İhsan Doğramacı, Türkiye’de sayıları gittikçe artan vakıf üniversitelerine öncülük ederek, 1984 yılında Türkiye’deki ilk vakıf üniversitesi unvanına sahip Bilkent Üniversitesini kurdu ve üniversitenin ilk mütevelli heyeti başkanı oldu. Böylece ABD’de gördüğü Harvard, Columbia, Yale Üniversiteleri gibi bir dünya üniversitesi kurma hayalini gerçekleştirmiş oldu.
Henüz 31 yaşında Dünya Sağlık Örgütü’nün kuruluşunda görev alarak örgütün anayasasının altında imzası olan kişilerden biridir. Türkiye’ye döndükten sonra Dünya Sağlık Örgütü, kendisinden dünyanın çeşitli bölgelerinde yeni tıp ve sağlık bilimleri okullarının kuruluşu ile ilgili danışmanlık yapmasını istemiştir. Güney Amerika, Kanada, Afrika, Brezilya, Nijerya gibi ülkelerde tıp merkezlerinin kurulmasına öncülük etmiştir. Bunların yanında, Dünya Sağlık Asamblesi Türk Delegasyonunun 6 yıl başkanlığını, Dünya Sağlık Örgütü Yönetim Kurulu üyeliğinin yanı sıra örgütün birçok danışma komitesinin üyeliklerinde bulunmuştur.
Hizmetlerinin takdiri olarak Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1981’de Leon Bernard Vakfı Ödülü ve “Herkes İçin Sağlık” Altın Madalyasıyla taltif edilmiştir.
Üç dönem UNICEF’in program komitesine, iki dönem yönetim kuruluna başkanlık yapmış ve 2003 sonrası da komitenin onursal başkanı olmuştur. Yönetim kurulu başkanlığı döneminde Paris’te bulunan Uluslararası Çocuk Merkezi’nin danışma kurulu üyesi olarak 1970’ten 1984 yılına kadar görev yapmıştır. Daha sonra 1999’da feshedilen 50 yıllık geçmişe sahip merkezi Ankara’ya taşımış ve 2006 yılına kadar başkanlığını yürütmüştür. UNICEF tarafından 1995 yılında Maurice Pate Ödülü ile onurlandırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden Dışişleri bakanlığı ve Başbakanlık görevleri için gelen teklifleri kabul etmemiştir. Nedeni, sağlık ve eğitim konularına odaklanması gerekliliğine olan inancıdır.
İhsan Doğramacı çok sayıda ödül, madalya ve nişan sahibidir. Aralarında ABD, Finlandiya, Fransa, İngiltere, Japonya ve Mısır’ın bulunduğu 14 ülkedeki 26 üniversiteden fahri doktora almıştır.
Avrupa Konseyi, 1998 yılında Viyana’da yapılan bir törenle kendisine Barış, Adalet ve Hoşgörü Ödülünü vermiştir. Dünya çapında 23 ulusal pediatri derneğinin onursal üyesi olmuştur. Azerbaycan, Dominik Cumhuriyeti, Estonya, Finlandiya, İran, Fransa, Polonya gibi birçok ülkenin devlet başkanları tarafından ülkelerinin en yüksek nişanlarıyla taltif edilmiştir. Kendisine, aralarında Mısır Parlamentosu’nun da bulunduğu birçok ülkenin madalyaları tevcih edilmiştir.
Kurduğu üniversiteler, Türk eğitim hayatına sağladığı büyük katkılar ve tıp alanında yapmış olduğu çalışmalar nedeniyle 2007 yılında TBMM Onur Ödülü verildi.
Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devlet Üstün Hizmet Madalyası sahibi olan İhsan Doğramacı’nın 95 yıllık ömrüne sığdırdıklarını anlatmaya kelimeler yetersiz kalmaktadır.
Prof. Dr. İhsan Doğramacı, 25 Şubat 2010 yılında aramızdan ayrıldı. Babasının isteği üzerine yaptırdığı Bilkent Doğramacızade Ali Paşa Camisi’nin bahçesindeki anıt mezara defnedildi.
İhsan Doğramacı, 1936’da Irak’tan ayrılırken babası ona şöyle demiş: “Üç isteğim var senden: Biri, biz kendimizi bütün hayatımız boyunca Osmanlı olarak hissettik. Şimdi Osmanlı’nın tek mirası Türkiye’dir. Bir Osmanlı olarak anavatana temelli yerleşmek üzere gittiğin zaman, ayak bastığın gün benim yerime üç defa toprağı öp…
İkincisi, doğacak bebek erkek olursa, adını Ali koy. Benim adımı…
(İhsan Doğramacı Ali, Şermin ve Osman isminde üç evlat sahibi olmuştur.)
Üçüncü olarak, ben bildiğim kadarıyla, helale haram katmadım. İleride maddi gücün yerinde olmak kaydıyla, devletten yardım almamak şartıyla, mensubu olduğun müesseseden yardım almamak şartıyla, kendi helal paranla benim için bir mescit veya cami yaparsan ruhum şad olur…”
Doğramacızade Ali Paşa Camisi, İhsan Doğramacı tarafından yaptırılıp babasının anısına 26 Eylül 2008 tarihinde açılmıştır.
İhsan Doğramacı ile ilgili dünyadan ve ülkemizden birçok isim, ondan hep övgüyle bahsetmiştir. Bunlardan biri de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’dir. Merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, İhsan Doğramacı hakkındaki düşüncelerini şu sözlerle dile getirmiştir: “İhsan Doğramacı’nın Azeri Türkçesi dahil çok sayıda dil bildiğini öğrendim. Azerbaycan’ın Bakü, Nahcivan, Gence, Karabağ gibi farklı bölgelerinde değişik lehçeler kullanılır. Bu lehçelerin hepsini bildiğini fark ettim. Onu çok sevdim ve Bakü’ye davet ettim. Azerbaycan halkı da onu çok sevdi ve çok kısa bir sürede Türk dünyasının yetiştirdiği ender bir kişilik olduğunu anladık. İhsan Doğramacı’nın yegane hedefi, halkının gelişmesi ve eğitimi için her türlü fedakarlığı yapmak olmuştur. Türkler adına onunla gurur duyuyoruz.”
İyi ki Türkiye’den bir İhsan Doğramacı hoca geçmiş.
Yakınları ona “Hocabey” derlermiş.
Mekanın Cennet olsun Hocabey!
(04.03.2021)