“Bekleme sürelerinin sonuna vardıklarında, onları ya meşrû ölçüler içinde ve haklarına riâyet ederek nikâhınız altında tutun ya da onlardan meşrû ölçüler içinde ve haklarına riâyet ederek ayrılın. İçinizden adâlet sahibi iki kişiyi de şâhit tutun. Ey şâhitler! Siz de şâhitliği Allah için dürüst ve dikkatli bir şekilde yapın. Allah’a ve âhiret gününe inananlara verilen öğüt budur. Kim Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakınırsa, Allah zorluklar karşısında ona bir çıkış kapısı açar.
Onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenip dayanırsa Allah ona yeter. Allah buyruğunu mutlaka gerçekleştirir. Allah, her şey için belli bir ölçü koymuştur.”
(Talak Suresi, 2-3)
Evet, iki ayet-i kerime meali ile yazımıza başladık ve oradan devam edelim.
Bu toplumun fertlerinin en büyük kusuru ve sorumsuzluğu, “suskun” olmasıdır.
Suskun derken şunu kastediyorum.
Kendine yapılan bir haksızlık oldu mu “aslan kesilir.” Etrafında bir haksızlığa şahit oldu mu “kuzu kesilir.”
İşte bu bariz özelliği ile bu toplum, Allah’ın emirlerinden fersah fersah uzak, doğruluktan fersah fersah uzak, adaletten fersah fersah uzak, hiç de makbul olmayan bir toplumdur.
Esasında günümüzde birçok kapitalist toplum böyledir. (Zaten bu yazıda genel olarak bir kapitalist sömürü toplumu eleştirisi bulacaksınız.)
Kapitalist toplumda şu aşağıda 13 atasözü diye yutturulan (esasında hata sözü) durumlar geçerli olduğu için “herkes kabuğuna çekilmiş salyangoz” gibidir.
İşte o hata sözleri.
1-“Gemisini kurtaran kaptan.”
2- “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.”
3-“Elle gelen düğün bayram.”
4-“Gözlerimi kaparım, vazife yaparım.”
5-“Kıl beşi, kurtar başı.”
6-“Her koyun kendi bacağından asılır.”
7-“Üzümü ye, bağını sorma.”
8-“Bal tutan parmağını yalar.”
9-“Köprüye geçene kadar ayıya dayı de.”
10-“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.”
11-“Bekarlık sultanlıktır.”
12-“Altta kalanın canı çıksın.”
13-“Dünya’da mekan, Ahirette iman.”
En sondan başlayalım.
İman bize bu Dünya’da gerek. Bu Dünya’daki iman bizi Ahirette mekana (Cennete) götürür. Öyleyse “Dünya’da iman, Ahirette mekan” diye bir anlayış içinde olmalıyız.
Dünya’da mekan, rahatlık ve huzur diye bir hedef kafalara, zihinlere yanlış bir şekilde yerleştirilerek Ahiret, bu topluma ve tüm kapitalist toplumlara unutturulmuş.
Ahiretin unutturulduğu bir toplumun fertleri, şâhitliği Allah için yapabilir mi?
Ahiretin unutturulduğu bir toplumun fertleri, adaletli olabilir mi?
Ahiretin unutturulduğu bir toplumun fertleri, fakirlere, mazlumlara kol-kanat gerebilir mi?
Atasözü diye yutturulan şu söze bakar mısınız?
“Altta kalanın canı çıksın.”
Atasözü diye yutturulan şu söze bakar mısınız?
“Gemisini kurtaran kaptan.”
Atasözü diye yutturulan şu söze bakar mısınız?
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.”
Atasözü diye yutturulan şu söze bakar mısınız?
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.”
Bu minvalde yaşayan ve yukarıda sıraladığım 13 hata sözü doğrultusunda pısırıklaştırılmış bir toplumun fertlerinden hayır gelebilir mi?
Böyle bir toplumun fertlerinden adalet beklenebilir mi?
Böyle bir toplumun fertlerinden şâhitliği Allah için dürüst ve doğru şekilde yerine getirmeleri beklenebilir mi?
“Cevap elbette hayırdır.”
Maalesef bu cevap “hayır”, ancak hayırsız bir hayırdır.
Beyan ettiğim o meşum (uğursuz) 13 hata sözü doğrultusunda pısırıklaştırılmış bir toplumun fertlerinden asla hayır gelmez.
Kapitalist sömürü düzeninin hakim olduğu bu toplumdan adalet de beklenmez, şahitliği Allah için yapmaları da beklenmez.
Bir kişi Allah’a ve Resul’üne iman ediyorsa, mümince yaşamak istiyorsa önce kapitalist sömürü düzenini reddedecek.
Yani önce “la” diyecek yani “yok” diyecek. Neye yok diyecek. Kapitalist sömürü düzenine yok diyecek. Neye var diyecek? “Allah’ın adil nizamına var diyecek.”
“Lailaheillallah” diyen bir kişi Allah’tan başka ilah yoktur, diyor.
Bunu gönülden ve bilinçle diyen bir mümin, Allah’ın nizamından başka nizam yok diyecek.
Allah’ın nizamından başka nizam kabul eden küfre düşer.
Biz Yüce Rabbim'in nizamından başka nizam kabul etmiyoruz. Bu kabul ettiğimiz nizam “şeriattır.” Şeriata Kur’an'dır.
Evet, biz Allah’ın izniyle şahitliğe böyle en başta şeriata inandığımızı ifade ettikten sonra başlar ve sosyal hayatın tüm alanlarında şâhitliği Allah için yaparsak öylece adaleti sağlayabiliriz. Bu tüm insanlık için huzur ve güven demektir, vesselam.
Ve ayetin hükmü tecelli edecektir.
“Kim Allah’a güvenip dayanırsa Allah ona yeter. Allah buyruğunu mutlaka gerçekleştirir.”