• Haberler
  • Diğer
  • TBMM Başkanı Yıldırım'a Fahri Doktora Unvanı Verildi!

TBMM Başkanı Yıldırım'a Fahri Doktora Unvanı Verildi!

TBMM Başkanı Yıldırım'a Fahri Doktora Unvanı Verildi!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Üsküdar Üniversitesi'nin 2018-2019 Akademik Yılı Açılışı ve TBMM Başkanı Binali Yıldırım'a Fahri Doktora Takdim Töreni, üniversitenin Altunizade yerleşkesinde gerçekleştirildi. TBMM Başkanı Binali Yıldırım, bugün artık bilgiyi üreten, bilgiye sahip olan, geliştiren, hayatın içine sokan toplumların iki adım önde gittiğini belirterek, "Bu toplumlar gelişmiş toplumlar sınıfına dahil oluyor. Bilginin yeni düşünme biçimleri getirdiğini, yerleşik anlayışları da temelinden sarstığını ifade etmek isterim. Bu nedenle içinde bulunduğumuz çağın adı bilgi çağı, toplumun adı bilgi toplumudur." dedi. Üsküdar Üniversitesi'nin 2018-2019 Akademik Yılı Açılışı ve TBMM Başkanı Binali Yıldırım'a Fahri Doktora Takdim Töreni, üniversitenin Altunizade yerleşkesinde gerçekleştirildi. Törende, Yıldırım'a fahri doktora takdimi, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından yapıldı. Yıldırım, törende cübbe giymesinin ardından yaptığı konuşmada, öğrenmenin yaşının olmadığını belirterek, "Okumayı bıraktığınız an yaşlandınız demektir. İster 60, ister 20 yaşında olun okumak insanı genç tutar. Onun için gençler okuyacağız. Daha çok okuyacağız." diye konuştu. Okumanın insanları bir anlamda törpülediğini, kavgacı kimliğini tamamen ortadan kaldırdığını dile getiren Yıldırım, okumanın her şeyi karşılıklı anlayışla halletmenin daha doğru olduğu noktasına getirdiğini aktardı. TBMM Başkanı Yıldırım, İngiltere'de bir yılda 6 bin 500 kişinin intihar ettiğini bu nedenle ülkede bakanlık kurulduğunu anlatarak, "Ölümler her yerde var sebepleri farklı. Kimi yoksulluktan, yokluktan, anarşiden, terörden hayatını kaybediyor, kimisi de maalesef yalnızlıktan, bunalımdan hayatını kaybediyor ama sonuç değişmiyor." diye konuştu. Bugün Türkiye'de 206 üniversite bulunduğunu, bu sayısının 2002'de 76 olduğunu aktaran Yıldırım, bunlardan 129'unun devlet, 72'sinin vakıf, 5'in de vakıf meslek yüksekokulu olduğunu anlattı. Yıldırım, İstanbul'un bir dünya şehri olduğu kadar, aynı zamanda bir üniversite şehri de olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: "İstanbul'un nüfusunun yüzde 10'u kadarı üniversite öğrencisi. 13'ü devlet, 44'ü vakıf, 4'ü de vakıf meslek yüksek okulundan oluşan, toplam 61 üniversitemizde bu öğrenciler eğitimlerini görüyorlar. Üniversite öğrencilerinin Türkiye genelinde beşte biri İstanbul'daki üniversitelerde bulunuyor. Bu durum İstanbul'un ekonomik, sosyal, kültürel hayatının yanında, tarihi birikiminin de doğal sonucudur. Esasen ülkemizdeki üniversitelerin atası da İstanbul'dur. Bugün İstanbul Üniversitesi'nin kitabesine baktığımızda 1453 yazdığını görürüz. İstanbul Teknik Üniversitesi, benim de okuduğum üniversitenin kuruluş yılı 1773'tür. Burada gençler bir hususu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Zannedilir ki ilk üniversiteyi Batılılar kurmuştur. 1088'de kurulan Bologna Üniversitesi'nin dünyada açılan ilk üniversite olduğu söylenir. Bu kocaman bir yalandır. Ondan 229 yıl önce Tunus'un Kayrevan şehrinde Müslümanlar ilk üniversiteyi kurmuştur. Dolayısıyla Orta Çağ bizim medeniyemizde yoktur. Orta Çağ, Batı'da icat edilmiş bir kavramdır. Onların Orta Çağ dediği dönemde bilimin, hikmetin zirve yaptığı bir İslam dünyası vardı. İbn-i Rüştler, Farabiler, Ali Kuşçular, Mirza Uluğ Beyler hepsi Batı dünyasının ilham aldığı pozitif ve diğer bilim dallarının temellerini atmıştır. Yunan filozoflarına