Bugün 17 Haziran 2023 ve üniversite imtihanlarına/YKS girecek 3,5 milyon gencimiz için hayatın dönüm noktalarından birisidir... Elbette, heyecan doruktadır... Dualarımız; geleceğimiz gençlerimizedir. Allah’ü Teâlâ zihin açıklığı versin, yâr ve yardımcıları olsun... Emeklerinin, çalışmalarının hayırlı semerelerine/neticelerine kavuşsunlar inşallah.
Başarılı olmanın birinci şartı "sebeplere” yapışmaktır... İmtihanlara elinden geldiği kadar iyi hazırlanmaktır..."Ekmeden buğday uman, aldandı, ziyan etti!" buyruluyor...
Maalesef; memleketimizde eğitim-öğretim sistemi tam rayına oturtulamadı... Dengesizlik ve çarpıklıklar vardır. Tabiî ki, işin uzmanı değiliz. Lâkin geçmişte yaşadıklarımız; görerek, okuyarak ve dinleyerek ilgilendiğimiz konular vardır...
1964 senesi üniversite giriş imtihanlarında merkezî test sistemine geçildi... Lise mezunu olarak bu uygulamanın ilklerinden bir öğrenci olarak çok acemilik çekmiştik... Önceden sistem hakkında tam bir bilgiye sahip olmamıştık... Öğretmenlerimiz de bu konularda tam bir bilgi sahibi değillerdi. Yâni, ani bir imtihan sistemine geçiş olmuştu ve herkes kendi başının çaresine bakmıştı... Yâni, hani bizde meşhur bir sözdür: "göç gide gide düzelir!" derler... Elbette, göçler için belki doğrudur ve tecrübe edilmiştir ama zamanımızda artık göçler bile plânlı programlı olduğu için geçerliliği kalmayan bir ifadedir...
Üniversite giriş sınavlarının merkezî test usulünün üzerinden yarım yüzyıldan fazla zaman geçerek tekâmül etti... Bu konuda herhalde fazla söze gerek yoktur.
Şimdi halledilmesi gereken bir problem, üniversite kapısındaki yığılmaların önlenmesidir...
Bugünkü İmtihanlara 3,5 milyondan fazla öğrenci girecek ama yükseköğrenim öğrenci kontenjanı 1milyon 111 bin diye açıklandı... Şimdi sorumuz şudur: "Geriye kalan 2,4 milyon öğrenci ne yapacaktır... Bunun, gençlerimiz üzerindeki işsizlik, sosyolojik ve psikolojik sonuçları iyi tahlil edilerek baştan tedbir alınmalıdır...
2002'de hükûmet kuran AK Parti bu konularda tedbir aldı ve almaya devam ediyor... Mesela, ilkokuldan sonra, sanata, bir mesleğe teşvik ve yöneltme vardır. Organize sanayi bölgelerindeki çıraklık, kalfalık ve ustalık eğitim merkezleri faaldir...
Liselere geçiş imtihanları bir nebze olsun, lise sonrası yığılmaları önlüyor ve işin başında gençler başka eğitim alanlarına yönlendiriliyor...
Elbette, herkes evladının üniversite okumasını arzu eder. Ama şart değildir. Esas olan, evlatlarının kabiliyetine uygun olarak hayata hazırlanmalarıdır. Sevdikleri bir işi yapmalarıdır. Hayat boyu mutluluk buradadır... Unutmayalım ki, "zorla güzellik olmaz!"
Sanat okullarının, meslek liselerinin güzel neticelere ulaştığı malumdur... Tabi ki, bütün bunların belli bir süre sonra meyvelerini tam vermeleri normaldir...
Üniversitelerin Anadolu'da yaygınlaştırılması da iyi oldu. Başlangıçta, malum çevreler karşı çıktılar... Şimdi görülüyor ki, bu üniversiteler birçok bakımdan bu çevreleri utandırdı. Çünkü, işine dört elle sarılan üniversite yönetimleri, eski ve köklü üniversitelerle yarış etmeye ve çok başarılı işler çıkarmaya ve öğrenci yetiştirmeye başladılar. Özel üniversitelerimizden de çok güzel neticeler alanlar vardır...
Maalesef, "eğitim ve öğretim" sistemimiz, Batı medeniyetine endekslidir. Batılılaşma bizde hep yanlış mecralarda yürüdü. Tarihin en eski ve köklü kavimlerinden birisi olan biz Türk milletini gençlerimize tam anlatamadık veya tersten anlatıldı. Türk milleti olarak binlerce yıllık tarihimizde hiç utanılacak bir işimiz olmamıştır... Mertlik, dürüstlük, nâmuskârlık, merhamet ve insanlarla iyi geçinmek gibi temel ve özel karakterlerimiz vardır. Müslümanlığı kabul etmemizde de bu karakterlerimizin İslâm'la birebir örtüşmesinin de rolü vardır.
Dolayısıyla, gençlerimizin eğitiminde bu ahlâkî hususlar göz ardı edilirse millet, devlet ve vatan olarak hep zararlı çıkarız...
Onun için, gençlerimizi Türk-İslâm ahlâkı ile mücehhez olarak yetiştirmek, hepimize, bütün ailelerimize düşen kutsal bir vazifedir...
Siyâsî çekişmeler bizlere ancak zarar verir... Bundan iç ve dış düşmanlar fayda umarlar. İpleri Batılı devletlerin elinde olan terör örgütleri mesafe alır...
Bütün Türkiye vatandaşları olarak, Ay yıldızlı bayrağımız altında birleşelim, bölücü ve yıkıcılara fırsat vermeyelim...
"Türkiye Yüzyılı vizyonu" etrafında; mübarek şüheda kanlarıyla sulanmış vatanımızı vatan kabul eden hangi ırk, din, inanç ve meşrepten olursa olsun kenetlenmeli ve sahip çıkmalıyız. Bunun başka yolu yoktur. Osmanlı asırlarca böyle yaşamıştır...
Güzel memleketimiz Türkiye'yi çok güzel günler bekliyor. Üniversitelerimizde yetişen yeni nesil Türk gençlerimiz "Türkiye Yüzyılı Vizyonunun" temel taşları olacaktır, inşallah!