Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Eğitim Gündemini Değerlendirdi!
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, medyanın Ankara temsilcileri ve eğitim muhabirleriyle düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu, eğitim gündemine ilişkin soruları yanıtladı. Makro eğitim politikaları üzerine bir soru üzerine Selçuk, en geç iki ay içinde yaklaşık 3 yıllık bir program açıklayacaklarını ifade ederek, "Aslında bu 2040´ların dünyası için bir hazırlık." değerlendirmesini yaptı. Yahya Kemal´in "imtidâd" sözü ile yenilenerek dönüşmekten bahsettiğini ifade eden Selçuk, "Bu inovasyonu da aşan bir kelimedir. Bizim yenilerek dönüşmek için ´gemiyi kenara çekip sıfırdan yapıyoruz, her şeyi değiştiriyoruz, reform yapacağız´ öyle bir şeyimiz yok. Bunlar işlevsel değil. Tüm süreçlerin eş zamanlı olarak yeniden yapılanması ve belli süre içerisinde mümkün olduğu kadar kimseyi rahatsız etmeden bir noktaya gelmek maksadındayız. O yüzden ´şunu toptan değiştiriyoruz, bunu getiriyoruz´ bu bizim dilimiz değil. Bu bizim muhakkak surette yenilenerek dönüşümü gerçekleştireceğimiz ama bunu yaparken de kırıp dökerek ani değişiklikler ve virajlarla yapmayacağımız bir şey." değerlendirmesini yaptı. Öğrencilerin sosyal medya kullanımı konusundaki düşünceleri sorulan Selçuk, bunun aslında eğitim gibi evrensel bir sorun olduğunu söyledi. Eğitimin insani bütünlük anlamında bakıldığında akıl, duygu ve fizik merkezinde çalıştığını belirten Selçuk, "Bizim eğitim sistemimiz tümüyle akıl ya da bilişsel alan dediğimiz kısma hitap ediyor. Yani talim var, terbiye yok, duygu ve şahsiyet gelişimi konusunda bir eksiğimiz var. Dünya bu bütünleşik insan konusunda çok mu iyi? Bence iyi değil ve dünyanın gittiği yere gitmek istemiyorum. Çünkü başka parametreler insanın aleyhine işleyen bir dünyayı da beraberinde getiriyor. Sosyal medya konusunu basit bir internet ulaşımı meselesi olarak görmüyoruz. Bunun bir davranış alışkanlığı, terbiye meselesi bunun bir aile meselesi olduğunu görüyoruz. Bizim okul merkezli bir yaklaşıma sahip olmamız sosyal medyayı da nasıl kontrol edeceğimizin ipuçlarını verebilir." diye konuştu. "Sınavın baskısı azalacak" Bir soru üzerine matematiğin bütün bilimlerin ortak aracı olduğunu anlatan Selçuk, en çok konuşulacak konular arasında matematiği, dili, sanatı, ahlaki saymasının nedeninin de bu olduğunu söyledi. Bir ülkenin sınav merkezli bir eğitime sahipse matematiğin işlem temelli, sınav merkezli olmayan bir eğitimde ise matematiğin anlam temelli yapılacağına işaret eden Selçuk, "Çocuklarımızın anlam temelli bir matematik öğreniminin önündeki engel zaten eğitim sisteminin kendisi. Yani sınav temelli bir sistem. Eğer biz zaman içerisinde sınav temelli bir sistemin ateşini düşürüp ve gerçekten insanların bulundukları bölgelerde tabii bir akışla eğitim almasına fırsat veren bir yapıyı götürebilirsek o zaman sınavın baskısı azalacak ve biz bu süreçte öğretim programlarındaki sınav temelli ağırlığı ve baskıyı azaltıp çocuğun üç senede gördüğü matematiği belki altı senede vereceğiz." dedi. "Türkiye´den neden dünya ölçeğinde bilim adamı, mucit, bir şair çıkmıyor? Ekibinizle birlikte uygulayacağınız model bize ne zaman bunları getirecek" sorusu yöneltilen Selçuk, bunun temel nedeninin bugünkü eğitim sistemiyle doğrudan bağlantıya sahip olmadığını ifade etti. "Türkiye WhatsApp çıkaramaz, Türkiye´deki eğitim sisteminden böyle bir şey çıkmaz" şeklinde eleştirilerin bulunduğunu dile getiren Selçuk, şöyle devam etti: "İngiltere de Almanya da Fransa da çıkaramaz. Bunun bir ekosistemi var, bunun sermaye üretim sistemi vardır, çok