Bilir misin, gerçekten bilir misin, yoksa sözde bilir misin, bu Dünya nasıl bir yerdir.
Düşünmeden ve üzerinde kafa yormadan nasıl bileceksin?
Vallahi, üzerinde düşünmeden ve tefekkür etmeden bir şeyin künhüne (özüne ve çekirdeğine) vakıf olamazsın. Bir şeyin üzerinde düşünmeden ve tefekkür etmeden ancak kabukta kalırsın ve kabuğu görür ve çekirdeği görmediğin için, “cevizi kabuk sanırsın.” Dünya’yı “oyun-eğlence yeri sananlar” gibi.
Elinize bir ceviz alın ve ona sathi (yüzeysel) bakın ve üzerinde hiç düşünmeyin, varacağınız sonuç şudur : “Bu bir tahta benzeri, ahşap gibi bir şey. Yuvarlağa benziyor ancak yuvarlak da değil.” İçindekini görmeyi arzulamazsanız, onun yiyecek bir şey olduğunu farketmezseniz, elinizdeki cevizi fırlatıp atarsınız.
Ancak kabuğa değil de öze, çekirdeğe ve içe odaklanmış ruhlar, aklını kullanan kişiler, cevizin içine odaklanır ve onu araştırır, açar ve içindeki cevizi görür ve “işte asıl hedef buymuş, kabuk sadece bir ambalajmış, bu ceviz insan için faydalı bir yiyecekmiş, dışı değil içi faydalıymış” der.
Gelelim Dünya’ya! İnsanların belki de %90’ı aynen cevizin kabuğunda kalan ve kabuğuna aldananlar gibidir. Yani Dünya’yı anlamaya ve maksadını kavramaya kafa yormuyorlar Dünya’daki asıl bulunma gerekçelerini düşünmeden burada oyalanıp gidiyorlar.
Vah onlara! Yazık onlara! Veyl onlara! Cevizi kabuk sananlara, Dünya’yı keyif yeri sananlara yazıklar olsun!
Cevizi fırlatıp attın ve içindekini yemedin, diyelim. Çok fazla kaybın olmaz. Ancak, mazallah, Dünya’yı tanımadın ve gerçek maksadını düşünmedin, diyelim. Yandın, yandın, yandın.
Geçen gün bir arkadaşımı pastanesinde biraz oturdum. Yer Pazarcık idi. O pastanenin yanında bir kahvehane var idi. Oradaki lavabodan yararlanmak için kahvehane tarafına gittim. İçeriye girmedim ve o kahvehanenin penceresinden içeriye bakarak yaklaşık beş dakika kadar, “içeride iskambil kağıt oynayıp, okey oynayıp, çeşitli eğlence ya da kumar vasıtaları ile sabahtan akşama kadar adeta zaman öldüren ve her gün, her gün orada ömür tüketenleri (bir kısmı işsiz, bir kısmı emekli insanları) izledim.” Gerçekten bomboş ve gerçekten düşüncesizlerdi. Hayvanlardan farkı vardı, ancak onlar, o farkın farkında değillerdi. Sanki bu Dünya’ya kağıt, iskambil oynamaya, okey oynamaya, çene çalıp zaman öldürmek için gelmişler gibiydiler. Akılları mı yoktu? Öyle değillerdi. Hepsi akıllıydı ve “akıl onlara büyük sorumluluk yüklüyor ve hayatı değerlendirmeleri gerektiğini” söylüyordu. Ancak akıllarını değil nefislerini dinliyorlardı. Gerçekten o kahvehanede, o masa sandalyeler arasında, hayatlarını bomboş geçirip sürekli kağıt ve okey oynanıp ömür tüketiyorlardı. İnanılmaz bir durum idi. Ancak gerçekti. İçerisi sıcak, dışarısı soğuk olduğu için buğulu, nemli camların ötesinden baktım onlara, izledim onlara çok üzüldüm. “İnsan olduklarının farkında olmayan o zavallılar için çok üzüldüm.” Onlar, Dünya’nın gerçek manasını kavrayamamış ahmaklardı, onlar.
Daha fazla uzatmayalım. Anlayan anladı. Onlar bu yazımı okur mu, anlar mı bilmem. Ben tüm Dünya’ya hem bu yazımla ve hem de şu şiirimle sesleniyorum:
Gelir bu dünya
Bilir misin, nasıldır bu Dünya?
Çok hoş, çok tatlı, çok güzeldir, güya.
Esasında baştan sona bir rüya.
Bir hayal kadar gelir bu Dünya.
Hassas ruhlar için cehennemdir.
O en büyük put, yani sanemdir.
En büyük mahpus, çilehanemdir.
Zihnime dört duvar gelir bu Dünya.
Fikrime kim hudut çizebilir?
Ahiret sızımı kim çözebilir?
Ruhum huzurla nasıl yüzebilir?
Ufkuma çok dar gelir bu Dünya.
Vuslat arzusu derinden vurur.
Bir o yana bir bu yana savurur.
Hasret acısı, yakar, kavurur.
İçime ateş, nar gelir bu Dünya.
Dağ taş dinlemez, yorar, kat ettirir.
Gittikçe hayatı berbat ettirir.
Bir güldürür, bin feryat ettirir.
Ruhuma ahuzar gelir bu Dünya.
Değersizdir o, inci, yakut değil.
Fani, geçicidir o, asıl yurt değil.
Yerinde durmaz, mazbut değil.
Kalbime ağır gelir, bu Dünya.
Keşke, gökte uçan kuş olsaydım.
Dağdan dağa uçup hoş olsaydım.
Hiç sorumlu olmayıp boş olsaydım.
Aklıma pek zor gelir bu Dünya.
Ruhum asla asla olmaz tatmin.
O yaratılmıştır öteler için.
Boşa uğraşma, tutmaz bu perçin.
Sanma ki karar gelir bu Dünya.
Sanma ki karar gelir bu Dünya.
Vesselam.