Uzay, önemi her geçen gün artan bir kavram olmakla birlikte, bu anlamda ülkelerin araştırma ve çalışmaları da gittikçe artan bir ivme göstermektedir. Bu çalışmalar gerek ekonomik, gerek politik ve küresel anlamda oldukça önemli. Günümüzde yapılan uzay araştırmaları sadece bilimsel anlamda değil, haberleşme, görüntü alma, izleme, takip ve konum gibi birçok anlamda katkı sağlamaktadır.
Askeri gözlem uydularından, haberleşmeye, gideceğimiz yeri bulmayı sağlayan GPS uydularından, internet sağlayıcı uydulara kadar hayatın her alanında Dünya yörüngesindeki uyduları kullanıyoruz. Başımızı kaldırıp gökyüzüne baktığımızda görünmüyor olsalar da binlercesi yörüngede hareket etmeye devam ediyorlar. Dünya yörüngesinde, çeşitli özelliklere sahip 4500’ün üzerinde insan yapımı uydu bulunuyor.
Uzay teknolojilerinde ABD ve Sovyetler Birliği’nin rekabetinin itici güç olduğu bilinen bir gerçektir. Aynı zamanda Soğuk Savaş’ın iki büyük gücü konumunda olan bu ülkelerden Sovyetler Birliği’nin “Sputnik-1” adını verdiği uyduyu dünyanın yörüngesine yerleştirmesi, “uzay yarışı” adı verilen yeni bir süreci başlattı.
Dünya’da uzay çalışmaları alanında farklı kategoriler var. Bunlar, Ay’a insan uçuşu, insanlı uzay uçuşu, fırlatma yeteneği, Dünya dışı yönetimler, yapay uydular ve uzay istasyonları olarak belirlenmiş. Türkiye bu anlamda “yapay uydular” kategorisinde yer almakta.
Türkiye’de ise ilk olarak, uzay alanında altyapı sağlamak ve bilgi birikimi oluşturmak adına 1985 yılında Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü (TÜBİTAK Uzay) kuruldu. Bu enstitü Türkiye’nin uzay çalışmalarında hız kazanmasını sağladı ve ilk uydumuz olan Türksat-1B, 1994 yılında uzaya fırlatıldı.
İki yıl sonra Türksat-1C uzayda yerini aldı. Bu uydu Avrupa ile Orta Asya arasında doğrudan bağlantı sağlamak üzere fırlatılmıştı.
2001 yılının Ocak ayında ise kapsama alanı diğerlerine göre daha üst seviyede olan Türksat-2A, 2008 yılında haberleşme ve TV amaçlı Türksat-3A, 2014 yılında Çin-İngiltere-Afrika’yı kapsayan Türksat-4A, 2015 yılında hızlı internet amacıyla Türksat-4B uzaya fırlatıldı.
Böylece Türkiye, göndermiş olduğu uydularla uzayda söz sahibi olma yolunda hızla ilerliyor ve güçleniyordu.
Bunların içerisinde artık 1B 2006’da, 1C 2010 yılında ve 2A ise 2016’da görevlerini tamamladı.
Günümüzde uydular, özellikleri itibarıyla iletişimde olduğu gibi birçok noktada ülkelere fayda sağlamaktadır. Bunlardan biri de yer gözlem uydularıdır. Türkiye için ilk yer gözlem ve uzaktan algılama uydusu Bilsat, 2003 yılında uzayda göreve başladı. Yer gözlem uyduları, tasarımlarında yer alan hassas kameralar ve çeşitli algılayıcı sistemler sayesinde çevresel izleme, meteoroloji, harita hazırlama, afet izleme, şehir plânlaması, deniz bilimleri gibi alanlarda kullanılıyor. 2011 yılına gelindiğinde Türkiye’de tasarlanıp üretilen ilk gözlem uydusu olarak Rasat, Bilsat’tan sonra ikinci uzaktan algılama uydusu olarak Rusya’dan fırlatıldı.
