Efsane, Şahane, Müthiş! Cuma, 11.11 gibi isimlerle adlandırılan benzer kampanyaların ne kadar içi doldurulmuş politikalara sahip olduğunu bir kenara bıraktım!
Bir süredir birçok mağazada “3 al 2 öde” adında bir kampanya furyası yaşanıyor. Öncelikle belirtmek isterim. Aslında aldığınız ürünü sadece yaklaşık %33,3 gibi bir indirimle almış oluyorsunuz.
Bu ve benzer kampanyaların asıl amacı size birden fazla ürün satabilmektir. Mağazalar yüksek enflasyon nedeniyle ellerindeki stokları azaltmak -paraya dönüştürebilmek- adına böyle bir yönteme başvururlar. Bu tür indirimler şirketlere, müşterilerinin ilgisini çekmek adına fırsatlar sunsa da, önemli olan indirimler sırasında yapılan fiyatlandırmaların nasıl uygulandığıdır.
Ekonomide fiyatlandırma, herhangi bir ürün veya hizmete uygun değeri biçme eylemidir. İşletmelerin ve müşterinin ürün veya hizmet için ödeyeceği tutara karar verme işidir. Fiyatlandırma sürecine yön veren birçok strateji bulunmakla birlikte, temelde maliyet tabanlı fiyatlandırma, rekabetçi ve talebe göre fiyatlandırma yapılır.
Bunlardan talebe dayalı fiyatlandırma fiyatların ürün ya da hizmete azalan veya artan talep eğrisine göre belirlenmesidir. İndirimli satışlar ise bu fiyatlandırma şeklinde düşen talebe karşı en güçlü silah olduğunu söylemek mümkündür. Bu aşamada azalan talep, stokların bekletilmesi anlamına gelir. Bu işletmeler tarafından hiç istenilmeyen bir durumdur. Bu aşamada işletme malların elinde kalmasını önlemek adına fiyatları düşürebilir.
Bu süreçte indirim oranlarının ne kadar doğru uygulandığı, müşteriler için gerçek bir fayda sunup sunmadığı, işletmelerin müşteriyle olan bağlarını koruma ve geliştirmek kritik öneme sahiptir.
Ticaret Bakanlığının Kasım ayının ilk günlerinde indirimde anlam karışıklığına yol açarak tüketicileri yanıltabilecek, daha fazla indirim uygulanıyormuş izlenimi oluşturacak ifade ve görüntülere yer verilmemesi gerektiğini vurgulayan açıklamada bulunmuştu.
Bu satış kampanyalarının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de -özellikle 2014 yılından bu yana -çok tercih edilen bir pazarlama yöntemi olmuştur.
İnsanların indirim dönemlerinde insanlar alışveriş eğilimine girmesi kaçınılmazdır. Bu durumda insanın kendisine sorması gereken üç temel önemli soru var.
Yaptığınız alışveriş ile gerçek bir kazanç sağlamış oluyor musunuz?
Bu ürüne ne kadar ihtiyacım var?
Ürünü hemen kullanmaya başlayacak mıyım? Yoksa dolabın bir köşesine bir daha gün yüzü görmemek üzere kaldırılacak mı?
Tüketiciler Derneği Başkanı, tüketicilerin bu dönemde sadece indirim var diye alış veriş yapılmaması ve ihtiyaçlarını dikkate almaları gerekliliği yönünde uyarıda bulunmuştu.
Önemli olan, çoğa sahip olmak değil, ihtiyacımız olana sahip olmak.
Bu anlamda “minimalist yaşam”. Anlatmak istediklerimin iki kelimede özetlenmiş hâli…
Minimalist yaşam, insan hayatındaki maddî ve manevî unsurları ihtiyaçlara göre sınırlayıp en aza indirgeyerek, daha fazla odaklanabilirlik, hareket serbestliği, yaşam konforu ve kalitesi kazandıran yaşam şekli anlayışı.
Artık daha fazla çalışıp üretiyoruz; nihâî olarak daha fazla tüketiyor olabiliriz. Bize en son modelini, kime/neye göreyse hep daha iyisini satın almaya zorlayan, gereksiz/fazladan tüketimi baskılamak adına gidebileceğimiz en iyi yol, minimal olan.
Aynı zamanda minimalist yaşam şekli gün geçtikçe çığ gibi büyüyen ve yayılım gösteren tüketim odaklı yaşamın karşısına dikilip “Dur!” ihtarı yaparak, tüketim odaklılıktan sıkılan bireyler için bir dönüm noktası.
Minimal yaşamın öncelikli ve en büyük getirisi, tabiî ki maddî özgürlük… Daha az eşya eşittir, daha çok paraya sahip olmaktır. Yeni model bir telefona, pahalı bir cekete ihtiyacımız olmadığını fark ettiğimiz gün, özgürleşeceğimiz gündür.
Daha az eşya eşittir daha az gereksiz sorumluluk demektir. Temiz ve düzenli tutmanız gereken daha az eşya ve hakkında kaygılanmanız gereken daha az maddî varlık…
Daha az tüketim, tabiî ki daha az atık ve çevre kirliliği demektir. İnsanların yaşayış biçimleri ve tüketim miktarı, dünyamız için büyük bir fark yaratıyor. Bir ürünün ham maddesinin elde edilmesinden, üretimine, taşınmasına ve atıkların yönetilmesine kadar tüm aşamalar doğada iz bırakmaktadır.
İndirim kampanyaları bir taraftan avantajlı alışveriş düşüncesine alıp götürürken diğer taraftan bu alış verişin doğadaki ayak izinin etkisine de odaklanılması gerekir. Bu tür kampanyalarda ihtiyacımız olmayan veya düşük kaliteli ürünlerin kısa zaman sonra çöp olmasıyla sonuçlanabilecek zararlar doğması da olasıdır.
Hem fiziken, hem de fikren sadeleştirilmiş, daha huzurlu ve daha farkındalıkla süslenmiş bir yaşam dileğiyle…
Sağlıkla kalın.