öncülük, rehberlik etmişlerdir." TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Üsküdar Üniversitesi'nin genç bir üniversite olduğunu, 2011'de kurulduğunu ifade ederek, akademik kadrosuna bakıldığında da ülkenin sahasında söz sahibi değerli akademisyenlerin ders verdiğini söyledi. Temelleri 1999'da NP Grup tarafından atılan Üsküdar Üniversitesi'nde 19 binin üzerinde gencin eğitim gördüğünü, aldıkları formasyon eğitimiyle istikbalin umudu haline geldiklerini ifade eden Yıldırım, "Çünkü Üsküdar Üniversitesi, gerçekleri arayan pozitif bilimlerle iyi, güzel ve doğruyu arayan sosyal bilimleri buluşturan bir üniversitedir. Arkadaşlarımız üniversitenin Türkiye'nin ilk davranış ve sağlık temalı üniversitesi olduğunu söylediler bana." diye konuştu. Yıldırım, çağın ihtisaslaşma çağı olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Günümüzde her alanda, her konuda iyi olmak mümkün değil. 'Her işi yaparım ağabey' dönemi artık tarihte kalmıştır. İnsanlar ve kurumlar artık belirledikleri alanlarda referans gösterilecek işler yapmaya yöneliyorlar. Üsküdar Üniversitesi'nin de bu çerçevede nöroloji, psikiyatri, psikoloji birlikteliğini gerçekleştirerek, teşhisten tedaviye çok disiplinli yaklaşımı Türkiye'ye taşımaya çalıştığını görüyoruz. Bu yönüyle diğer üniversitelerden ayrılan bir üniversite olduğunu da söyleyebilirim. Bu arada sağlık bilimlerini klasik alandan bilgisayar tabanlı gerçeğe taşımaya çalıştığı da bir gerçek. Üniversitenin bu vasfının psikoloji ve davranışsal sağlık bilimlerine ilgi duyan gençlerimize iyi hitap ettiğini söyleyebilirim. Evren, şehir manasına gelen üniversite yerelden evrensele ulaşmanın kapısıdır. Evreni bir bütün olarak kabul eder, insanlığın birikimlerinden yararlanarak farklı inanç, düşünüş ve yorumlarla yeni bir senteze ulaşmaya çalışır. Bu noktada ideolojik, doğmatik davranmamak çok önemlidir. Bilgiyi sistematik şekilde üretmek, akademik düşünceyi öğretip, analiz gücünü elde etmek için üniversitelere ihtiyaç olduğu aşikar. Farklılıkları zenginlik olarak görüp, iletişim ve istişare kültürünü geliştirerek, demokrasiyi olgunlaştırmak için yine üniversitelere ihtiyacımız var. Bu manada sağlık, mühendislik, sosyal bilimler gibi sahalarda, bilgi ve değer üreten üniversiteler insanlık ailesine çok büyük katkı sağlıyor. Bugün artık bilgiyi üreten, bilgiye sahip olan, geliştiren, hayatın içine sokan toplumlar iki adım önde gidiyor. Gelişmiş toplumlar sınıfına dahil oluyor. Bilginin yeni düşünme biçimleri getirdiğini, yerleşik anlayışları da temelinden sarstığını ifade etmek isterim. Bu nedenle içinde bulunduğumuz çağın adı bilgi bilgi çağı, toplumun adı bilgi toplumudur." Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de rehberlik ettiği alfabe okur yazarlığında 95 yılın geride bırakıldığını ve bu noktada alfabe okur yazarlığında yüzde yüze yaklaşıldığını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yüzde 100 olmadık ancak iş bitti mi? Bitmedi. Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde önümüze bilgisayar okur-yazarlığı diye bir alan çıktı. Şimdi alfabe okur yazarı olmak yetmiyor. Bilgisayar okur-yazarı da olmak gerekiyor. Günlük hayatımızı tamamen kuşatan bilgisayar ve internet üzerinden seyahat, devlet, işimizle gücümüzle olan bütün konuları artık cep telefonundan, internetten yapmak zorunda kalıyoruz. Eğer bilgisayar üzerinden işlem yapamıyorsanız oldu okur-yazar değilsiniz. Onun için AB bilgisayar okur-yazarlığında, diğer adıyla bilgi toplumu hedeflerinde yüzde 70'lere geldi, daha ileri götüremiyor. Niye? Yaşlı nüfus bilgisayar çağının dışında. Onları bilgi toplumunun içine dahil