katmanlı teşvik modelleri var. Yani bir ekosistemin içinde ortaya çıkar bu tür şeyler. Türkiye için bu tür bir şey oluşturabilmek bir ekosistem oluşturmakla ilgili. Müfredatı değiştirerek bunu oluşturamayız. Toplam bir kalite üzerinden bir yere doğru gitmeliyiz. Bunun için eğitim engel değil, açımlayıcı olmalı. Eğitim sisteminde bunun alt yapısını kurarsak zaten belli süre sonra pıtır pıtır açacaklar ve çocuklar böyle bir uluslararası uzmanlar olabilmenin alt yapısını kurmuş olacaklar. Çünkü ekosistem ona göre düzenlenmiş olacak. Sınav temelli eğitim sistemimiz olsun bu tür uluslararası insanlarımız çıksın diyorsak böyle bir şey mümkün değil." Zaman içerisinde çocuğu tanıma fırsatının bulunması, iyi bir rehberlik ortaya konulması, bu rehberliğe ailenin katılması halinde ve çocuğun "Ben şimdiye kadar böyle düşünüyordum ama fikrimi değiştirdim bundan sonra bu sene şu tarafa geçmek istiyorum" demesi halinde bu imkana sahip olacağını belirten Selçuk, "Bunu yapabiliriz. Bütün mesele, sınavın baskısı konusunda Türkiye´de oluşan örgütlü yapıyı kırmak ve bunun devamını getirebilmek." dedi. "Kitlesel olarak öğretim yapılan ülkeler, kitlesel olarak yok olurlar" Bakan Selçuk, başka bir soruyu yanıtlarken yabancı dil öğretimi ile ilgili aynı metodolojiyi ülkenin tamamı için kullanmak gibi Türkiye´nin kitlesel bir yaklaşımının bulunduğunu belirterek, "Kitlesel olarak öğretim yapılan ülkeler, kitlesel olarak yok olurlar." dedi. Bölgesel konuları da dikkate alarak nokta atışı yapılması gerektiğini, belki pilot ve laboratuvar okulları yapılabileceğini belirten Selçuk, bunun projelerinin ellerinde hazır olduğunu ancak "niye açılmadı" denilmesin diye belki ifadesi kullandığını belirterek, "Bütün bunlarla bizim bu yapıyı çeşitlendirmemiz lazım. Endemik ögelerimizi biraz büyütmemiz lazım. Bunlar olduğunda inanın bir kaç sene içinde yeni yetişen çocuklarınızın İngilizce ile ilgili nasıl mesafe aldığını, matematikle ilgili bir değişime doğru gidildiğini farkedeceksiniz. Belki 4-5 sene içinde PISA´da niye yükseldiğimizi çok net olarak göreceksiniz. Bütün bunlarla ilgili yapılması gereken şeyler bizim ekibimiz tarafından net görünüyor. Bilinmeyen ve yeniden icat edilmesi gereken bir şey yok." diye konuştu. Sınavın yöntemsel ağırlığı ile ilgilenmediğini, sınavın çocuğun hayatını nasıl etkilediğine, aileyi nasıl huzursuz ettiğine baktığını dile getiren Selçuk, liseye geçiş sistemine ilişkin de, "Her şekilde biz önümüzdeki sene bu sınavın çocukları huzursuz eden kısımlarını, bölümlerini bunlarla ilgili her türlü önlemi alacağız ve çok daha sakin, dingin bir sınav dönemi geçecek. Fakat siz derseniz ki bundan sonraki sistem bu sene başlıyor mu? Böyle bir şey mümkün değil." dedi. Eğitim sisteminin yapısal dönüşüme ihtiyacının bulunduğunu yineleyen Selçuk, şunları kaydetti: "Nasıl orta gelir tuzağı varsa Türkiye´nin orta eğitim tuzağı var. O sebeple biraz zaman gerekiyor. Sadece biz doğru işi iyi yapabiliyor muyuz? Eğer ilk düğmeyi sağlıklı iliklersek bunun yolu evrensel anlamda açık. Ne yapılması gerektiği belli. Sınav öncelikle huzursuz etmeyecek. Çocuk herhangi bir şekilde bir sınava başlamışsa onunla mezun olacak. Daha sonraki dönemde de alttan itibaren o sınavın niye gereksiz olduğu ve sınavın çok kısmi bir işlev olarak sistemde yerini bırakacağı ve sınavın daha çok ülkenin fotoğrafını çekmek için kullanılan bir şey olacağı döneme geliyoruz. Bunu yaptığımızda siz önümüzdeki sene diyelim LGS yerleştirmeleri ile ilgili bu sene bazı kurgular var. Birkaç ay önce bunlar kurulmuş bir kılavuz çıkarılmış ve biz buna uymak durumundayız şu anda. Benim tercih