Terörizmin ayak izlerini 1789 Fransız ihtilâlinde aramak gerekir. Esasen, bu kanlı ihtilâl, o zamanki Fransız devletinin Başkanı olan krala ve tabiî ki, krallığa isyandı ve her isyanda olduğu gibi "kan dökücülük" başını alıp gitmişti... Ortalık "darağacı" ve "giyotinden" geçilmiyor; isyancılar "kana" doymuyorlardı ve birbirlerini yok etme yarışına girmişlerdi... Aslında, isyancılar da, ne istediklerini bilmiyorlardı... Peş peşe kurdukları "cumhuriyetleri" kendi elleri yıkmaları ve başka birini kurmaları da bunun bir nevi göstergesiydi...
İlk insan ve ilk peygamber Âdem "aleyhisselamın" oğlu Kâbil, tamâmen şeytânî ve nefsânî şekilde, hiçbir suçu olmayan kardeşi Hâbil'in canına kıyarak, ilk kan dökücü "câni kâtil” olarak "Tarihe" geçti...
19.YY.'ın başlarında Avrupa "Sanayi İnkilabı" yaşamaya başladı. Tarıma dayalı ekonomik yapılar, sanâyi'ye dönüşmeye ve yeni bir işçi sınıfı doğmaya başladı. Yeni yeni fabrikalar kuruluyor; başta demir-çelik ve kömür-enerji olmak üzere ana hammaddelere ihtiyaç duyuluyordu. Bunların temininde ise, emek yoğun istihdama ihtiyaç vardı...
Fabrika demek, sermaye(kapital) demekti. Kıt olan sermayeyi ellerinde bulunduran aristokrat aileler bu işlere el attılar. Kapitalleri, büyümeye kafi gelmeyince, Bankacılığa da soyunarak, bir yandan fabrika kârlarını maksimize ediyorlardı, diğer yandan da fâiz geliri ile azdıkça azıyorlardı. Fabrika kapılarında yığılan işsizler ordusunu boğaz tokluğuna çalıştırıyorlardı...
Ütopist felsefeciler, Avrupalı kapitalistlerin bu ahlâksız/vicdansız gidişine hayâlî seneryolarla çâre arıyorlardı...
K. Marks, bu ütopist düşünceleri "sosyalizm" ile fiiliyata dökme hareketi başlattı... Bunun için, İşçileri(proletaryayı) istismar etti...
Avrupalı kapitalistler, proletarya ihtilâlinin ayak seslerini duyunca; işçi sigortası, sendika hakları gibi tedbirlere başvurdular. K. Marks ve taraftarları bunlara karşı çıktılar. Çünkü sosyalistlerin hedefi ihtilâl yoluyla siyâsî iktidarı ele geçirmekti...
Sosyalist düşüncede olanlar, bir sanayi memleketinde gerçekleştirecekleri proletarya devrimi(ihtilâli) ile sınıfsız bir komünist devlet kurmak peşindeydiler. Lâkin, kehanetleri bir "Tarım Memleketi" olan Rusya'da zuhur etti ve eli kanlı terörist "Bolşevikler" Çarlık idaresini yılkarak, kendi taraftarları ılımlı destekçileri "menşevikleri" boğazlayarak Sovyet sosyalist devletini kurdular...(Onun için: "ihtilaller kendi yoldaşlarını yer!" diye galatı meşhur olmuştur.)
Büyük Selçuklu devletimizin yıkılışının baş müsebbiblerinden birisi de "Haşhaşi" terör örgütü ve elebaşı hain Hasan Sabbah'tır...
Güzel memleketim Türkiye’de de; 1789 Fransız devriminin(ihtilâlinin) sonuçları, 19.YY.ın başlarından itibaren "jön Türk" adı altında "Batının" ön ayak olduğu hareket ve akabinde içimizde "İttihat ve Terakki cemiyeti" ile zuhur etmeye başladı... Her ihtilâlin, her darbenin temel felsefesi "terörizm ve anarşizmdir"...Bu ise, "isyan ve kan" dôkücülükten medet ummaktır...
Cumhuriyet dönemimizde, on yıllar boyunca başımıza ABD, AB ve Rusya tarafından musallat edilen PKK ve FETÖ örgütleri tamamen bu devletler tarafından teşkilatlandırılmışlardır ve CIA, KGB ve MI6 gibi gizli örgütlerin kontrolü altındadırlar. İsteseler de, istemeseler de ihtilâl, darbe, isyan ve kan dökmek tâlimatını almışlardır.
Terör örgütleri memleketleri "içten" yıkmakla vazifelidirler. Şimdiye kadar hiçbir terör örgütü bunda başarılı olmamıştır ve olamıyacatır da... Tabiî ki, karşılarında, bu yıkıcı hareketlerin farkında olan, mücadeleyi hakkıyla yapan devletleredir, sôzümüz...
Başımızda bulunan hükûmet, çok şükür, tehlikenin farkındadır ve mücadeleyi sürdürüyor... Allah yardımcıları olsun!
Dolayısıyla, bütün vatanseverlerin hükûmete ellerinden gelen bütün desteği vermeleri gerekir...
Yüce Rabbim; terör belâsından tamâmen temizlenmiş bir Türkiye'yi bizlere gösterir inşallah!