Sarıkeçili Yörüklerinin 'yaşayan hazinesi' Emine Karadayı!
Dokumacılık sanatındaki yeteneğiyle 'Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Envanteri'ne kaydedilen Sarıkeçili Yörüklerinden Emine Karadayı, Anadolu'nun bin yıllık konargöçerlik kültürünü yaşatmaya devam ediyor.
Mersin'in Gülnar ilçesinde kıl çadırda doğan 50 yaşındaki Karadayı, babası hayvanları otlatırken ev işleriyle uğraşan annesinden doğal boya yapmayı ve dokumacılığı öğrendi.
Karadayı, fazla yer kaplamaması, dayanıklılığı ve kullanışlı olması dolayısıyla konargöçerlerin vazgeçilmez eşyası çuvalları keçi kıllarını bükerek dokudu.
Hem ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak hem de kültürü sürdürmek için uzun yıllar çuval yapan Karadayı, 2010 yılında "UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Sözleşmesi" kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanteri"ne kaydedildi.
Karadayı, zamanla Yörüklerin deveyle yolculuğu bırakması nedeniyle bu işi devam ettirmese de Aydıncık ilçesindeki ormanlık alana kurdukları çadırda konargöçerlik kültürünü yaşatmayı sürdürüyor.
İki çocuk ve iki torun sahibi Karadayı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gününün büyük bir kısmını hayvanlarını otlatmakla geçirdiğini belirterek, kalan zamanında ise yemek ve temizlik yaptığını söyledi.
Karadayı, yaz aylarını serin havası dolayısıyla Konya ve Karaman'ın yaylalarında geçirdiklerini, kışın ise iklimi ılıman olduğu için Mersin'in Aydıncık, Gülnar ve Silifke ilçelerine göçtüklerini anlattı.
Göç yolculuğunun yorucu olduğunu ifade eden Karadayı, "Yörüklüğün en zor tarafı göçmek. Yollarda yürümek zor. Diğer tarafları iyi. Alışmışız buna, bir yerde duramıyoruz." dedi.
"Deve bitti, dokumacılık da bitti"
"Deve bitti, dokumacılık da bitti." diyen Karadayı, dokumacılığa her zaman devam etmek istediğini ancak deveyle yolculuk olmayınca ihtiyaç duymadığını söyledi.
Karadayı, "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak gösterildiğinde mutluluk duyduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: "Yörüklerde tek ödül alan kadın bendim, sevinçliydim tabii ki. Gurur verici bir şey ama o heyecanı yaşayamadım. Çadırda bir kadın olmak zor. İşi, gücü yapmak zorundasın, davarla uğraşmak zorundasın. Her iş kadının üzerinde oluyor."
Ödül sayesinde ilk kez İstanbul'u görme şansı bulduğunu anlatan Karadayı, "İlk kez uçağa bindim, ilk kez İstanbul'u gördüm. Bir kere daha olsa gitmek isterim. O gün sevinçliydim ama akşam olduğu için pek bir şey göremedim. Tekrar görmeyi istiyorum ama oraya nasıl gideriz, ne yaparız orada bilmiyorum." ifadelerini kullandı.
Karadayı, sık sık göçtükleri için kaybolmasından korktuğu ödülü ve sertifikasını, çuvalda sakladığını sözlerine ekledi.