etmek için çok özel projeler geliştiriyorlar. Sırf yaşlı kesime yönelik özel bilgisayarlar, telefonlar üretiyorlar. Gelişmelerin toplumun bütün kesimlerini kuşatması lazım. Eğer bir kesim işin dışında kalırsa o toplumda adaletsizlik olur, huzursuzluk olur, sorunlar büyür gider. Yaşadığımız sorunların esasında sebepleri, görünümleri farklı farklı olsa da işin özü tektir. Adaletli yönetim, adil paylaşım. Bu gerçekleşmediği zaman toplumlarda hastalıklar ya terör ya da yalnızlık ve yoksulluk şeklinde nüksediyor veya bencillik şeklinde önümüze çıkıyor." TBMM Başkanı Binali Yıldırım, "Özellikle son 15 yılda ülkemizin uyguladığı dış politika ve bölgemize ve dünya meselelerine karşı özgün tutumumuz belirli emperyal hedefleri olanların hoşuna gitmedi, canını sıktı. Değişik formatlarda üzerimize geliyorlar." dedi. Üsküdar Üniversitesi'nin 2018-2019 Akademik Yılı Açılışı ve Fahri Doktora Takdim Töreni'nde konuşan Yıldırım, Türkiye'nin ekonomide, sanayide yoğun bir bilgi üretimine ve uzmanlığa ihtiyacı olduğunu, aksi halde rekabet edemeyeceğini söyledi. Yıldırım, 150-200 yıllık geçmişi olan ve bununla övünen şirketlerin bulunduğunu ancak gelinen noktada bunun öneminin kalmadığını belirterek, şöyle konuştu: "20 yıllık şirketler 10 kat ciroya ulaşıyor. 10 kat daha az insan çalıştırıyor. Twitter, Google gibi şirketlerin mazisine bakın, 20 sene. Ama bugün anlı şanlı geleneksel şirketlerden 10 kat daha fazla ciroları var. Niye? Değişim. Geleneksel üretimden değişen teknolojiye geçiş bunlara bu kadar fark oluşturdu. Genç nüfusumuz bizim en büyük kaynağımız. Bunu göremeyenler var. Bakın petrol, doğal gaz mutlak üstünlüktür ama bunların bir ömrü var. Bizim mukayeseli üstünlüğümüz var. Nedir mukayeseli üstünlük? Genç nüfus. Bunu kullanabilirsek mutlak üstünlüğü olan ülkelerden çok büyük fark oluştururuz. Gençlik hem bugünümüz hem geleceğimizdir. 81 milyon nüfusumuzun üçte biri 24 yaş altında. Eğer gençlerimizi nitelikli hale getirip geleceğe tam donanımlı hazırlarsak yarının dünyasındaki yerimiz hedeflerimize uygun bir şekilde gelişecek ve en iyiler arasında yerimizi alacağız." Türkiye'nin bugün bazı sıkıntılar yaşadığını ifade eden Yıldırım, İbn-i Haldun'un "Coğrafya kaderdir" sözünü hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu coğrafya bizim kaderimiz, kaderden kaçılmaz. O halde bu coğrafyada ayakta kalabilmek büyük bir başarıdır. Türkiye ile neden uğraşıyorlar gençler? Eğer Türkiye edilgen bir ülke olsa bölgesel konular ve dünya meselelerinde 'Benim de bir fikrim, söyleyeceğim sözüm var' demese Türkiye'ye kimse bulaşmaz. Ama biz öyle demiyoruz, diyemeyiz. Taşıdığımız sorumluluğumuz gereği diyemeyiz. Bu topraklar, Avrupa ile Asya'nın lafta değil fiziki olarak da birleştiği yer. Boğaz iki kıtayı birbirinden ayırıyor. Sürekli bu topraklarda bizim ecdadımız medeniyetlerin çatışmaması, uzlaşması için büyük bir gayret göstermiştir." Gençlerin yarına dair asla umutsuz olmamalarını isteyen Yıldırım, gençlerin ideallerini, hedeflerini, aklın, bilginin rehberliğinde verimliliğe dönüştüreceklerini dile getirdi. TBMM Başkanı Yıldırım, Türkiye'nin son yıllarda yaptığı çalışmalara değinerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle son 15 yılda ülkemizin uyguladığı dış politika ve bölgemize ve dünya meselelerine karşı özgün tutumumuz belirli emperyal hedefleri olanların hoşuna gitmedi, canını sıktı. Değişik formatlarda üzerimize geliyorlar. Ya iç karışıklık çıkarmak gibi bir yol deniyorlar ya da toplumsal barışı zedeleyecek birtakım projeler deniyorlar. Olmadı yargı üzerinden darbe yapmaya kalkıyorlar. O olmadı fiziki darbe yapmaya