ettiğim bir şey mi? Çok net olarak hayır. Ama bu ´ne yapalım önceki dönemde yapmışlar´ demek değil. Burada bir devamlılık esas ve biz bunu göğüsleriz ve ne gerekiyorsa yaparız. Zaten şu sıra çalışıyoruz, çıkabilecek olası sorunların mümkün olduğunca azaltılması konusunda çok ciddi tedbirlerimiz var. Bunu zaten yapacağız ama bir sonraki seneye bu çocukların bu sınavdan çok daha az zarar görmeleri ve çok daha yumuşak bir geçişle ama birkaç sene içerisinde de bu sınavın ağırlığının hafiflediği bir dönemi göreceğiz." Bakan Selçuk, yeni öğretmen ataması olup olmayacağına ilişkin bir soruyu, "Siyaset mümkün ve makul olanın dengesini kurmak. Bizim şu anda deklare ettiğimiz rakam neyse odur. Ama bunun dışında bir imkan olup olmayacağı bu benim şahsi olarak tasarrufumda olan bir durum da değil. Bu konuyla ilgili beklentilerin farkındayım. Bunu elbette ilgili makama arzediyorum, arzedeceğim. Eğer bir imkan doğarsa yani mümkün olursa makul bir seviyede herhangi bir çalışma yapılabilir. Ama şu anda çok net söylüyorum böyle bir şey yok." şeklinde yanıtladı. Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, mesleki planlama, eğitim ve atanamayan öğretmenler konusunda ne gibi adımlar atılacağına ilişkin soru üzerine Selçuk, Türkiye´nin çok daha belirgin istatistiklerin olduğu bir dönem yaşadığına, nüfusun, derslik sayısının, üniversitelerde hangi branşta kaç öğrencinin okuduğunun net bir şekilde belli olduğuna işaret etti. Türkiye´nin 2050 yılına kadar nüfus eğrisinin de ortada olduğuna dikkati çeken Selçuk, bu eğri doğrultusunda mevcut öğretmen yetiştirme yapısının yeniden tasarlanarak ihtiyaçların sadece okul üzerinden değil istihdamın bütün bölümleri açısından da değerlendirilmesi, bambaşka iş olanakları oluşturulması ve yeni alanlar ortaya çıkarılmasının önemine vurgu yaptı. Selçuk, "Atanamayan öğretmen meselesi bizim için bir istatistik meselesi değil, bu bir insan meselesi, evinde işsiz oturan bir insanın hissiyatı, belki evlenecek olan bir gencin evlenmekle ilgili yaşadığı sıkıntı meselesi. O yüzden sayılar üzerinden bu tür konuları konuşmak bana çok doğru gelmiyor. Yapabileceğimiz şeylerin sınırları var fakat tam da bu konuda çok net bir raporu ortaya koyacağız ve bunu topluma deklare edeceğiz." açıklamasında bulundu. Halihazırda böyle raporların olduğunu ama bu raporların yeniden toparlanıp revize edilmesi gerektiğini aktaran Selçuk, bu konuda çok net olarak çalışacaklarının altını çizdi. "Milli güvenlik, toplumun bekası meselesi haline geldi" Selçuk, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyeleri arasında Milli Eğitim Bakanının da yer almasını nasıl değerlendirdiğine yönelik soruya, "YAŞ meselesi bir takdir meselesi. Dolayısıyla benim şahsen izah edeceğim bir konu değil bu." yanıtını verdi. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadeleye işaret edilerek buna benzer yapıların eğitim üzerinden örgütlenmesinin önlenmesi için bir yol haritası bulunup bulunmadığına yönelik soru üzerine Selçuk, şöyle konuştu: "Eğitim artık bir milli eğitim meselesi olmaktan çıktı, bir milli güvenlik meselesi, toplumun bekası meselesi haline geldi. Dolayısıyla her devlet kendini korur. İster komünist ister faşist ister başka bir devlet olur, ne olursa olsun her devlet kendini korur. Devlet kendini korumak noktasında daha önce yaşadığı tecrübelere bakar. Elbette herhangi bir sosyal, dini vesaire örgütsel çalışmanın nasıl kontrol edileceği ulusal bir güvenlik meselesi ve bunu Milli Eğitim Bakanlığı olarak biz kendi içimizde bilinçli olarak gözetip bu konuda hassasiyet göstermek durumundayız. Ama bu çok daha kapsamlı bir ulusal güvenlik