Şuurlu bilincin söylemi: İstiklâl Marşı

Kahramanmaraş İstiklâl Üniversitesi (KİÜ) Kent Hafızası Uygulama ve Araştırma Merkezi (KHUAM) tarafından, İstiklâl Marşı'nın kabulünün 104. yıl dönümü dolayısıyla, Şuurlu Bilincin Söylemi: İstiklâl Marşı konulu panel düzenlendi.

Kahramanmaraş İstiklâl Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen panel, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başladı. KİÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Burcu Erşahan, akademik ve idari personel ile öğrencilerin katıldığı panelde, Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’in kişiliği ve edebi yönleri, İstiklâl Marşı’nın yazıldığı dönem ve ortam, sanatsal içeriği ile İstiklâl Marşı’nın musiki yönleri gibi bir çok konuda bilgiler verildi.

Panelin açılışında konuşan KHUAM Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ümmet Soydemir, merkez olarak böylesine anlamlı bir günde önemli bir etkinliği gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Soydemir, “Kent Hafızası olarak Kahramanmaraş’ın değerlerine, kültür, sanat ve edebiyatına yönelik etkinlikler yapıyoruz. Bugün ise İstiklâl Marşımızın kabulünün yıl dönümünde çok daha anlamlı bir etkinlik düzenliyoruz. Çok kıymetli hocalarımız, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ve İstiklâl Marşımızı birçok açıdan ele alarak sizlerle paylaşacaklar. Katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.” dedi.

Panelde, “Edebiyat, Sanat, Kişilik ve Mehmet Akif” başlıklı sunumunda konuşan KSÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Kemal Timur ise millet şuuru ve kimliğini oluşturmada edebiyat ve sanatın önemine değindi. Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinin tarihi bir süzgeçten geçerek geldiğini ve bu şiiri anlayabilmek için o tarihi ve milleti oluşturan değerleri bilmek gerektiğini kaydeden Timur, şunları kaydetti: “Edebiyat, sanat ve tarihin kimliğin oluşmasında, çok büyük önemi var. Dolayısıyla kendi tarihimizi, edebiyatımızı bilmemiz gerekiyor. Bugün Mehmet Akif’in şiirin anlaşılmasında zorluk çekiliyor. Bu durum sadece sözcüklerin eski olmasından kaynaklanmıyor. O şiiri anlayacak altyapınız olması gerekiyor. Ona hazırlamak gerekiyor. Çok okumamız. tarihi bilmemiz gerekiyor. Yani milli kimliğin oluşmasında, yeri geldiğinde kendi şahsını millet için feda edebilecek duruma gelebilmek için tıpkı Mehmet Akif gibi çok okumak, tarihi ve sanatı bilmek gerekiyor ki o şuur bizde oluşabilsin. Geçenlerde Avrupa’da bir araştırma yapıldı ve gençlere soruyorlar yöneltildi. ‘Ülkeniz işgal edilse, savaşır mısınız’ diye sordular ve çok az ‘evet’ yanıtını aldılar. Bunun sebebi nedir? Çünkü kendisini o devlete ve o millete mensup olarak hissedemiyor. Bunu hissedebilmek için tarihi, kültürü ve sanatı bilmek gerekiyor.”

İstiklâl Marşı, bu ülkenin tapu senedidir

Şair-Yazar Mustafa Köneçoğlu ise “Bir Tapu Senedi Olarak İstiklâl Marşı” başlığı altında gerçekleştirdiği konuşmasında İstiklâl Marşı’nın Türk Milleti için taşıdığı öneme ve Mehmet Akif’in karakterine değindi. Köneçoğlu, şöyle konuştu, “Tabi konuşmamızın başlığında İstiklâl Marşımızı bir tapu senedi olarak ifade ediyoruz. Bildiğiniz gibi tapu, bir sahiplenmeyi ifade eder. Bir gayrimenkulü ifade eder. Fakat burada vurgulamak istediğimiz, bir taşınmazdan çok bir millet varlığından, toprak parçası olarak vatandan ve harim-i ismetten bahsediyoruz. Şunu belirtmeliyim ki İstiklâl Marşımızın dünyada bir örneğinin olduğunu sanmıyorum. Çünkü İstiklâl Marşı, Kurtuluş Savaşımızdan yaklaşık 1,5 yıl önce yazılıyor. Yani tabiri caizse bir rüya. Diğer milletlerde herhalde böyle bir şey yok. 1,5 yıl sonra da zafere ulaşılıyor. Dolayısıyla burada Akif’in gördüğü bir rüya var. Akif, zaten bir rüya adamıdır, bir hülya adamıdır. Dünyayla ilişkisini tamamen çıkarsızlık üzerine kurmuş, çok nadir şahsiyetlerden birisidir. Sadece kuru fasulyeyle hayatını devam ettirebilir. Bu kadar minnetsiz yaşayan bir adam.”

