Mevzu derin, Hayat kısa, Çile büyük, Sabır daha büyük.
Zamanla anlamaya çalıştığımız her şey yok olmaya mahkûm. Dün bizler çocuktuk; bugün büyütmeye çalıştıklarımız. Hatırlar mısınız bilmem ama ben yine de anlatmak istiyorum müsaadenizle. ‘Hiç kimsenin durup ta düşünecek zamanı kalmadı.’ Mahallelerimiz vardı, komşuluklarımız. O zamanlar paradan daha değerli şeyler vardı; mesela itibar. Parayla alınıp satılamayan, derdi olanın yanına koşulan, komşunun sıkıntısı için uyunulmayan geceler vardı. Şimdi kapanıyor erkenden pencereler, yolda biri ölse hayrına gazete bile serilmiyor üstüne. Herkesin kendine ait dertleri varken dedim ya; kimsenin durup ta düşünecek zamanı yok. Uluslararası ilişkilere önem veriyor şimdi herkes, komşusu açken. Zamanın hayli çabuk geçtiğinden yana insanlar, komşusu ölürken. Gariptir ki; birinin evine hırsız girse bile oturup gülüyoruz, eğlenerek. Hani 1980’lerde bizi sağcı-solcu diye bölenler, bugün televizyon başında umarsızlaştırılmış toplum olarak ayrılıyorlar. Çocuklar büyüklerden daha iyi biliyor falanca yarışmada filancanın finale çıktığını. Hani demiyorum ki; kapatın televizyonları! Yok efendim; sadece açın biraz gözlerinizi. Toplum siyasi bir bilinci dahi kabullenemezken, aslında haksız da sayılmayız uzaklaşmakta bizi biz eden şeylerden. Bir tiyatro repliğinde der ki; “aynı kızı seven iki arkadaş düşman, aynı şeyden nefret eden kişiler can ciğer arkadaş.” Haksız da sayılmaz galiba... Uzun lafın kısası demek istemiyorum. Aslında uzun uzadıya anlatılacak çok şey var ama sıkılıp kapatıyoruz. Yine de toparlamak gerekirse; geçin efendim öteyi-beriyi. Çocukların temiz zihinlerine mümkünse düzgün şeyler yerleştirin. Gelecek nesiller adına kaygı kalksın ortadan. ...ve dediğim gibi; uluslararası ilişkiler önemli ama önce yanı başımızda ki ilişkileri düzeltelim. Düşene vurmak yerine, kanadından tutmayı öğrenelim. Bu güzel insanlar bana bu köşeyi ayrılmışlar. Mümkün mertebe haftalık yazacağım, üşenmeden okursanız mutlu olurum. Sevgiyle...