meselesi. O anlamda zaten şu sıralarda görüyorsunuz, bu konulardaki hassasiyet gayet üst düzeyde." Öğretmen Performans Değerlendirme Yönetmeliği uygulanmayacak Bakan Selçuk, veliler ve öğrencilerin öğretmenlere not vermesinin öngörüldüğü Öğretmen Performans Değerlendirme Yönetmeliği taslağına ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, "Çok net bir mesaj, öğretmen performansıyla ilgili ilan edilen şeyin işlevsel olduğunu düşünmüyorum ve böyle bir şeyi Bakanlık olarak uygulamayacağız. Ben önce kendi performansımdan başlamayı tercih ederim." dedi. Selçuk, "Bakan Yardımcılarınızın isimleri belirlendi mi? Bakanlık dışından isimlerle çalışmayı düşünüyor musunuz? Özel sektörden geldiniz, özel sektördeki işlerinizi devrettiniz mi?" sorusu üzerine, özel sektörden değil bürokrasiden, üniversiteden geldiğini anlattı. Selçuk, "Benim için özel okul bir laboratuvardır, çocuklarla diz dize olduğum bir imkandır. Eğer bunu sektör olarak tanımlarsanız ki haklısınız, o zaman bu ´sekt´ olur. Meseleye öyle bakmadığımı bilmenizi istiyorum." dedi. Bakan yardımcılığı konusunda kişiler üzerinden herhangi bir yorum yapmanın çok doğru olmadığını aktaran Selçuk, "İhtiyaç, ihtiyacın dili üzerinden konuşmak lazım. Bu bir sabite değil bizim açımızdan, yani belli dönem belli arkadaşlarımıza, belli dönem başka arkadaşlarımıza ihtiyaç olur. Bu sebeple bu işin magazin tarafından değil özellikle ihtiyaç tarafından gördüğümü bilmenizi isterim." değerlendirmesinde bulundu. Sözleşmeli öğretmenlerin sağlık özrü ODTÜ mezuniyet töreninde taşınan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´a yönelik hakaret içeren pankarta ilişkin tutuklamalar konusundaki değerlendirmesi sorulan Selçuk, bağlamın bütününü görerek değerlendirme yapmanın önemine işaret ederek durumlar üzerinden genelleme yapmayı tercih etmediğini dile getirdi. Bir medya temsilcisinin Bakan Selçuk´a işinin çok zor olduğunu belirterek başarılar dilemesi üzerine Selçuk, "Yemeden içmeden kesildim, uyuyamıyorum. Kalp çarpıntılarım var. Sanırım bu semptomlar farkındalığımla ilgili işaretler olarak sayılabilir." yorumunu yaptı. İşin zorluğunun bilincinde olduğunu ama insanları mutlu etmek üzere alınan küçük kararların bile kendisini mutlu ettiğini ifade eden Selçuk, "Mesela sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımın, meslektaşlarımın sağlık durumuyla ilgili bir konu var. Dün de kendileriyle yarım saat kadar görüşme fırsatım oldu. Durumlarını anlattılar, paylaştık, dertleştik. Onlara buradan haber olsun diye söylüyorum, sağlık özrü konusunda bir kolaylık, rahatlama getireceğiz." diye konuştu. Bunun çok insani bir mesele olduğunu vurgulayan Bakan Selçuk, uygulamanın detayının sorulması üzerine şu bilgileri paylaştı: "Sözleşmeli öğretmenlerimiz 4 yıl süreyle bir atama isteyemiyorlar. Çünkü başlangıçtaki sözleşme şartları bunu gerektiriyor. Fakat ailesinde çocuğu, kendisi ya da eşi eğer bulunduğu bölgede tedavi imkanına sahip değilse sözleşmeye göre yine de atama imkanı yok. Fakat gerçekten o bölgede bir heyet raporu kanıtıyla öyle bir bir tedavinin mümkün olmadığı çok net görülüyor. Dolayısıyla biz iş olarak bakmıyoruz meseleye. O çocuğun hayatı, hastalığı olarak bakıyoruz." "Çocuklara ´Bu sene tekrar değişiyor´ demek gibi bir söylemimiz olmayacak" Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, açıklanacak 3 yıllık yol haritasının gelecek yılki liselere geçiş sistemini kapsayıp kapsamayacağına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: "Önümüzdeki sene liseye başlayacak olan öğrencilere mevcut sınav sistemiyle ilgili bir taahhütte bulunulmuş, denilmiş ki ´LGS´nin böyle bir yapısı var, bu sene de bir örneğini gördünüz.