kalkıyorlar. Bunları yaşadık. Gezi olaylarını, Ergenekon'u, Balyoz'u, 17-25 Aralık'ı ve nihayet 15 Temmuz'u beraber yaşadık. Onlarla muvaffak olamadılar, şimdi ekonomi üzerinden bir çalışma olduğu malum. Bunu biliyoruz. Sıkıntılarımız olduğunu da biliyoruz ama bu ülke bu sıkıntıların üstesinden gelir. Birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi bozanlara asla prim vermeyeceğiz. Hükümetimiz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gerekli tedbirleri alıyor. Bu sıkıntıların da üstünden geleceğiz." Birkaç gün sonra, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün destansı mücadelelerle kurup gençlere emanet ettiği cumhuriyetin yıl dönümü olduğunu dile getiren Yıldırım, kendilerinin de bu emanetin hakkını vererek Türkiye'ye dünyaca takdir gören eserler kazandırdıklarını söyledi. Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, hızlı tren gibi çalışmalardan bahseden Yıldırım, şunları aktardı: "'Bunlardan bize ne, bunlar karın mı doyurur?' diyenler olabilir. Evet karın doyurur. Eğer yolunuz olmazsa bir yere gidemezsiniz, seyahat de ticaret de yapamazsınız. İhracat da yapamazsınız, ekonominiz de büyümez. Türkiye 2002 yılında ben bakan olarak göreve başladığımda dünyada altyapı gelişmişlik düzeyi bakımından 194 ülke arasında 39. sıradaydı. Görevi bıraktığımda 9. sıradaydı. 12 yılda 39'dan 9. sıraya geldik. Altyapı olarak ilk on ülke arasına girdik. Başka hedeflerimiz var. Ekonomik büyüklük, sağlık, güvenlik gibi alanlarda da aynı hedefleri gerçekleştireceğiz. İşte kuruluş yıl dönümünde dünyanın en büyük havalimanının da açılışını yapacağız. Bütün etaplar tamamlandığında yılda 200 milyon yolcuya hitap edecek. Şu anda en büyük havalimanının yıllık yolcu kapasitesi 80 milyon. Bizim açacağımız ilk etap 90 milyon. Türkiye'ye bu yakışır mı? Elbette yakışır." Türkiye'nin ekonomik olarak çok iyi bir noktaya geldiği dönemde yaşanan olaylara da değinen Yıldırım, "Yeni havalimanının temelini attığımız, IMF ile yolumuzu ayırdığımız, faizlerin Osmanlı döneminden bile daha aşağıya yani 4,6'ya gerilediği gün Gezi Olayları başladı. Bu bir tesadüf olabilir mi gençler? Bunun üzerine çalışmanızı, düşünmenizi istiyorum. Oyun büyük ama bizim gençlerimiz var, geleceğimiz var. İstikbali de inşa edeceğiz. 'Gençler apolitik' diyenler yanıldılar. Bunu siz 15 Temmuz'da gösterdiniz. Alçak FETÖ'cülerin harekete geçtiği o gece Cumhurbaşkanımızın o geceki çağrısı ve bizim hükümet olarak kararlı duruşumuz sonucunda genci, yaşlısı, kadını, erkeği herkes sokaklarda, meydanlardaydı. Alçaklara geçit vermedik. Al renkli ay yıldızlı bayrağımız inmedi, ezanlarımız dinmedi. Alçaklara da derslerini verdik." diye konuştu. Gençlere üniversite öğrenimi ve sonrası için tavsiyelerde bulunan Yıldırım, üniversite mezunu olmanın devlette iş garantisi anlamına gelmediğini belirtti. "Üniversite mezunu oldu, hala ataması yapılmadı" gibi bir düşünce tarzının doğru olmadığını savunan Yıldırım, "29 milyon çalışanımız var hepsi devlette işe başlasa kimse 1 kuruş maaş alamaz. Devlet ihtiyacı kadar olanı alacak. Üniversite bize analitik düşünme yeteneği kazandıracak. Bize analiz, kabiliyet kazandıracak ve bizim ufkumuzu genişletecek. Ondan sonra istediğimiz işi yapalım." dedi. Öğrencilere dil öğrenmeleri konusunda tavsiyelerde bulunan Yıldırım, üniversitelerde bilimsel veri oluşturmaya yönelik deneysel çalışmaların mutlaka yapılması gerektiğini dile getirdi. Yıldırım, Türkiye'de referans verilen araştırmaların pek çoğuna bakıldığında Batılı üniversitelerin ya da araştırma kuruluşlarının isminin görüldüğünü aktararak, "Özellikle sosyal araştırmaların, kanaat oluşturmaya