Niyazi Kara

Karanlığa küfretmek: Yılbaşı!

Niyazi Kara

 Hayatımızın hemen her gününde bir şekilde gözümüz ilişir, bir yerlerden bakarız. Ya bir duvarda asılıdır veyahut masamızın bir kenarında hem hatırlatıcı hem de planlayıcıdır. Olmadı zaten herkesin elinde bulunan akıllı(!) telefonların ekranı size sormadan söyler. Bugün ayın kaçı, aylardan ne? Yıl öyle çabuk değişmiyor. Bir hafta on gün sürdüğü oluyor. Bana mı öyle geliyor yoksa sizde mi aynı hisleri duyuyorsunuz? Son sekiz on sene içinde yıllar biraz hızlanmış gibi. Ayların uzunca kaldığı  algısı yıllar için geçerli değil sanki. Birbiri ardına sıralanıyor ve nerdeyse bir yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzereyiz.

 

       Bütün dünya birçok gereklilikten dolayı ortaklaşa kullandığı bir takvim yılını daha bitiriyor. İyisiyle kötüsüyle, savaşıyla barışıyla, zalimiyle mazlumuyla… Gönül istiyor ki tarihin not tutucuları öyle bir zaman diliminden bahsetsin ki içinde kötülük, açlık, savaş ve insan onuruna yakışmayan hiçbir şey olmasın. Şairin dizesinde belirttiği gibi tek şikâyet –doğal- ölümden olsun.

 

       Vakti gelince hortlayan gündelik tartışmalara gülüp geçmeden edemiyorum. Malum, bu zamanlarda bir furyadır başlar bizim memleketlerde. “Yılbaşı gavur işidir, Hristiyan adetidir.” Onlar da yıllardır çıkıp da “Yok kardeşim, bizim değil demediler ve bundan da gocunduklarını ifade eden bir cümle, ben duymadım.”  O halde soru şu: “ Bize ne oluyor kardeşim?”  Yaşadığın topraklardaki hürriyetin bu olayı anlamana ve hayatına tatbik edip etmeme konusunda yetersiz mi kalıyor? Durup dururken muhatabı olmayan bir sövgünün, güya mücadele ettiğin anlayışı körüklediğini fark etmiyor musun? Bize her gün bayram misali, bize her gün yılbaşı. Evimizde ailemizle, çocuklarımızla; yakınlarımızla, dostlarımızla özellikle aralık ayının sonunu beklemeden bir araya gelir muhabbet eder, çayımızı içer, çekirdeğimizi yeriz.

 

      Açık söylemek gerekirse, ikiyüzlülüğün anlamı yok. Bu memleket dün evvelki gün Müslüman olmadı. Herkes işin inanç yönünü de kültür yönünü de pekala biliyor. Sahibini hatırlayamadığım bir tespiti söylemekte fayda var. “ Dünyayı değiştirmek istiyorsan kendini değiştir.” Buna sadece şunu ekleyebilirim. “ Lütfen samimi ol!” Çocuklarımıza, gençlerimize yöneldiği düşünülen yozlaşma tehdidinin sorumlusu ve uygulayıcısı biz büyükler değil miyiz? 

 

       Bir başka açıdan; hakim medeniyet kendi kültürünü ulaştığı her coğrafyaya taşır. Bu ise çalışmak, sebat ve azimle olur. Şimdi sen düşün! Kadim kültürün sahibi ve mirasçısı olarak yeryüzü insanlığına inandığın değerler adına ne kazandırabildin?

 

    Karanlığa küfretmenin alemi yok!

Muhabbetle…

Yazarın Diğer Yazıları