´ Bizim bu çocuklara ´Bu sene tekrar değişiyor´ demek gibi bir söylemimiz olmayacak. Çok net söylüyorum. Biz sadece bu sınav sisteminin içinde barındırdığı bazı sıkıntıları, bazı işlevsiz hususları rahatlatıp çocuklarımızın ´Evet seneye sınav sistemi değişmiyor ama bizim için çok daha net, belirli, oyunun ortasında kuralın değişmeyeceği bir süreç yaşanacak. Ben de işime, gücüme bakayım´ diyebileceği bir ortam olacak." Yeni müfredata yönelik değerlendirmesi sorulan Selçuk, "Konuyu eğer müfredatın iyiliği ya da kötülüğü üzerinden değerlendirirsek fotoğrafın büyüğü üzerinden, belki hata yapma imkanımız olabilir. Son derece mükemmel bir müfredat olabilir ama eğer siz eğitim sisteminizin bütün parametrelerini bu müfredatla eşgüdümlü olarak işletmezseniz uygulamadaki hata yöntemden sanılabilir." değerlendirmesini yaptı. Burada meselenin öğretmenle, okulların altyapısıyla, öğretmenlerin becerisi ile ilgili ekosistemi birlikte, eşzamanlı olarak düzenlemekle ilgili olduğunu vurgulayan Selçuk, müfredatın iyi veya kötü olmasının tek başına bir değişken olmadığını ve bir değişken üzerinden de eğitim sisteminin yorumlanmasını doğru bulmadığını aktardı. Selçuk, "Şu anda müfredatın iyi ya da kötü olmasıyla biz ilgilenmiyoruz. Biz bu müfredatın, iyi bir müfredatın büyük sistem içerisinde uyumluluk yüzdesine bakıyoruz. O müfredatı uygulayacak öğretmen becerilerine bakıyoruz. O müfredatın uluslararası geçerliliğine, okulların altyapısına uygun olup olmadığına bakıyoruz. Yani bunu bütünsel fotoğraf üzerinden değerlendiriyoruz." dedi. "Hepsi öğretmenin değer verdiği kadar değerleniyor" Bakan Selçuk, konuyla ilgili bir başka soru üzerine, şöyle konuştu: "Eğer biz bir dönüşüm sürecinin başındaysak ve ´Bunu evrensel bir dil üzerinden yürüteceğiz ve Türk eğitim sisteminde bir dönüşme, yenilenmeyi orta vadede gerçekleştireceğiz´ diyorsak bunun şu andaki uyumuyla ilgili yapılması gereken çok iş var. Benim için aslolan, okullardaki müfredat, okulların birtakım dijital altyapısı vesaire çok önemli ama daha önemlisi öğretmenin yaklaşımı, huzuru, mutluluğu ve niteliği. Eğer biz öğretmen üzerinden bir sistem inşa etmezsek bunların hepsi öğretmenin değer verdiği kadar değerleniyor. O sebeple bu parametreleri tekil olarak değerlendirmemekte yarar var diye düşünüyorum." Selçuk, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili soru üzerine, yeni sistemi çok önemsediğini vurguladı. Sistemin devletin kendi içerisindeki tekamülü, daha hızlı hareket etmesi ve uluslararası rekabetin dayanıklılığını artırması bakımından önemine dikkati çeken Selçuk, "Milli Eğitim Bakanlığı ile ilişkilendirilmem, davet edilmem tümüyle yeni sistem içerisinde devletin yeni vizyonunun bir gerekçesi olaraktır diye tahmin ediyorum. Yoksa bunun yorumunun ya da cevabının muhatabı ben değilim." şeklinde konuştu. Bu dönemin Milli Eğitim Bakanlığında çok daha rahat hareket edilebilecek bir dönem olduğunu düşündüğünü belirten Selçuk, bu noktada bütün paydaşların ortak bir dil üzerinde uzlaşmasının da çok önemli olduğunu kaydetti. Milli Eğitim Bakanı Selçuk, bu konuda medya ile de ortak bir dil geliştirme noktasında bazı çalışmaların yürütüleceğini bildirdi. Torununun olduğu gün Millî Eğitim Bakanı olduğunu dile getiren Bakan Selçuk, Türkiye´nin yeni yönetim sisteminde böylesine kritik, mühim bir görevi kendisine tevcih ettiği için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´a şükranlarını sunduğunu söyledi. Bakan Selçuk, "Bu benim açımdan sıradan bir görevlendirme değil, mesuliyeti çok daha yüksek çok daha farkındalık gerektiren