Niyazi Kara

Önce insan

Niyazi Kara

Henüz bitmedi 2023. Henüz dediğime bakmayın daha koskoca üç ay var. Ne var ki içimdeki ses bir an önce bitsin istiyor. Bu yılın eklendiği gün ve ay içeren her tarihten korktuğumu itiraf etmeliyim. Kendi penceremden izlediğim ve kulağımıza çalınan her söz bir birini teyit eder nitelikte. 

Yıkılmış bir şehir, binlerce can, hâlâ içinden çıktığı enkazın ve zamanın ağırlığı altında ezilen insanlar…  Kolay değil! 

Pandemi ile başlayan süreç sanki yeni bir dönemin başlangıcı gibi geliyor bana. Biz her ne kadar bir birinden farklı görmeyi düşünsek de olup bitenin etki hedefinin insan olduğunu ve ortaya çıkan her eylemin aynı irade tarafından kaderlikten kazalığa evrildiğini gözden kaçırır gibiyiz. 

Yaşanan olayların çeşitli isimlerle anılması neyi değiştirir?  Deprem, sel, fırtına, yangın, afet, hastalık… 

Doğayla savaşı kaybetmeye mahkumuz! 

6 Şubat’ın olmayan sabahından aklımda kalan iç konuşma cümleleri:
“Kudreti algılarımızın ötesinde bir Allah’ın varlığı şüphesizdir. “ “Bir milletin en büyük dünyalık varlığı devletinin olmasıdır.” 
Sonrasındaki savrulmayı hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz. Ortaya fizik kurallarına aykırı bir durum çıktı. Bir odanın içinde bulunan insan ve eşya varlığının eksilmesi o odada alanın genişlemesine yol açar. Anlaşılan o ki insanın tabi olduğu ve bilimsel olarak –yeni gelişmelerle evrensel kabul değişmediği sürece-  mevcutta reddi mümkün olmayan hâl bu kez iflas etmiş durumdaydı. Daraldık… 

Olup bitenler fiili etkisiyle sadece kendini gösterdiği alanla sınırlı kalmadı. Yurdumun her köşesindeki ocaklara ateş düşürdü. Milletçe, doğal örgütlenmeyle, yediden yetmişe bir seferberlik başladı. Tarih bu dayanışmayı hakkıyla yazmıştır, yazacaktır. 

Geçen süre içinde kendi kendime en çok sorduğum soru “Yaşadıklarımızı doğru okuyabildik mi?” sorusudur. Gerçi bir toplumda herkesin aynı kitabı aynı derinlikte anlamasını beklemek yanlıştır. Bu ilahi bir düzenlemenin sonucudur. Ancak bu durum o toplumu tümden sorumluluktan kurtarmaz. İnanç pratiğimizde farz-ı kifaye diye adlandırılan bir kavram vardır. İşte buna dayanakla en azından sorumluluk makamında olanların bu okumayı doğru yapması üzerlerine kifaye olmaktan öte farzlık durumundadır. 

Buraya kadar olan kısım henüz hayatına mühlet verilenlerin üzerinedir. Beşerlikten insanlığa terfi için fırsat olarak sunulan ömür müddeti, zamanın tek nokta olduğu düzlemde yoklukla ifade edilse bile çoktur. Bu anlayış şeref payesiyle yaratılmış olanın tarafını belli eder. İnsandan yana!
Bu açıdan bakıldığında alemde Allah’ın halk eylediği en kutsal varlık insandır. 

Başka bir bakış açısı durumu şöyle ifade ediyor: Kendine ait cismî varlığını ve hatta düşünce dünyasını hakikat yerine koyanların yanılgısı bitmeyecektir. İnsan, bir rüyada yaşadığını anladığı an, olup bitenin olması gerektiği gibi olduğunu bütünüyle anlamasa bile ulaştığı yere kadar rızada olacaktır. Rıza ise kurtuluştur. 

Bize düşen kendi fani varlığımız dahil insandan yana olmaktır. Ya yoksa fizik kurallarına aykırı bu daralmışlıktan çıkmamız zaman alacaktır. Bu kadar yükü böylesine uzun taşımak zorunda kalanların bir süre sonra farklı davranışlar sergilemesi şaşılası olmayacaktır. 

Önce insan! Önce insan!
Muhabbetle…

Yazarın Diğer Yazıları