolduruverdi?

 

Göğüs kafesinin açılıp da sürgüsü

 

Kaç gönül kuşun bayram yerine uçuverdi?

 

 

Oynanır şimdi meydanda ya piri ya ceren

 

İlelebet ışık dolsun penceren

 

Senki ilmek ilmek tarihe destan dokudun

 

O arslan yüreğinle cihana meydan okudun

 

 

Madalyanın şanına layıktır şehadete eren

 

Gördükçe kıskanır,

 

Bir gül uğruna can veren.

 

Yarışmada mansiyon ödülü alan Feride İpek’in şiiri aşağıdadır:

 

Rumuz: Ahenk 

 

BAYRAK YAZGISI

 

Vatan için can verenlere...

 

O büyük harpten sonra dünya iplik yumağı,

 

İşgale maruz kaldı Anadolu toprağı.

 

Yedi düvel bir olup yakıp yıktı her yeri;

 

Ne dikende taze gül ne dalında yaprağı.

 

Koca imparatorluk yorgun düştü zemine,

 

Namahrem el uzandı aziz bayrağa, dine.

 

Pusuda bekleyenler yüce Türk milletinin;

 

Göz dikti namusuna, örfüne, mahremine.

 

Düşmanın yakasına yapıştı Sütçü İmam,

 

İman dolu göğsüyle kapıştı Sütçü İmam.

 

Silahını kuşanıp Maraş'ta vatan için;

 

Düşmana kurşun sıktı, çarpıştı Sütçü İmam.

 

Maraş muharebesi bir kıvılcım misali,

 

Yayıldı tüm vatana, başlattı istiklâli.

 

Yer ve gök şahittir ki nice Kılıç Aliler;

 

Düşürmedi bayrağı, çiğnetmedi hilali.

 

Bir şahlanış türküsü... Maraş’tan Erzurum'a,

 

Diz çökmedi Mehmetçik, ne Yunan'a ne Rum'a.

 

Gazi Paşa emretti: “ Vatan ki, bir bütündür.”

 

Düşmanı kov yurdundan, Türk milleti uyuma!

 

O bir avuç kor yürek ateşte yağmur gibi,

 

Ertuğrul'un ruhuna serpilen billur gibi.*

 

Minareler haykırsın en gür sedalarıyla:

 

"Bedr'in aslanlarından süzülen o nur gibi..."

 

Kundaktaki bebekten, anadan dökülen yaş,

 

Ömrünün baharında uğrunda binlerce baş.

 

Yatıyor o mübarek toprağında, misafir;

 

Alnın açık, başın dik; yaşa Kahramanmaraş!

 

Ebed-müddet Türkiye... Başka hayal kurulmaz!

 

Yârdan, serden geçilir; esarette durulmaz!

 

Vatan için Maraş’ın şanlı direnişinden;

 

Bütün dünya öğrendi: Türk'e kement vurulmaz!

 

Ortaokul Öğrencileri Arası Resim Yarışmasında Dereceye Girenler

 

318 eserin katıldığı ve Ressam/Öğretim Görevlisi Ümit Parsıl, Ressam/Eğitimci Süleyman Fikirdeşici, Ressam/Eğitimci Melih Gemci’nin jüri olarak görev yaptığı 100. Yılında Kahramanmaraş İstiklal Ruhu konulu ortaokul öğrencileri arası resim yapma yarışmasında şu öğrenciler dereceye girdi:

 

Türkiye Birincisi: Asilhan Rıdvan Purkaya,  Yunus Emre Ortaokulu  Onikişubat/Kahramanmaraş

 

Türkiye İkincisi: Merve Sunulu, Türk Telekom Ortaokulu Onikişubat/Kahramanmaraş

 

Türkiye Üçüncüsü: Elif Nurefşan Bostancı, Zekeriya Tanrıverdi İmam Hatip Ortaokulu Onikişubat/Kahramanmaraş

 

Mansiyon Ödülü: Abdullah Elcuk, Akçakoyunlu Ortaokulu Onikişubat/Kahramanmaraş

Bakmadan Geçme