bir sorumluluk." değerlendirmesini yaptı. Bugünün geçmişe dönük olarak herhangi bir eksiklik ve bir hatadan söz etmenin günü değil bir teşekkür günü olduğunu ifade eden Selçuk, "Biz Türk eğitim sistemine küçücük bir tuğla koyan herkese sadece teşekkür borçluyuz. ´Şartlar şöyledir, eksikler böyledir, sorunlar böyledir´ bunun üzerinden bir söylem ortaya koymak çok da işlevsel gelmiyor bana." dedi. 2005-2006´larda hayal olarak gördüğü derslik ve öğretmen meselesi ve birçok nicel parametrede inanılmaz mesafeler alındığını belirten Selçuk, "O gün keşke dediğim şeylerin bugün filli olarak karşımızda bulunduğunu görüyorum. Bugün, işler o günden daha kolay. Temel bazı meseleler yapısal sorunlar, nicel anlamda büyük ölçüde halledilmiş. Hemen şunu söyleyebiliriz, zaman nitelik zamanı. Şimdi biz nitelikle ilgilenmek durumundayız. Çünkü kaliteyi belirleyen şey niteliktir. Nitelik, niceliği belirler." dedi. Eğitimin çok istismar edilen ve uluslararası güçlerin bile müdahale ettiği sınav temelli bir yapıyla, belli organizasyonların ihdasıyla Türkiye´nin eğitim sisteminin kilitlenmeye çalışıldığı bir dönemi çok net ifade etmenin mümkün olduğunu belirten Selçuk, "Özellikle 15 Temmuz üzerinden de bu sınav temelli yapının Türk eğitim sistemini nasıl kilitlediği ve bu kilidin çözülmesinin aslında sanki eğitimsel bir mesele olmadığı bir siyasal dil de toplumsal anlayış da gerektiğini çok rahatlıkla ifade edebiliriz." diye konuştu. İlkesel olarak bilimi, aklı matematiği, sanatı, sporu, ahlakı konuşacaklarını dile getiren Selçuk, "Ahlak telakkisi üzerine inşa edilmemiş bir eğitim sisteminin insanı bütünleyen ve beşerden insana doğru giden yolun tamamlanmasına müsaade etmeyeceği açıktır." dedi. Eğitimin önce evrensel seviyede kurulduğunu aktaran Selçuk, "Mesajı insan olan şey önce universal olur, sonra bu toprağın boyası ile boyanır, sonra millileşir çok da güzelleşir." değerlendirmesini yaptı. Dünyanın gelecek 15 yıl içinde dördüncü büyük kırılmayı yaşayacağını, buna "tekillik çağı" denildiğini anlatan Selçuk, bu çağda biyolojik, fiziksel ve dijital olanın bütünleşeceğini söyledi. Bu bütünleşmenin getireceği yeni bir dünyanın bulunduğuna işaret eden Selçuk, bu dünyanın, gelecek 10-15 yılının 300 yıl geçmiş kadar farklılık yaratacağını kaydederek, şöyle konuştu: "Bunu bir metaforla izah etmeye çalışırsam Ay´a füze gönderiyoruz. Ay tam karşınızda, füzeyi oraya gönderirken istikamet belirleniyor. Eğer Ay orada diye füzeyi oraya gönderirsek füze oraya ulaştığında Ay´ın yörüngesi değişmiş olacak ve Ay orada olmayacak. Biz çocuklarımızı geleceğe fırlatıyoruz. Çocuklarımız oraya ulaştığında Ay orada değilse ´siz bize nasıl bir eğitim verdiniz, siz bize nelerden bahsettiniz´ diyecekler. Bir çocuğun hayatına, hayaline dokunmanın vebalini çok derinden hissetmedikçe öğretmenlik mesleğinin yapılabilmesi asla mümkün değil. Eğer heyecanınız yoksa hayaliniz yoksa cesaretiniz yoksa biz zaten öğretmenlik yapmamalıyız." Eğitimi bürokratik bir mesele olmaktan çıkarıp bir millet ülküsü uluslararası dava olarak almak gerektiğinin altını çizen Selçuk, "Bunun için ekibimiz hazır ve çok uzun yıllardır üzerinde birlikte çalıştığımız birçok arkadaşımız var. Bu arkadaşlarımız, benim aradaşlarımız değil, bu arkadaşlarımız Türkiye´nin birikimi olan insanlar. Bize Türkiye´nin birikimi lazım, benim arkadaşlarım lazım değil. Bizim en iyi 11´imiz hazır bizim en iyi 100´ümüz, 1000´imiz hazır. Çünkü buna Türkiye hazır." diye konuştu. Toplumda büyük bir beklentinin olduğunu, bu beklentinin yarattığı riskin de farkında olduğunu ifade eden Selçuk, "Bu beklentiyi karşılamak bir Süperman