Gülşah Keklik

Sosyal Medya Bağımlısıyım Doktor Bey!

Gülşah Keklik

“Hayatımıza Hoş Geldin Faceapp, Hoş Geldin Instawıtter!”

Sizlerin de benim gibi sabah uykunuzdan uyandığınızda ilk işiniz; gözlerinizi dahi ovuşturmadan elinizi telefonunuza uzatmak olmuyor mu? Dün gece uyumadan evvel paylaştığınız son fotoğrafınızı kimler beğenmiş, son hikâyenize kimler bakmış, kimler yorum yapmış, kimler her fotoğrafınızı gördüğü halde hiçbir zaman beğenme lütfunda bulunmamış! Kimler arkadaşlık isteği göndermiş, kimler dürtmüş, kimler yine “trend topic” olup gündemi fazlasıyla meşgul etmiş! Kim kime vermiş veriştirmiş, kim kiminle birbirini takibe almış, acaba aralarında yeni bir aşk mı doğuyormuş!

***

Çok değil bundan birkaç yıl öncesinde, akıllı telefonlar henüz bu kadar yaygın değil iken; yani biz onları ninelerimiz ve dedelerimizin ellerinde henüz görmemişken benim de hemen herkeste olduğu gibi gayet sıradan bir cep telefonum vardı. Yüksek lisans yaptığım esnada, Erasmus öğrencisi olarak İtalya’ya gittiğim zaman yanımda şimdi olduğundan çok farklı, görüntülü arama ve konuşma yapamayacak kadar eski bir telefonum vardı. Giderken bilgisayarımı kendimle götürmemek ise tamamen benim tercihimdi. Gelin şimdi bunun ne demek olduğunu hep birlikte anlamaya çalışalım.

***

Türkiye’deki yakınlarımla görüşmelerim biraz pahalı ve oldukça sınırlıydı. Bir gün İtalyan bir arkadaşım, bu durumun benim için zor olup olmadığını merak etti. Ben de ona, bu durumu lehime çevirdiğimden bahsettim. Merakı artmıştı. Sonuçta Türkiye’den uzaklaşmak, farklı arkadaş gruplarına dâhil olmak ve yeni diller öğrenmek, farklı kültürler tanımak ve keşfetmek için orada olduğumu, kendimi yeni şeyler öğrenmeye muhtaç bırakmanın bir gereklilik olduğunu anlattım ona. O gün beni ivedilik ve hayranlık arası bir incelikte izleyip ne kadar zor bir şey başardığımı ve beni ne kadar çok takdir ettiğini ifade etti.

***

Zordu, ama başarmıştım. Aylar boyunca bu duruma katlanan ve bu davranışı sonucunda oldukça güzel sonuçlar alan kimliğim böylelikle bugün asla katlanamayacağı bir işe kalkışmış olduğunu da zor bir biçimde tecrübe etmişti. Şimdiyse, bağımlısı olduğumu itiraf ettiğim telefonumdan veya bilgisayarımdan beni ayırmaya pek az kişinin gücü yetebilir kanımca.

***

Sosyal medyada aktif olarak beni takip eden insanların yaş aralıklarını sık sık takip ediyorum. Bu tablonun, 25-34 yaş aralığında yoğunlaştığını görüyorum. Buna rağmen sosyal medyayı kullanan 65 yaş üstü insanların sayısı yadsınamayacak kadar fazla. Kimi güncel haber sayfalarını takip ediyorken kimi magazin sayfalarını tercih ediyor. Kimi gezgin fenomenlere ilgi duyuyorken kimi ise sanatla ilgilenen kişilerin fotoğraflarını incelemeyi seviyor. Kimi paylaşımlarını herkesin görebileceği şekilde yapıyorken kimi yalnızca arkadaşlarının görebileceği ciddiyette paylaşmayı uygun görüyor.

***

Öte yandan sosyal medya ağlarının aynı amaç uğrunda çabalayan duyarlı insanları birleştirici, seslerini kolaylıkla duyurabileceği nitelikte, insani yönlerini ortaya çıkaran çok güzel ve özel bir yanı var. Ülke gündemine dair olan biten her şeyi yüksek bir farkındalıkla sorgulamaya başlayanlarımızın sayısı hayli yüksek. Sizi burada istatistiksel bilgi vermekten ziyade ebeveynlerimizin ebeveynlerinin dahi sosyal medyayı büyük bir heyecan ve ustalıkla kullanmayı başardığı gözlemimden yola çıkarak ikna edebilirim. Eminim sizler de etrafınızdaki değişim ve gelişimin farkındasınızdır.

***

Normal hayatlarımızda kimimiz fazlasıyla utangaç ve asosyaliz. Fakat iş sosyal medyaya ve teknolojinin nimetlerinden faydalanmaya gelince fazlasıyla üretken ve paylaşımcıyız. Yürüyüş yaparken, bir kafede muhabbet halindeyken veya aynı okulda, aynı fakültede, aynı sınıfta hatta aynı sırayı paylaşırken mümkün olmayacak derecede bir özgüven ve girişimcilikle her gün gördüğümüz bu tanıdık yüzlere sosyal medya üzerinden kompliman yapabilecek veya onlara çok kolay bir biçimde ulaşabilecek cesaretteyiz.

***

Diğer taraftan; “Çocuklarımızı sosyal medyadan ne denli uzak tutabiliriz?” sorusu geliyor aklıma. Evet, bu mecralarda çok güzel şeyler olduğu kadar onların ruh sağlığını ve gelişimini bozabilecek paylaşımlar yapıldığı da bir gerçek. İşte bu yüzden ailelere büyük iş düşüyor. Teknolojik gelişmelerin sınırı yok. Bundan 10 yıl evvelinde bugünümüzü hayal dahi edemezdik. 10 yıl sonrasında ne gibi gelişmeler yaşanacağını tahmin etmesi ise güç olmakla birlikte zor değil.  Özel hayatlarımızı sergilemekten imtina etmeden yaptığımız paylaşımların hangimiz ya da hangilerimiz üzerinde depresif bir etki bırakıp bırakmayacağı ise oldukça şüpheli.

***

Bir araya geldiğimizde sohbetlerimizin azaldığını, cep telefonlarımızdaki bildirimlere bağlı yaşadığımızı hatırlatmama gerek yoktur sanırım. Sanki birkaçımız yalnızca yer bildirimi veya fotoğraf paylaşımı yapmak için bir yerlere oturuyor, yediğimiz içtiğimiz şeyleri takipçilerimiz de hemen görsün diye bir telaşa düşüveriyoruz. Söylesenize, hangimiz yapmıyoruz bu yazdıklarımın en az bir ya da birkaçını? Hangimiz merak etmiyoruz birbirimizin paylaştığı hikâyeleri? Hangimiz güzellikle karşılayabilecekken eleştiri yağmuruna tutmuyor bir diğerimizi? Hangimiz ne kadar gerçeğiz veya ne kadar başkalarının kesişimi?

***

Sahi, sosyal medya yokken nasıl dâhil olabiliyorduk birbirimizin hayatlarına? Dâhil olabiliyor muyduk bu denli bir rahatlıkla? Hangi uygulamalar aklımızı başımızdan alacak bundan birkaç yıl sonra? En yakın dostumuz bir kişi mi, teknolojik bir ürün mü olacak yoksa?

***

Yaşayıp göreceğiz hep birlikte.

***

Fakat önce.

***

Yardım et doktor, çare sende!

Yazarın Diğer Yazıları