İbrahim Baykut

Felaketlerin gölgesinde bir şehir, Kahramanmaraş

İbrahim Baykut

6 Şubat depreminden bu yana Kahramanmaraş, adeta yıkımların ve yeniden ayağa kalkma çabalarının sembolü haline geldi. Ancak şehir, bu defa doğanın başka bir yüzüyle sınandı: Fırtına. Günlerdir beklenen bu sert rüzgar, uyarılara rağmen kentin üzerine karabasan gibi çöktü. Kent bürokrasisi ise bu sınavdan da ne yazık ki sınıfta kaldı.

Meteoroloji günler öncesinden uyardı: “Kuvvetli fırtına geliyor.” Hatta kent için turuncu alarm bile verilmişti. Ancak bu uyarılar, kenti koruyacak etkili tedbirlere dönüşemedi. İnsanların can ve mal güvenliğini sağlamayı hedefleyen basit tedbirlerin bile eksik kaldığını gördük. Deprem sonrası zaten hassaslaşan altyapı ve binalar, fırtınanın kuvvetine dayanamadı. Çatılar uçtu, direkler devrildi, ağaçlar kökünden söküldü ve birçok bölgede enerji kesintileri yaşandı. Hatta çocuklarımızı emanet ettiğimiz bir okulun çatı duvarı uçtu. Araçların üzerine düşen moloz yığınlarından bir aileden 3 kişi yaralandı. Ya okullar açık olsa ve o molozlar maazallah öğrencilerin üzerine düşseydi? Kim verecekti hesabını?

Bu tabloyu görüp sormadan edemiyoruz: Neden krizlere daha hazırlıklı bir yönetim modelimiz yok? Afetler sonrası acil müdahale ve önleme mekanizmalarını güçlendirmek, böyle olaylar yaşanmadan önce bir öncelik değil mi? Zaten ulaşım ağı çöken bu şehirde trafik ekipleri yoğun bölgelerde neden uygulama yapmaz. Mesela, Trabzon Caddesi ile Azerbaycan bulvarının kesiştiği nokta ya da Cahit Zarifoğlu Caddesi veya Madalyalı ve Hal kavşağında. Trafiğin yoğun olduğu ve trafiğin aktığı yönler belli. Neden önlen alınmaz ki? Bence Tebdil-i Kıyafet bir gün vaktinizi bu şehir için ayırın.

Depremin travması henüz tazeyken, fırtınanın getirdiği yıkım şehri bir kez daha sarstı. İnsanlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük bir yük altında. Bu durum, yerel yönetimlerin ve bürokrasinin sorumluluğunu daha da artırıyor. Ancak görünen o ki, krizlerin art arda gelmesi yönetimde bir tür tükenmişlik sendromuna yol açmış. Bu da vatandaşların güvenini ve sabrını zedeliyor.

Her felaket bir ders içerir. Kahramanmaraş’ın dersi ise açık: Kriz yönetiminde daha proaktif ve planlı olunmalı. Fırtınalar, depremler ya da başka afetler olsun, kent bürokrasisinin etkin bir koordinasyon sistemi oluşturması şart. Bu, sadece bürokratik bir gereklilik değil; aynı zamanda insan hayatını koruma adına bir zorunluluktur.

Bir diğer önemli nokta ise vatandaşların bu süreçlere dahil edilmesi. Eğitimlerle, bilinçlendirme kampanyalarıyla ve yerel iş birliği projeleriyle halkın da sürecin bir parçası haline getirilmesi gerekiyor.

Kahramanmaraş, felaketlerin ardından güçlü bir şekilde ayağa kalkma potansiyeline sahip bir şehir. Ancak bu potansiyelin gerçeğe dönüşebilmesi için güçlü bir yönetim iradesine, etkin kriz planlarına ve şehrin dayanıklılığını artıracak adımlara ihtiyaç var. Artık ders almanın ve harekete geçmenin zamanı. Çünkü her yeni felaket, gecikmiş önlemlerin acısını daha derin hissettiriyor.

Bu kenti korumak, sadece bürokrasinin görevi değil tabi ki hepimizin ortak sorumluluğunda. Bu şehirde ikamet eden 1 milyon 130 bin 114 kişinin artık elini taşın altına koyma vakti geldi.

Ya ders alacağız ya da her doğa olayından sonra aynı şeyleri konuşacağız.
 

Yazarın Diğer Yazıları