işi. Biz asla Süperman değiliz. Bizim bu konudaki Süpermanliğimiz, bu meseleye el koyan bu meseleyle vazifeli vazifesiz olan herkesin iş birliği yetmez güç birliği ile yapması gereken bir iş bu. Bunu lütfen bizim üzerimize havale etmeyin. Biz sorumluluğumuzun farkındayız yetkimizden önce. Ama bu sorumluluğun paylaşılması konusunda bir idrak ihtiyacımız da var." ifadesini kullandı. Bakan Selçuk, "Biz bir masadaki tuzluğun yerini değiştirerek sistem değiştirdiğimizi söylemeyeceğiz. Masanın tümünü değiştirmekle ilgili olduğumuzu paylaşacağız." diye konuştu. "Hiçbir öğrencimiz, hiçbir velimiz sürprizle karşılaşmayacak" Bakan Selçuk, eğitimin uzun soluklu bir iş olduğu konusunda mutabakatın bulunduğuna dikkati çekerek, "Eğitim uzun sürede inşa edilen ama kısa sürede zarar gören bir kurum. Bu biraz sabır gerektiriyor ve benim hep söylediğim bir şey vardır; iyi bir Milli Eğitim Bakanı kendi dönemi için bir şey yapmaz, gelecek için bir şey yapar." değerlendirmesinde bulundu. Bunun "hiçbir şey yapmayacağım" anlamına gelmediğine, elbette yapacağı işler bulunduğunu aktaran Selçuk, şunları kaydetti: "Bizim ilkesel olarak duruşumuz geleceği inşa etmek noktasında. Tabii pedogoji memnuniyetle inşa edilen bir mesele değildir. Pedagoji elbette bazı zorlukları da içinde taşıyan ve sıkıntıları da beraberinde getiren bir meseledir. Tahmin ediyorum en geç iki ay içerisinde yaklaşık 3 yıllık bir program açıklayacağız. Diyeceğiz ki ´Bizim 3 yıl içindeki yol haritamız budur.´ Hangi ay, hangi sene ne yapmak istediğimiz konusunda toplumla bir makro paylaşımda bulunacağız. Üç yılın sonunda hangi parametrelerde, performans göstergelerinde nereye gelmek istediğimiz konusundaki hayalimizi ve arzularımızı sizinle paylaşma fırsatımız da olacak. İlkesel olarak şunu söyleyebilirim; hiçbir öğrencimiz, hiçbir velimiz sürprizle karşılaşmayacak. Oyunun sonunda asla kural değişmeyecek, oyunun ortasında ´biz değiştirdik´ demeyeceğiz." "Dezavantajlı çocuklarımızın adalete ihtiyacı var" Bakan Selçuk, "Özel okullaşma yüzde 50 olacak. Bunun için gelmiş bir Bakan var." gibi mesajlar aldığını anlatarak, önceliklerinin adalet olacağını vurguladı. Selçuk, şöyle devam etti: "Bir defa ben ´bakan´ olmaya değil; gören olmaya çalışacağım. Aklımla, kalbimle görmeye çalışacağım. Bunu yaparken adaleti şiar edinmek tekrar tekrar vurgulamak istediğim bir şey. Biz zaten bu şiara uyduğumuz ölçüde birçok insan mutlu olacak, rahat uyuyacak. Örneğin önceliklerimiz olacak. Mesela dezavantajlı çocuklar, öğretmenler önceliğimiz olacak. Eğer ilkesel olarak önceliklerden söz edeceksek, bir başka ilke olarak veriye dayalı bir politika üreteceğiz. Veriler kullanılmadan üretilen politikalarımızın bizi nasıl sıkıntıya soktuğu konusunda çok deneyimimiz var." Selçuk, bir grup akademisyen ve uzmanla Bakanlığın data yönetimi, yapay zeka hakkında neler yapabileceği konusunda iki ayrı çalışmanın yürütüldüğünü bildirdi. "Eğitim ihraç edilebilir ama ithal edilemez bir şeydir" Ana konularla ilgili vizyon belgeleri hazırladıklarını ve bunların tamamını paylaşacaklarını aktaran Bakan Selçuk, "Hepsi evrensel akreditasyon standartları içerisinde olacak. Bu belgeler uluslararası kuruluşların ölçülebilir parametreleri üzerinden düzenlenecek ama bu coğrafyadan, bu topraktan çıkacak. Bir kopya meselesi olmayacak. Eğitim ihraç edilebilir ama ithal edilemez bir şeydir." diye konuştu. Selçuk, bir başka ilkesel hedeflerinin de "şeffaflık" olduğunu vurgulayarak, "Birbirimizden sürekli bir şey sakladığımız, gizlediğimiz bir ortamın çocukların hayrına olmadığı açık. