Ender Küçük

Tekin Bakan, 2 Başkan

Ender Küçük

Yazmak, uzun soluklu bir iş değildir. Bazen durmak, noktayı koymak gerekir. 

Yazmak ve aşk arasında bilindiği gibi sıkı bir ilişki de yoktur; hayalinde yarattığın kişilerin, varsayımların, sevgilerin, bakışların yansımasıdır sadece. Yazılanlar gerçek değil, koskoca bir yalanın tezahürüdür.

Aslında en sevimsiz tiplerdir yazanlar. 

Yazanlar, yaşantıya düşmandır aynı zamanda. 

Yazanlar, sahte kahramanlardır. 

Yazanlar ve yananlar birbirinin düşmanıdır. 

Sevgili dostum İbrahim BAYKUT arayınca köşeme ara verdiğim aklıma geldi; utandım, sıkıldım. 

Virüslü günlerden depremli günlere uzanan bu sancılı süreçte  "yazma sebebimi " kendi ellerimle astım. Onca acı arasında benim yazılarımın ne hükmü vardı ki sanki? 

Ben yazmaya devam edince, sağlam binalar mı yapılacaktı?

Ben yazmaya devam edince, parayı insan hayatına değişen insan müsveddeleri mi azalacaktı?

Ben yazmaya devam edince, Küreselizm tarumar mı olacaktı?
 
Köşenin kahramanı köşesine dönmeden önce derin düşünlere daldı. Şehrin enkaza dönüşmüş sokaklarında yaşanan olumsuzluklara kafa yordu. Fotoğrafın arkasına saklanmış “rezilliğin” resmini çizdi. Düşüncelerini tırmalayan ZENGEZUR KORİDORU ne olacak diye kaygılar taşıdı. Yine de yaşananlar anlaşılabilir olmaktan çok uzaktı.  

Sonra birden aklına  " karbon salınımı ve ısındırılan dünya"  düştü.

Bu sefer gökten yere düşen üç elma değil iklim savaşlarından başka bir şey değildi.

Dünya nüfusunu kendilerine fazla bulan sahte tanrıcıkların insanlar üzerinde oynadığı bu çirkin oyunun hiç kuşkusuz kahramanları;  dünyada savaşlar çıkartıp, ülkeleri borç batağına sokan, silah satan, ilaç satan, hastalık yayan, sözde barış ve demokrasinin sahibi zihniyetlerdi.

İçimden diyorum ki : " Keşke kutuplarda yaşayan bir ülke olsaydık "

Bunca savaşları, kalkışmaları, darbeleri, ihtilalleri, ihmalleri yaşar mıydık?

 Parayla iltisaklı zihniyeti baş tacımız yapar mıydık?

Hayır, bunların hiç birini yaşamazdık!

Elimizde kürekler;   var gücümüzle kardan evler, buzdan hayaller inşa ederdik.

Ne yazık ki dünyanın kalbi konumda bir ülkede yaşıyoruz. Ne zaman bitiş noktasına kadar soluksuz koşmaya başlıyoruz, birileri var gücüyle sarılıyor ayaklarımıza. Bunu göç ile depremle, komşu ülke savaşlarıyla yapıveriyorlar. Kendilerinin çıkardığı savaşın cezasını da bizler çekiyoruz tıpkı getirdikleri sözde barışın cezasını çektiğimiz gibi...

..............................................................

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Sayın Yusuf TEKİN Milli Eğitim Bakanı olarak göreve başladı. Daha koltuğunda tebrik kabullerini almadan soluğu Anadolu'da aldı. Yapmış olduğu öğretmenler odası buluşmalarında biz eğitimcilerle protokolsüz bir araya geldi. İstifa mektubunu cebinde taşıyıp, kendisine zahmet buyurup bir bilgilendirme yapmayan zihniyetlere inat.

Sorunların nedenini, çözüm yollarını   "Eğitim -Öğretim"  sürecinin hiç kuşkusuz kahramanları öğretmenler ile masaya yatırması, bizzat kendisinin notlar aldığı, en çok ta korkusuzca öğretmenlerimizin kendisini ifade ettiği süreçleri yaşadık.

Sayın Bakanımızın bu toplantılar sonucu kamuoyu ile paylaştığı bilgilendirmeler Ankara merkezli, üniversite bağlamlı paylaşımlar değildi.

İşin mutfağında, muhatapların dinlenmesiyle ortaya çıkan , bir  payda etrafında toplanmanın yansımasıydı ama ne yazık ki sivil toplum örgütleri ,taraflı tarafsız sendikaların olaya şüpheyle yaklaşmaları  düşündürücüydü.

Eğer köklü bir değişim gerçekleştireceksek bunu el birliği ile yapalım. Hiç kuşkusuz değişimlerin gerçekleştiği yakın zaman içerisinde bir takım yanlış anlamalar  ve sorunlar ile karşı karşıya kalınabilir ancak süreç samimi bir şekilde devam ederse, kazananın ülke olduğu gerçeğine hepimiz şahit oluruz.

................................................................................

Köşe yazarlığım boyunca öğretmen olduğumdan hiç bahsetmedim ama bu sefer bu iki belediyenin yaptığı hizmeti görünce bu muhteşem olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Okullarımızın açıldığı ilk haftalarda sınıfımın kapısı çalındı. Buyurun dedim, içeriye İstanbul Beyoğlu Belediyesi sosyal proje görevlileri güler yüzleriyle girdiler içeri.

Okulumuzdaki takriben 500 öğrenciye çanta ve kırtasiye dağıttıklarını, deprem süreci geride kalsa da Kahramanmaraş'ı asla yalnız bırakmayacaklarını söylediler.

İnanın o kadar sevindik ki...

Hep birlikte Rizeli hemşerimiz BEYOĞLU BELEDİYE BAŞKANI Haydar Ali YILDIZ Bey'e teşekkür ettik.

İyi ki varsınız...

İkinci olay ise Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı değerli ağabeyim Ali Nur AKTAŞ Bey’e mesaj attım.

"Beyoğlu Belediyesi bizleri unutmadı, sıra sizde değerli başkanım."  Diye.

Anında Bursa Büyükşehir Belediyesi genel sekreteri tarafıma ulaştı ve en yakın zamanda kıymetli öğrencilerimize boş zamanlarında okumaları için kitap göndereceklerini söylediler.

Ali Nur başkanım bizleri yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ederim. Kahramanmaraş ve Fatih İlkokulu sizleri çok seviyor.
 

Yazarın Diğer Yazıları