Bir diğer önemli uydu ise, askerî ve istihbarat uygulamalarıyla donatılmış olan keşif uydularıdır. Türkiye bu anlamda ilk olarak 2012 yılında Göktürk-2 ve 2016 yılında ise Göktürk-1 uydularını göreve gönderdi. Görünen o ki, günümüzde yörüngedeki uydular askerî operasyonlarda başroldedirler. Düşman ülkelerin elektronik sistemlerinin takibi ve bunlar hakkında bilgi edinimi, uzun menzilli füze fırlatmalarında erken tespit edilmesi gibi önemli görevler için bu uydular iş başında.
Madem kronolojik sıralama ile ilerliyoruz. O vakit yeri gelmişken belirtelim. Türkiye’de yapılan bu çalışmaların tek çatı altında toplanması ve belirli bir bütçe plânlanarak uzay ile ilgili araştırma ve faaliyetler yapılması adına 2018 yılının Aralık ayında “Türkiye Uzay Ajansı” kuruldu.
Türkiye’nin yeni uydusu Türksat-5A Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida eyaletindeki Cape Canaveral Üssü’nden 2021 yılında 8 Ocak’ta başarıyla fırlatıldı ve uzayda yerini aldı. Türksat-5A ile birlikte Türkiye’nin aktif haberleşme uydu sayısı 4, toplam aktif uydu sayısı 7’ye ulaştı. Böylelikle Türksat’ın kendi uydularıyla operasyon yürüttüğü yörünge sayısı da ilk defa 3’e çıkmıştır.
2021 yılının ikinci çeyreğinde hizmete başlayan Türksat-5A; Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Batı Afrika, Güney Afrika, Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz’i kapsayan geniş bir coğrafyada 1728 Megahertz kapasite ile televizyon yayıncılığı ve veri haberleşmesi noktasında hizmet sunmaktadır. Ayrıca 5A’nın yörüngesine yerleşmesiyle doğu yörüngesindeki uzay haklarımız 30 yıl süreyle garanti altına alınmış oldu.
Türksat-5A’nın hemen arkasından 2021 yılının haziran ayında 42 derece doğu yörüngesinde yerini almak üzere uzaya gönderilen Türksat-5B ile ülkemizin Ka- Bant kapasitesinin arttırılması sağlanmıştır.
Şimdi sırada Türkiye'nin ilk yerli ve milli haberleşme uydusu Türksat 6A'nın uzaya gönderilmesi var. Bu yıl içerisinde uzayda yerini alması planlanan Türksat 6A, Türkiye'nin yanı sıra Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya'nın büyük bölümüne hizmet sunacak.
Türkiye’nin uzay listesindeki bir diğer önemli madde, mikro uydu geliştirme ve bu uyduları fırlatmak için mikro uydu fırlatma tesisi kurulum aşamasında olması. Sistemin özelliği ağırlığı 100 kilogram ve altındaki uyduların yaklaşık 400 kilometre yükseklikte alçak dünya yörüngesine yerleştirilebilmesini sağlıyor. Bir taraftan fırlatma sistemine yönelik teknolojik çalışmalar devam ederken, diğer taraftan sonda roketinin yapımı devam ediyor. Uydu sistemine yönelik testlerin tamamlanmasıyla, ilk uydu fırlatma işleminin 2025 yılında yapılması hedeflenmekte. Mikro uydu demek, daha düşük irtifalarda çok sayıda uydu ile istenen kapsama alanını sağlamak anlamına geliyor.
Türkiye uzayda uydu sahibi sayılı ülkelerden biridir!
Uzay uzak gibi gözükmekle birlikte hayal edilen, planlanan projelerin gerçekleşmesi uzak değildir. Bugünün gündem maddelerinin içinde yarını kaçırıyor olabiliriz belki fakat “yarın” kelimesinin içinde çoğu şey için geri dönüşe yer yoktur. “ Dünyanın ilk 20 ekonomisi içinde yer alan bir ülke olarak, “yarın”ı bugünden meydana getirmek detayını pas geçemeyiz, geçmemeliyiz.
Dünya küresel rekabeti uzaya taşıyorken, “uzay ekonomisi” kavramından bahsedilir olmuşken, zaman bize hızına ve temposuna ayak uydurmamızı da gerekli kılmaktadır. Hızlı olmalı, hızlı düşünmeli hatta tüm projelerimizde hız üzerine düşünmeliyiz.
Hoş geldin! Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı
Gururluyuz…