Öğretim Üyesi Prof. Dr. Baştemir'in Dünya Diyabet Günü mesajı
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Baştemir, 'Diyabetli kişilerin COVID -19 hastalığına daha duyarlı olduğu iyi bilinmektedir' dedi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı da olan Prof. Dr. Baştemir, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Diyabet hastaları yeni koronavirüse (COVID-19) bağlı şiddetli hastalık ve komplikasyonlar için en yüksek risk gruplardan biridir. Ancak bu virüsü diğerlerinden daha fazla veya daha az kapacaklar anlamına gelmiyor” ifadelerini kullandı.
Ömür boyu diyabetle yaşamanın glikoz problemlerine, böbrek, kalp ve damarlarda, karaciğerde ve ayrıca sinirlerde yaygın hasara neden olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Baştemir, şöyle devam etti: “İnme, kalp krizi, böbrek yetmezliği, göz hastalığı ve bacak ampütasyonları, zayıf glikoz kontrolünün mirası olabilir. Vücudun her tarafındaki kan damarlarının iç kısımları o kadar kırılgan hale gelir ki, ihtiyaç duyulan besinleri organlara gerektiği gibi taşıyamazlar. Enflamasyon (yangı veya halk arasında bilinen adı ile iltihaplanma) artar ve bağışıklık sistemi iyi performans göstermez. Tip 2 diyabette daha sık görülen ancak Tip 1'de de görülebilen obezite, tüm bu durumları daha da kötüleştirir.”
“Artan sayıda kanıt, COVID-19 ve diyabetin iki yönlü patolojik bir yol olabileceğini gösteriyor. Yani, COVID-19'a yakalanan hastalar, risk faktörleri arasında bulunan aşırı kilo ve ileri yaş olmasa bile diyabet gelişme riski ile karşılaşabilirler” diyen Prof. Dr. Baştemir, bilim insanlarının hala bu tuhaf tıbbi gizemin cevaplarını bulmaya çalıştıklarını anımsattı.
Çift yönlü ilişki tanımlaması
Diyabetin metabolik bir hastalık olduğunu, bu nedenle de virüsün bir şekilde insülin üreten pankreası (kan şekeri seviyelerini düzenleyen salgı organı) etkilemesi veya kandaki glikoz seviyesini yükseltebileceğini belirten Prof. Dr. Baştemir, COVID-19'u ve diyabeti "çift yönlü bir ilişki" olarak tanımlamanın mümkün olduğunu söyledi.
Şu andaki verilere dayanarak Tip 2 diyabet, Tip 1 diyabet veya gebelik diyabetine sahip olmanın, COVID-19'da ciddi hastalık riskini artıracağının altını çizen Prof. Dr. Baştemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yapılan araştırmalar diyabet öyküsü olmayanlarda bile yüksek kan şekeri seviyeleri, daha yüksek COVID-19 ölüm oranı ile güçlü bir şekilde ilişkili bulunmuştur. Diyabetli kişilerin, COVID -19'a yakalanırlarsa çok daha yüksek ağır hastalık veya ölüm riskiyle karşı karşıya oldukları zaten belgelenmiştir.
COVİD -19 hastalarında yapılan analizlerde diyabet durumu, ortalama açlık plazma glikozu ve glikoz değişkenliği artmış, mortalite (ölüm oranı) ve yoğun bakıma yatma ile bağımsız olarak ilişkili bulunmuştur. Artmış kan glikoz seviyelerinin diyabetik olmayan kişilerde bile kötü prognoz (hastalığın seyriyle ilgili) öngördüğüne dair kanıtlar gösterilmiştir.
Bir yandan diyabet, COVID-19 riskinin artmasıyla ilişkili iken, öte yandan, diyabetik ketoasidoz (komplikasyon) ve aşırı yüksek insülin dozlarının gerekli olduğu hiperozmolarite (kan şekeri konsantrasyonunun aşırı derecede artışı) dahil olmak üzere ciddi metabolik komplikasyonlar, COVID-19’lu yeni başlangıçlı diyabet hastalarında ve bilinen diyabetli hastalarda gözlemlenmiştir.”
Diyabetin diğer kronik hastalıklarla ilişkisi
Prof. Dr. Baştemir, diyabetin diğer kronik hastalıklarla ilişkisi konusunda şu bilgileri paylaştı: “Obez olan kişilerde kalp-solunum sistemi zindeliğinin daha düşük olduğu bilinen bir gerçektir. Zayıf akciğer fonksiyonu, muhtemelen şiddetli uyku apnesi ve kan damarı hastalığı nedeniyle obezlerin yeteri kadar hareket edemedikleri bilinmektedir. Bütün bunlar hastalık durumunda daha da önem kazanmaktadır.