İstiklâl Marşı’nın yazılış öyküsüne de değinen Köneçoğlu, “Biliyorsunuz İstiklâl Marşı için bir ödül konulmuştu. Tabi bunu yazan kişinin de ödül alması gerekiyor. Akif bu süreçte büyük zorluklar içerisinde ve parasız bir insan. Buna rağmen ödülü duyduktan sonra yarışmadan çekiliyor. Burada Hasan Basri Çantay Bey açıkçası bir numara yapıyor. ‘Akif, ben senin adına söz verdim ve bu yarışmaya katılman gerekiyor’ diyor ve Mehmet Akif katılıyor. Ve mutlak adanmışlık duyguları içerisinde bu şiiri, bu büyük anlatıyı yazıyor. Dolayısıyla İstiklâl Marşımıza Türk milletinin tapu senedi demek ve bu eser için bu ifadenin kullanılması sonuna kadar hak ediyor diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Mehmet Akif’in dizeleri bir mananın sırlarını taşıyan metinlerdir

KİÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Murat Ayar da “İstiklâl Medeniyetini Sözcüklerle Taşımak: Bir İfade Gücü Olarak İstiklâl Marşı” adlı konuşmasında, İstiklâl Marşı’nın taşıdığı mana derinliğini ve dizelerde yer alan sözcüklerin ifade etiği değerleri anlattı. Hissiz insan modellerinin ortaya çıkartılmaya çalışıldığı günümüzde Mehmet Akif gibi değerlerin öneminin bir kat daha arttığına vurgu yapan Ayar, şu ifadeleri kullandı: “Bütün bu anlattıklarımızı şuraya getirmek istiyorum. Medeniyet coğrafyamızda sayısız kahraman ve şahsiyet vardır. Bu kahramanların içerisinden sadece Akif’i alsak, şu er meydanına çıkarsak, inanın kâfi gelir. Akif, bu millet için fıtratında yer alan samimiyet ve cesaret özellikleriyle abide eserler meydana getirdi. Burada şunu ifade etmeliyim, şiir kelimesi şuurdan geliyor. Dolayısıyla bir şiirin arkasında bir şuurun olması gerekiyor. Akif’in eserleri de bir mananın sırlarını taşıyan metinlerdir. Bildiğiniz gibi Akif, İstiklâl Marşı’nı sadece 2 günde yazdı. Bu bize çok kısa gelebilir. Ama bunun arkasında 20 yıllık bir safahat geçmişi var. Bir ön şuur var. İstiklâl Marşımızı Akif’in cümle kapısı olarak değerlendirirsek, bu cümle kapısından girebilmek için Akif’i tanımak, bilmek, o şuura sahip olmak gerekiyor. Bu şuur ne diyecek olursak, Akif’in çizdiği medeniyet havzasının temelinde vahiy vardır. Kur’an vardır. Dolayısıyla Akif’in şiir dünyasına girdiğinizde, bazı kelimelerin ilhamını nereden aldığını görebiliriz. Mesela ilk kıtada ‘korkma’ ifadesi geçiyor. Bu ifade hem Tevbe Suresinde var. Hem de bildiğiniz gibi Sevil Mağarasında Hz. Peygamber ve Hz. Ebubekir arasında geçen diyalogda var. Endişeye kapılan Hz. Ebubekir’e ne demişti Peygamberimiz, ‘Korkma ya Ebubekir, Allah bizimledir.’ İkinci mısrada hilal sözcüğü geçiyor. Biliyorsunuz, hilal aynı zamanda İslam’ın bir imgesi, iz düşümü ve meteforudur. Bu örnekleri daha da artırmamız mümkündür. Dolayısıyla Mehmet Akif’in eserleri, bir mananın sırlarını taşıyan metinlerdir.”

KSÜ İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğr. Gör. Ahmet Görüzoğlu ise İstiklâl Marşı’nın sanatsal yönlerini anlattı. İstiklâl Marşı’nda yer alan dizelerin, Müslüman Türk milletinin en temel özelliklerini taşıdığını anımsatan Görüzoğlu, “İstiklâl Marşımız 12 Mart 1921’de kabul edildikten sonra 1922’den itibaren bestelenmeye başlıyor. Bu bestekarlar içerisinde tabi Osman Zeki Üngör, Ali Fuat Çağatay ve İsmail Hakkı Beyler var. Ali Fuat Bey klasik Türk Müziği tarzında Acemaşiran makamında besteliyor ve 1924 ila 30 arası resmi olarak kabul ediliyor. Bu makam Batı musikisinde majör makamlara denk gelir ve sesleri, tınıları, kahramanlık ifade eden bir tarzdır. İsmail Hakkı Beyin eseri ise rast makamındadır. Bugün okuduğumuz bildiğimiz tarz ise Osman Zeki Üngör’e aittir. Üngör, eseri 1922’de besteliyor ve 1930’dan sonra bu eser kabul ediliyor ve günümüze kadar bu şekilde geliyor” şeklinde konuştu.

Görüzoğlu, konuşmasının ardından yaylı tambur eşliğinde Ali Fuat Çağatay’ın bestelediği şekliyle İstiklâl Marşı’nı ve Türk Sanat ve Türk Tasavvuf Müziği’nden eserler seslendirdi. Etkinlik, Prof. Dr. Burcu Erşahan, Doç. Dr. Melike Somuncu, Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Tuncer Okumuş ve Dr. Öğr. Üyesi Ümmet Soydemir tarafından panelistlere teşekkür belgesi takdimi ile son buldu.
 

Bakmadan Geçme

Gazetecin - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!