yönelik yönlendirmeye matuf çalışmalar olduğunu ifade etmek isterim. Batı ile Doğu'nun buluşma noktası olan modern ile geleneği bünyesinde yaşatan bir medeniyetten beslenen üniversitelerimizin bilgi, veri üretimi noktasında öncü olmaları kaçınılmazdır." diye konuştu. Yıldırım, 600 yıllık bir medeniyet mirasına sahip olunduğunu, bu medeniyete ait olan pek çok şeyin günümüzde yabancılardan tekrar öğrenilmeye çalışıldığını ifade ederek, mimariden sanata kadar birçok alanda mirasa sahip çıkılamadığı için bu noktada örnekler olduğunu belirtti. TBMM Başkanı Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz sıradan bir millet değiliz. Üç kıtada, 7 denizde hükmeden 619 yıl bir cihan devleti Osmanlı'nın varisiyiz. Bugün de dünyaya söyleyecek sözümüz var. Bu yüzden Cumhurbaşkanımız ne diyor? Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda, bu güvenlik konseyinin yapısının bugün dünyanın sorunlarına çözüm üretmekten çok uzak olduğunu ifade ederken 'Dünya 5'ten büyüktür' diyor. Bu 5 hikayesi nereden geldi, bu hakkı onlara kim verdi? İkinci cihan harbinden sonra bir daha dünyada savaş çıkmasın diye o savaşın galipleri öyle bir sistem kurdu. Niye? 'Biz savaşı önleyelim, bu yetkiyi alalım, önüne gelen bir maceraya kapılmasın...' Belki o günlerde doğrudur ama bugün savaş çıkaran bir yapıya dönüştü. Niye? Rekabet. Güç sahibi ülkelerin rekabetinden milyonlarca mazlum, mağdur insan hayatını kaybetti. Dolayısıyla bu yapı artık küresel, bölgesel barışa, huzura hizmet etmekten ziyade, bölgesel itilafların, anlaşmazlıkların, terörün daha da azmasına dolaylı olarak vesile oluyor." Birleşmiş Milletlerin verdiği bazı kararlardan örnekler sunan Yıldırım, "Siz bir ülke hakkında 200 tane karar alırsınız birine uymazsa bir şey yapmazsanız, bir başka ülke hakkında bir karar alıp o da 'yapmıyorum' derse tepesine çökerseniz hiçbir ülkeden Birleşmiş Milletler'e saygı bekleyemezsiniz. Kimi kast ettiğimi biliyorsunuz. İsrail. Yıllardan beri Filistin'i yok etmek için bütün uluslararası kuralları, etik değerleri çiğniyor. Birleşmiş Milletler de her seferinde ikaz ediyor ama hamisi var 'Ben razı değilim' diyor ve hiç bir müeyyide uygulamadı. Bir yerde Rohingyalı Müslümanlar etnik temizlikten geçiriliyor, yerlerinden, yurtlarından ediliyor, karar alınmıyor. Orada da beş biraderlerden birisi 'Ben razı değilim' diyor. İnsan ölüyor kardeşim, insanlık yok oluyor, sen neye razı olmuyorsun? Onun için mutlaka bu sistemin küresel barış üretmesi için gözden geçirilmesi gerekiyor. Haklı olarak da Cumhurbaşkanımız bunu her platformda ifade ediyor." şeklinde konuştu. Binali Yıldırım, bu nedenle yeniden hakkı, hikmeti, ahlakı, adaleti, hürriyeti üstün tutup, insanlığa değer veren, veri üreten bir medeniyet olmak mecburiyetinde olunduğunu ifade etti. Yıldırım, TBMM olarak, üniversitelerin bilim üretmek için ihtiyacı olan gerekli şartları hazırlamaya yönelik birçok adım attığını, daha da ihtiyaç olursa bunların da yerine getirileceğini aktardı. TBMM Başkanı Yıldırım'ın konuşması öncesi Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, törenin açılış konuşmasını yaptı ve akademik yılın ilk dersini verdi. Ardından "Akademik Yükselme Cübbe Giyme Merasimi" gerçekleştirildi. Törende doktor öğretim üyeliği, doçentlik ve profesörlük unvanı alan hocalara yeni cübbeleri takdim edildi. Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan'ın, fahri doktora gerekçesini okumasının ardından Rektör Tarhan, Yıldırım'a Fahri Doktora unvanını takdim etti. Rektör Tarhan, ayrıca Meclis Başkanı Yıldırım'a "Üsküdar Üniversitesi Hisseden İnsan Heykeli" ve tablo hediye etti.

Bakmadan Geçme