Şule Kirişci

2024'ün iki kavramı kalabalık yalnızlık ve beyin çürümesi

Şule Kirişci

Türk Dil Kurumu (TDK) ve Ankara Üniversitesi işbirliği ile 2024 yılının kelimesi için yaklaşık bir milyon kişinin katıldığı oylama yapıldı.  Aralarında “yapay zeka”, “dijital yorgunluk”, “algoritma”, “yozlaşma” gibi oylamaya değer bulunan yedi seçenek arasından “kalabalık yalnızlık”  yılın kelimesi/kavramı olarak seçildi.

Görünen o ki kalabalığız! Fakat bir o kadar da yalnızız… İlk bakışta, birbirinin zıttı gibi görünen iki kelime… Biri çokluk ifade ederken diğeri tekliği ifade ediyor. Ne hikmetse ikisi aynı anda bir cümlede var olabiliyor. Nedeni, yalnızlık ve kalabalık kelimeleri zıt anlamlar taşıyor gibi görünse de, bu ikisi bazen birbirini besleyebilir. İnsanlar arasındaki bağların yüzeyselleşmesi, gerçek anlamda bir iletişim eksikliği ve duygusal bağlantıların azalması, kalabalıkların içinde yalnızlık hislerini arttırabiliyor.

Şehirleşmenin arttığı yerlerde yalnızlık duygusunun arttığı gözlemlenmiştir. Özellikle büyükşehirlerde yaşayan bireyler, çoğunlukla sosyal bağlantı eksikliği veya aileden uzak olma gibi sebeplerle yalnızlık yaşayabilmektedir. COVID-19 pandemisi döneminde karantina süreci ve sosyal izolasyon, hem fiziksel hem de duygusal yalnızlık duygularını arttırmıştır. Her geçen gün yaşlı nüfus arasında yalnızlık sorunu daha belirgin hale gelmektedir. Özellikle 65 yaş ve üzeri bireylerin yalnızlık hissi, sağlık sorunları ve aile bağlarının zayıflaması nedeniyle artmaktadır.

İngiltere, 2018'de yalnızlık sorunuyla mücadele etmek amacıyla Yalnızlık bakanlığı kurarak bu alanda bir adım attı. İngilizlerin böyle bir bakanlık kurma nedeni, ülkede yaklaşık 9 milyon kişi yalnızlık sorunu yaşaması, diğeri ise 200 bine yakın yaşlı, aylarca kimseyle konuşmadan hayatını sürdürmesi…  İngiltere’nin ardından Japonya da yalnızlık bakanlığı kurarak bu sorunu ele alma yoluna gitti.

Modern dünyada yalnızlık, bir seçim olmaktan çok, bir zorunluluk gibi mi hissedilmeye başladı diye düşünüyor insan… Her an etrafımızda bir kalabalık var: işyerlerinde, sokaklarda, sosyal medyada. Ancak her geçen gün daha fazla insan, bu kalabalıkların içinde kaybolmuş bir şekilde yalnızlık duygusuyla mücadele ediyor. Çevremiz ne kadar kalabalık olursa, yalnızlık da o kadar yoğunlaşıyor mu?

Dünya Sağlık Örgütü’nün işaret ettiği dünyayı bekleyen tehlikeden birisi olan yalnızlığın, insanlar üzerindeki tahribatı büyük… Nature Mental Health dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre yalnızlığın Demans ve Alzheimer hastalığı riskini artırdığı karar verme, konsantre olma ve vücudun bağışıklığı konusunda da zayıflıklara neden olduğu belirtilmiştir.

Modern toplumların önemli bir sorunu olarak görülen yalnızlık, günümüzde iş yaşamında da giderek daha yaygın hale gelmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalar, iş hayatındaki artan rekabetin ve bencillik gibi olumsuz duyguların ön plana çıkmasının, iş yerinde yalnızlık hissini derinleştirerek bireylerin kalabalık içinde yalnızlaştığını göstermektedir.

Günümüzde gençler arasında da yalnızlık oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. Gençlerin sosyal medya üzerinden bağlantı kurmaları, ancak yüz yüze ilişkilerde zorluk yaşamaları bu durumu tetiklemektedir. Sosyal medyada, göz göze gelmeden kurduğumuz ilişkiler, yüzeysel etkileşimler, gerçek bir bağlantı kurmakta zorluk çekilmesine neden olmaktadır.

Ayrıca uzmanlara göre sosyal medyada geçirilen uzun saatler, beyni yavaşça etkisi altına alarak dikkat eksikliği, zihinsel yorgunluk hatta hafıza sorunlarına neden olmaktadır. Bu durumu uzmanlar “beyin çürümesi” olarak adlandırıyor.

Bir başka tehlike; Beyin çürümesi (brain rot)

Günümüzde dijital içerikler, özellikle de sosyal medya, video platformları ve haber akışları, bilgi tüketimimizi şekillendiriyor. Ancak bu hızlı ve sürekli içerik akışının, zihinsel sağlığımız üzerinde giderek daha fazla olumsuz etkisi olduğu gerçeği, göz ardı edilemez. İşte bu tehlikenin adı Oxford Sözlüğü'nün 2024 yılı "Kelimesi" olarak seçtiği "beyin çürümesi" (brain rot)…

Oxford tarafından 2024 yılında yapılan oylama sonucunda 37 bin kişi “Yılın Kelimesi” olarak beyin çürümesi terimini seçti. Bu seçim, dijitalleşen dünya ve giderek daha yaygın hale gelen sosyal medya kullanımının, bireylerin kimlikleri ve zihinsel sağlıkları üzerindeki etkilerine dikkat çekiyor.

Oxford'un açıklamasına göre, "beyin çürümesi", özellikle önemsiz veya zorlayıcı olmayan materyalin (özellikle çevrimiçi içerik) aşırı tüketilmesi nedeniyle bir kişinin zihinsel ya da entelektüel durumunda görülen bozulmayı ifade ediyor. Bu kavram, günümüzün dijital dünyasında hızla yayılan, düşünsel donanımımızı zayıflatan içerik tüketim alışkanlıklarına karşı bir uyarı olarak karşımıza çıkıyor.

Basitçe söylemek gerekirse, zihinsel çabayı gerektirmeyen, yüzeysel ve eğlencelik dijital içeriklerin aşırı tüketilmesinin bir sonucudur. Kısa videolar, anlık paylaşımlar, ve benzeri içerikler, başlangıçta eğlenceli olabilir, ancak uzun vadede zihinsel donanımımızı köreltmektedir. Sürekli yapılan ekran kaydırma davranışının bilgiyi kodlama ve saklama kapasitesini bozduğu belirtiliyor.

Dijital içeriklerin sınırsız ve cazip doğasına karşı dikkatli olmalıyız. Beyin çürümesinin tuzağına düşmemek için, bilinçli içerik tüketimi, derinlemesine düşünme ve gerçek dünyada insanlarla bağlantı kurmak önemli!

Kalabalık yalnızlığın nedenleri arasında gösterilen dijital dünya,  aynı zamanda Beyin çürümesinin de nedeni!

Sağlıcakla…
 

Yazarın Diğer Yazıları