İyi nefes alabilmeniz ve optimal dolaşım fonksiyonuna sahip olmanız gereklidir. Obezler, koronavirüs enfeksiyonuna yakalandığında uygun bir bağışıklık tepkisi oluşturamamaktadırlar. Obezite yanında, hipertansiyon ve diğer kardiyovasküler hastalıklar da önemli risk oluşturmaktadır. Bu hastalıklar, COVID-19 hastalığının iyileşme sürecini olumsuz etkilemektedir.
Virüsün yol açtığı iltihaplanma ya da altta yatan diyabetli veya COVID-19 nedeniyle yeni oluşan diyabetli bireyde, diyabetik acil durum yaşanması, yorgunluğa, kas ağrısına, aşırı susuzluğa, sık idrara çıkma, nefes almada zorluk, mide bulantısı, zihinsel yorgunluk ve konsantrasyon bozukluğuna neden olarak, acil bakım gerektirebilir.”
Covıd-19’un daha etkin olduğu hastalıklar
Tip 2 diyabet için risk faktörleri olmayan (yaşlı veya fazla kilolu olma gibi) bazı hastalarda COVID -19'a maruz kaldıktan sonra diyabetik bir acil durum görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Baştemir, şunları kaydetti: “Diyabet hastaları kronik enflamatuvar bir durumda yaşama eğilimindedir ve onları COVID -19'a karşı hayatı tehdit eden bir sitokin (protein grubu) fırtınasıyla sonuçlanabilecek daha şiddetli bir enflamatuvar yanıtla karşı karşıya bırakabilir. Bu aşırı bağışıklık tepkisinin viral enfeksiyondan daha çok organ hasarı yoluyla bazı hastalara zarar verdiği düşünülüyor. Ancak diyabet, bağışıklık sistemini virüslerle savaşını da zayıflatabilir.
Sosyoekonomik yetersizlik, etnik köken ve diğer kronik tıbbi durumlar gibi potansiyel olarak ilgili risk faktörlerini hesaba kattıktan sonra, COVID -19'dan hastaların hayatını kaybetme riski, diyabeti olmayanlara göre Tip 1 diyabetli hastalarda yaklaşık üç kat, tip 2 diyabetli hastalarda ise yaklaşık iki kat daha yüksek saptanmıştır.”
Yeni araştırma bulgularının ne diyabet ne de hiperglisemi SARS-CoV-2'ye karşı antikor yanıtını bozuyor gibi görünmediğini, bunun da bir COVID-19 aşısının diyabetli olmayanlarda olduğu kadar diyabetli kişilerde de etkili olacağını gösterdiğini anlatan Prof. Dr. Baştemir, şu uyarılarda bulundu: “Diyabetli hastalarda ilk ve en iyi yol olarak virüsün bulaşmasını önlemeye yönelik tedbirlerin alınması gerekir. Diyabetli kişilerin kan şekerlerini kontrol altına almadıkça, COVID -19'un onlar için diğer insanlardan çok daha fazla tehlike oluşturacağına dair hiçbir şüphe yok.”
Yapılacak eylemler
Prof. Dr. Baştemir, yapılacak eylemleri şu şekilde sıraladı: “Diyabet haplarınızı ve insülininizi her zamanki gibi almaya devam edin. Sağlık uzmanınızın belirttiği şekilde kan şekerinizi test edin ve sonuçları takip edin. İnsülin dahil diyabet ilaçlarınızı en az 30 günlük tedarik ettiğinizden emin olun. Kendinizi hasta hissediyorsanız sağlık uzmanınızın talimatlarının izleyin. Durumunuz hakkında endişeleriniz varsa veya kendinizi hasta hissediyorsanız, sağlık uzmanınızı arayın. Gerekirse en yakın sağlık merkezi ile iletişime geçin.”
Gerçekten kötü kontrol edilen diyabete sahip insanların ister grip ister tüberküloz olsun şiddetli enfeksiyonlara karşı daha duyarlı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Baştemir; sözlerini şöyle sonlandırdı: “Yüksek kan şekeri, bağışıklık fonksiyonumuzu doğrudan bozar. Yaş ve zayıf glikoz kontrolü, COVID -19'daki kötü sonuçların iki ana nedenidir. 65 yaşın altındaki, obez olmayan ve glikoz kontrolü iyi olan birinin riski daha azdır.
Diyabet ve COVID -19'u olan herkesin hastaneye yatırılması gerekmez, ancak bu düzeyde bir bakıma ihtiyaç duyarlarsa, glikoz seviyelerini kontrol etmek ve izlemek çok önemlidir.”