Ender Küçük

Dün, bugün ve yarın

Ender Küçük

"İnsanlara zorunlu dün dersi verilmeli." demiş İlber Bey. 

İlk başta okunduğunda "Din" gibi anlaşılsa da insan hemen toparlanıyor ve "DÜN" gibi anlayıveriyor.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Bey ise 71 Askeri Muhtırası'ndan sonra ilk kez ordu ile masaya oturduğu toplantı basın mensuplarınca kendine sorulunca, önce iddiaları yalanlayıp, sözlerine aynen şöyle devam etmiştir:

" Dün dündür, bugün bugün"

Halkın söyleminde de

"Dününü unutanın bugünü olmaz" düşüncesi hakimdir. 

"Oysa dün unutulmalı, bugün yaşanmalı.

Aksi bir durum söz konusu olursa yarının yaşanmama ihtimali çıkıyor ortaya" diyende, dünyaca ünlü yazar " Balzac'tır."

Hazreti Mevlana ise: "Asla geçmişte yaşama, daima geçmişten ders al" diye bir düşünce atmıştır ortaya.

Ya şuna ne demeli?

"Bugünkü aklım olsaydı, dün yaptıklarımı yapmazdım. Ama dün yaptıklarımı yapmasaydım, bugünkü aklım olmazdı"

Aha buyurun buradan yakın!

Ne yapalım şimdi?

Dünün deformasyonu, bugünün sınırsızlığı, yarının kaygısı...

Dün içinde var olan bir insanın bugün bir karınca gibi küçücük kalması yarın büyümeyecek olmasının da sebebi değildir.

Geçmiş bir hiçtir ve içinde rüya gibi bir tılsım hali barındırır. 

Ne varsa dostlar "şimdide" var; yediğin, içtiğin, sevdiğin... 

Gelecek derken bile dilim damağıma yapışıyor, dönmüyor!

Haddime mi Allah'ın çizdiği yola yamalar yapmak!

HAYDİ, ölmek fiilini çekelim.

Öldüm

Ölürüm

Ölüyorum

Öleceğim

Şimdi bir düşünün!

Hangisi size samimi geliyor?

İnsanın öldüm diyeceği bir dünya yoktur.

Ölürüm dediği bir sürece hiç bir insan dayanamaz.

Öleceğim dediği zaman belirsizlik ve kesinlik belirtir.

Oysa ölüyorum, anı yaşamanın bilgeliğidir.

Şimdi elime büyükçe bir fırça alıp, yağlı boyaya çaldığım gibi kocaman harflerle şehrin en uzun duvarına düşüncelerimi yazmak istiyorum:

"Hiçliğine hepten inandığım dünya! 

Yarın için kocaman bir yalansın."

...........................................................................

Son zamanlar gıda fiyatlarındaki fahiş artış insanların temel ihtiyaçlarını giderme noktasında bir hayli acımasız.

Bundan yıllar önce kaleme aldığım bir değerlendirmede, fiyat artışlarının önüne geçilmesi için yapılması gereken tek şeyin tekelleşmeyi yok edecek politikaların geliştirilmesi olduğunu, söylemiştim.

Küçük esnafı denetlemek yerine, o esnafa kim mal satıyorsa onun peşine düşmenin hatta büyük şirketlerin manevi ortağının devlet olması gerektiğini altına çize çize belirtmiştim.

Kapitalizm ne acı bir sistemdir. Bu beş markette o çarkın birer dişlileridir.

Köy, kasaba, ilçe, il, sokak, mahalle her yerde zehirli mantar gibi çoğalmış bu marketlerin acımasız, açgözlü tutumlarına birileri dur demelidir.

Krizi fırsata çeviren her kim varsa kanunlar önünde hesap vermelidir.

Peki, var olan kanunlar bu aç gözlülüğü yok edebilecek mi?

Kesinlikle hayır! 
 

Yazarın Diğer Yazıları