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığının sınavlarının datası var. Bunlar inanılmaz derecede politika analizi yapılabilecek içerikler ve bunlarla biz son derece uluslararası bir politika dökümanı çıkarabiliriz diye düşünüyoruz." şeklinde konuştu. Bakan Selçuk, "Bu anlamda herkesi dinleyeceğimizi bilhassa söylemek isterim. Çünkü eğitim toplumsal mutabakat olmadan üzerine bir şey inşa edebileceğiniz bir kurum değil. Zemin olmadan şekil olmaz. Biz habire şekil yapıp, sürekli yenilikler, reformlar getirip bir şey yapmaya çalıştığımızda eğer elimizde zemin yoksa yaptığımız her şekil yıkılacaktır." görüşünü paylaştı. "Yapacağımız işler biraz zaman alacak çünkü biz bir gökdelen inşa etmek istiyoruz." diyen Selçuk, bu süreçte de toplumsal mutabakata ihtiyaçları olduğunu kaydetti. "Çok daha proaktif bir Milli Eğitim Bakanlığı göreceksiniz" Çocuk neredeyse orada olacaklarını vurgulayan Selçuk, şöyle devam etti: "Günlük ortalama 4 saat civarında internette, sosyal medyada dolaşan çocuklarımız var. Asıl sorun oralarda yaşanıyor ve biz bunları bir şekilde algılamak zorundayız. Yasaklamaktan bahsetmiyorum, sadece suyu arkına sokmaktan söz ediyorum. Eğitim sistemimizi bir öğrenme ve beceri bir ekosistemine dönüştürmek ana hedefimiz. Bunların nasıl yapılacağı bizim, uzmanlarımızın zihninde çok net. Bir beceri ekosistemi nasıl oluşturulur, bunu çok net olarak biliyoruz ve buradan diploma temelli değil vasıf temelli bir anlayışla gideceğimizin işaretini de görebilirsiniz." Selçuk, "Çok daha proaktif bir Millî Eğitim Bakanlığı göreceksiniz. Bunu zamanla göreceksiniz çünkü eski alışkanlıklarla yeni başarılar elde edilmiyor. Buna büyük bir direnç olacak biliyorum, eğitim en muhafazakar kurumdur. Öğretmenler ya da veliler en muhafazakar gruptur çünkü çocukların hayatı ile ilgili bir konu var, elbette muhafazakar olacaklar. Ama muhafazanın bizi nasıl zehirlediğini, toksik bir atmosfer oluşturduğunu birlikte paylaşmak zorundayız." açıklamasını yaptı. "Bize biraz izin verin, biraz çalışalım" Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, sosyal medyayı takip eden iyi bir ekip kurduklarını ve oradan politika dökümanı üretme fırsatlarının bulunduğunu bildirdi. Selçuk, medya temsilcilerine hitaben, "Bize biraz izin verin, biz biraz çalışalım. Hemen bizden bir şey beklerseniz eski hataları yaparız. Yani ´bir ay, üç ay geçti bir şey yapın´, inanın bu 50 senelik bir mesele." ifadelerini kullandı. Bunun teknik bir mesele olmaktan öte bir kültür meselesi olduğunu vurgulayan Selçuk, şu değerlendirmelerde bulundu: "Hani derler ya, ´kültür tekniği kahvaltıda yer´ diye. Kültür çok önemli bir mesele. Biz bu kültür üzerinden, bizim insanımızın, bu toprağın dokusu üzerinden bir şey yapmak istiyoruz. O sebeple de bu zamana ihtiyacımız var. Eğer biz bunu yapmazsak inanın sel bizi sürükleyecek. Biz nehrimizin yatağını açalım ve hep birlikte orada akalım. Eğer bunu yapmazsanız bu çağın, yeni çağın seli bizi götürecek, çocuklarımızı başarısız kılacak." Selçuk, robotiğin ilerlediği, istihdamın yüzde 70´ine yakın kısmının robotlar tarafından yapılacağı bir dönemde "Bu işleri robotlar yapacaksa bizim çocuklarımız ne yapacak?" sorusunu sormak zorunda olduklarını vurguladı. Bakan Selçuk, "Robotların yapamadığı iş ne ise bizim çocuklarımız onu yapacak. Robot çağına tümüyle kötü diye bakmamak lazım, robot çağı aslında insanlar için ´insanlaşma´ müjdesini de beraberinde getiriyor. Yani insan olmak için işin dışında bir şeyler yapabilmekle ilgili fırsatımız da var." değerlendirmesini yaptı. "Biz ya gemimizi inşa ederiz ya da selde sürükleniriz." diyen Selçuk, bu konuda her kesimin katkısını beklediklerini söyledi.