Ahmet Sandal

Havası ve parası için üniversite okumak

Ahmet Sandal

"Bugün talebelik artık ilim yolculuğu değil, diploma avcılığıdır." Mütefekkir Nurettin Topçu bu sözü söylediğinde muhtemelen tarihler 1960'lı yıllardır. Aradan geçen bunca senelerden sonra ilim ve diploma karşıtlığında yine kazanan taraf diploma oldu.
Esas artık konu yalnızca diploma da değil. Diploma ve diplomadan da öte ayrı bir hâl aldı üniversite okuma işi. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun ilim ve araştırma için değil, başka maksatla üniversite okudukları bir gerçektir. 
Ben bu gerçeği yazımızın başlığında “hava ve para” diye özetledim. Elbette bunca üniversite öğrencisini, tarihlerden bu yana mezun olmuş ya da mezun olacak milyonlarca üniversite öğrencisini yalnızca diploma almak, yalnızca hava ve para için okumak ile suçlayamam. Nice nice üniversite öğrencimiz elbette ilim tahsil etmek için de okumaktadır. Bu bakış açısıyla “sözüm meclisten dışarı” diyorum. 
Bunu böylece belirttikten sonra gelelim “sırf diploma”, “hava ve para” için üniversite okuma meselesine.
Evet, bu satırların yazarı 1980'li yıllarda liseden mezun olduğu o günlerde şunu net olarak müşahede etti. Tıp Fakültesini para için, Hukuk Fakültesini hava için, öğretmenliği yani Eğitim Fakültesini hiçbir şey olmazsa iş sahibi olmak için ve benzeri nedenlerle üniversiteler tercih ediliyordu. Yani ilim kimsenin umurunda değildi. Tek hedef diploma yani bir meslek sahibi olmaktı. Evet durum böyleydi. (Ben de bir fakir aile çocuğu olarak elbette üniversiteye iş sahibi olmak için gittim. Kahramanmaraş Pazarcık’tan Ankara’ya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine iş sahibi olmak için gittim. Tabi benim tek nedenim bu değildi. Siyasetçi olmak ve siyaset ile hizmet etmek de benim bir hedefim idi. Siyasal Bilgiler ismi dahi o nedenle hoşuma gidiyordu.” Ancak birçok öğrenci üniversiteye iş ve geçim (iaşe) için gidiyordu. 
Durum bizim öğrencilik yıllarımızda böyleydi de şimdi değişti mi? Biraz değişti. Tıp Fakültesi dışında hiçbir üniversite mezunu için iş garantisi yok. Günümüzde Tıp Fakülteleri iş garantisi olduğu için ve para getiren bir meslek olduğu için tercih ediliyor. 
Tabi, Bilkent, Boğaziçi ve ODTÜ gibi üniversitelerin mühendislik bölümleri de iş garantili ve yüksek gelirli oldukları için tercih ediliyor. Hukuk Fakültesi de benzer şekilde havası-parası için tercih ediliyor. 
Hangi üniversite, fakülte ve bölüm olursa olsun, “diploma”, “hava-para” esas maksat olarak yer tutmaktadır. 
Gelelim asıl sorulması gereken soruya: “Diploma, hava ve para için üniversite okunulan bir toplumdan hayır gelir mi?"
Bu soru şu şekilde de sorulabilir: “Maddi getirisi olan bir diploma için ya da “hava ile para” için üniversite okunulan bir toplumdan hayır gelir mi?”
Şimdi bu soruya “hayır gelmez” diye hızlıca cevap verelim. Tabi bu soruyu bu cevabı verdikten sonra şu hususları da beyan etmek zorundayım.
Kapitalist bir toplumda, hayat şartlarının ve geçim (iaşe) sorunlarının had safhada olduğu bu acımasız toplumda, bu vahşi kapitalizmde ilim’den önce, araştırma yapmak’tan san önce, insanlar kimseye muhtaç olmamak için, bir geçim kapısı elde etmek ve üniversite okuyup oradan aldığı diploma ile işe girmek için okumak zorundadır.
Evet, buna aynen katılıyorum. Yani bu görüş yüzde yüz doğrudur. Bu doğru olduğu kabul edildikten sonra “diploma için”, “para için”, “ilim için değil de bir meslek edinmek için” okumak gayesinde olan öğrencilerimiz suçlanamaz. O öğrenciler mazur (haklı) görülür. 
“Hava için yani forslu bir görevim olsun, kaymakam, hakim ve savcı gibi havalı, forslu görevim olsun” diye okuyanlara ne diyeceğiz? Ya da “doktor olayım da çok para kazanayım, lüks bir hayatım olsun” diye okuyanlara ne diyeceğiz?
Onlara da esasında bu kapitalist toplumda çok fazla şey söyleyemeyiz. Bu toplumda makam ve mevki sahibi olmayanlar, fakir fukaralar çok da “adamdan sayılmıyor.” (Bu da acı ve açık bir gerçektir.) Evet dost acı söyler. Evet, dost açık söyler. Bu toplumun fertlerinin büyük kısmı insanlara makam ve mevkii için değer veriyor.
Bu toplum esasında “asıla değil taklide, öze değil şekle, kalbe değil kalıba” önem veriyor. Maalesef bu toplum bozuk bir durumda. Tamir edilmesi gerekir. 
Gerçi kılık kıyafete, makam ve mevkie insanlar tarihlerden beri önem vermektedir. 
Nasreddin Hoca’mızın “ye kürküm ye” fıkrasını anlatmanın tam sırası. 
Nasreddin Hoca yaşadığı şehirde, bir ziyafet ve merasim (tören) olduğunu duymuştur. O yere, yani ziyafet verilen yere, önce kılık ve kıyafeti gösterişsiz ve hatta hırpani bir vaziyette gelmiştir.  Nasreddin Hoca, o haliyle kapıdan kovulur. Bir müddet sonra aynı yere, yani ziyafetin verildiği yere, gösterişli bir kürk giyerek gelen Nasreddin Hoca kapıda izzet ve ikramla, saygıyla karşılanır. Bunun üzerine Hocamız sofraya oturduğunda kaşığı uzatmaz, kürkünün ucunu uzatarak “ye kürküm ye” diyerek hakikatli bir mesaj verir. 
Bu fıkradan sonra çok yerde beyan ettiğim hususu burada da beyan ediyorum. Birçok yerde söylediğim ve her daim düşündüğüm bir husustur ki Nasreddin Hoca fıkraları gülmek için değil düşünmek içindir. Nasreddin Hoca da bir Evliya'dır. Keramet sahibi muhteşem bir kişidir. Allah ahirette komşu eylesin. Evliyaullah (Allah Dostu) Nasreddin Hoca bizlere çağlar ötesinden ışık tutmaktadır. İnsanların dış görünüşe ne kadar da itibar ettiğini ve şekle, mazrufa önem veren insanoğlunun bu özelliği ile ne kadar da aldandığını, Nasreddin Hoca çağlar ötesinden beyan etmektedir.
Nasreddin Hoca’dan sonra bu toplumda çok şey değişmedi. Yine gösteriş önde, yine kılık kıyafet ve makam-mevki önde. Bu topumda yine mal-mülk sahipleri, servet ve para sahipler değer görüyor. Bu ahvalde ilmi ve araştırmayı kim ne yapsın!
İşte bu ahvalde insanlar havası, parası ve diploması için üniversite okuyorlar. Bu ahvale bir de kapitalizm eklendi ki, bir de vahşi-acımasız kapitalizm eklendi ki, “ilim ve araştırma karın doyurmuyor” mantığıyla insanlar başka gayelerle, geçim derdiyle üniversite okuyorlar. 
Maalesef, acı ve açık gerçek. Bu durumu böylece özetledim. 
İnşallah kapitalizm belasından kurtuluruz da gerçek ilme, gerçek üniversitelere kavuşuruz. 

Yazarın Diğer Yazıları